Orada duran kişi üç metreden uzundu. Güçlü bir öldürme arzusu yayıyordu, çeşitli yerlerden çıkan aşırı keskin kemik dikenleri olan mor zırh giyiyordu.
Siyah saçı kafasının arkasında rüzgar olmadan süzülüyordu. Yüzü çok yakışıklı ve keskindi. Bir şeytan gibi gözüküyordu, özellikle de acımasız ifadesiyle.
Kırmızı parlayan gözleri Altı Arzunun Şeytan Lordu'nun üzerindeydi. Bir süre düşündükten sonra, yavaşça konuşmaya başladı, ''Yi Er, hala öğretmenini hatırlıyorsun. Çok iyi. Ama artık benim ismim İblis Tanrı Ti Su.''
Altı Arzunun Şeytan Lordu bu sözleri duyduktan sonra, içten sallanmıştı ve gözlerine inanamıyordu. Yalnızca ustasına benzeyen birisi olsaydı, bu kadar sallanmazdı, lakin bu kişi onu sadece birkaç kişinin bildiği takma adıyla çağırmıştı. Ustası, Gökyüzü Şeytanı Büyücüsü, dışında, bu kişi başka kim olabilirdi?
Altı Arzunun Şeytan Lordu derin bir nefes aldı. Yüzü, önündeki figüre bakarken tereddütle kaplıydı, söylendi, ''Sen...sen...bir insan mısın yoksa iblis mi? Neden sen de Kambur Meng gibi bir iblise döndün? Ayrıca, bin yıl önce sen...''
Gökyüzü Şeytanı gözlerini kapattı, lakin hızlıca yeniden açıp karşılık verdi, ''Söylemek istediğin şey benim bin yıl önce ölmüş olmam gerektiği, ardından da nasıl hayata döndüğümü soracaksın, doğru mu?''
Altı Arzunun Şeytan Lordu gizlice alarma geçmişti. Kambur Meng'in belirmesiyle ve ölü ustasının yeniden ortaya çıkmasıyla, bu yerin aşırı garip olduğunu hissetmişti. Burada büyük bir sır olması gerektiğini bildiğinden, içten içe ürküyordu.
Antik Tanrı'nın Bölgesi'nin olayının, sadece Antik Tanrı'nın bedenine ulaşmak ve içindeki bütün hazineleri almak kadar basit olduğuna şüphe duyuyordu.
Bu şüphe bin yıl önce, ustası Antik Tanrı'nın Bölgesi'nin miras hazinesini aldığında ve yeni birisi gibi olduğunda başlamıştı.
Bu nokta yıllardır onun kafasını kurcalamıştı, lakin artık, tıpkı bir yıldırım gibi, zihninde cüretkar bir tahmin belirmişti.
''Ele geçirilmedim!'' Gökyüzü Şeytanı, Kambur Meng'in gittiği yöne yavaşça bakarken, söylendi.
Altı Arzunun Şeytan Lordu şaşırmıştı, lakin ustasına bakıp yavaşça geri çekilirken yüzü sakindi.
Gökyüzü Şeytanı Altı Arzunun Şeytan Lordu'na bakmadan bile söylendi, ''On adım daha çekil de saldırmak zorunda kalayım!''
Altı Arzunun Şeytan Lordu durdu ve fısıldadı, ''Usta, bütün bunlar neyle alakalı? Bu öğrencini öldürmek istiyorsan da, en azından bütün bunların neyle alakalı olduğunu söylemelisin.''
Gökyüzü Şeytanı dönüp Altı Arzunun Şeytan Lordu'na baktı. Biraz düşündü ve konuşmaya başladı, ''Pekala, sana söylemenin zararı olmaz. Bu...''
Sözlerini bitiremeden, Altı Arzunun Şeytan Lordu tuttuğu gencin bedeninin bir 'bang' ile patlamasına neden oldu. Genç bir süredir ölü olsa da, kanı daha kurumamıştı ve sanki yeni ölmüş gibi görünüyordu.
Beden patlarken, aniden bir kan sisi dağıldı ve anında Altı Arzunun Şeytan Lordu'nun etrafını çevreledi. Bütün bedeni kan bulutuyla birleşmiş gibi gözüküyordu, üçüncü denemenin çıkışına hücum ederken kayboldu.
''Kan Arzusu Kaçışı...çok iyi. Tam da öğrencimden beklendiği gibi. Bir şeyler iyi gitmediği zaman, kaçıyor.'' Gökyüzü Şeytanı Altı Arzunun Şeytan Lordu'nun gittiği yöne bakarken yüzündeki onaylayan bir gülümsemeyle söylendi.
Altı Arzunun Şeytan Lordu'nun bütün tekniklerini şahsen o öğretmişti. Gelişim metodu olarak da ona Gizemli Gökyüzü Şeytanı Gelişim Metodu'nu öğretmişti. İnsanlar altı doğuştan arzuya sahipti. Bu gelişim metoduna çalışan kişiler kendi arzularını kontrol eder, ardından diğerlerinin arzularını etki altına almak için kişinin amaçlarını kullanırdı.