Herkes oturmuştu ama Eylül'ün başı öne eğik oturuyordu bir köşede... Meral'in hatrı olmasa asla gelmezdi ama...
Hala arada bir göz ucuyla ona bakıyordu, adını bilmediği uzun boylu, zayıf çocuğa... Meral'in annesinin yanında birileri daha vardı, çıkartamamıştı, kimdi onlar acaba? Herkes tanışma faslındayken Eylül Meral'in yanına gelip fısıltıyla onları sordu...
Meral : ıyy evet onlar da gelmiş. Annem onları sevmediğimi bile bile neden davet etmiş bilmiyorum canısı... annemin kardeşinin ailesi... tabii nerde bedava yemek, bedava içki, onlar da orada, kaçırmayacakları belliydi...
Eylül o zaman anladı neden gözüne farklı geldiklerini... demek ki kendi akrabaları değildi... tabii onların durumları çok iyiydi, hiçbir zaman zorluk çekmemişlerdi.. büyük evlerde, hizmetçilerle büyümüşler, en güzel elbiseleri giymişlerdi. Ama karşısındakiler pek de zengin durmuyordu...
Herkes bir ağızdan konuşuyordu ki sıra anne babasının ortasında oturan Eylül'e gelmişti. Eylül adının anıldığını duyunca kafasını kaldırdı...
Ahmet : o benim kızım, Eylül...
Eylül, Mert'in anne babasına gülümsedi...
Şenay : haa sen şeysin... iyi de senin ne işin var ki burada? Meralcim, sen hala bu kızla görüşüyor musun?
Meral : tabii ki görüşüyorum Şenay anne, neden? Bir sorun mu var?
Şenay : yani ne bileyim... sen çok iyi kızsın da o...
Mert annesini dürttü...
Mert : anne, yapma ne olursun...
Şenay : ben gelinimiz olacak kız kötü etkilenmesin diye dedim oğlum...
Mert : olayların öyle olmadığını sen de biliyorsun...
Olaylardan bi haber olan Mert'in babası da karısına doğru eğildi ve fısıltıyla konuştu. Yine de tam fısıltı denemezdi, Eylül de Meral de konuşulanları duyacak kadar sesli konuşuyorlardı...
Mehmet : Şenay ne oluyor?
Şenay : ay hayatım bu kız şey... hani bunların akrabası vardı ya, kötü kız...
Mehmet hala anlamayınca Şenay devam etti...
Şenay : aman canım, o yolun yolcusu olan kız işte, adlı adınca söyletme bana...
Mehmet bu sefer anlamıştı... gözünü dikip Eylül'e baktı ama bir şey de söylemedi... Eylül'ünse gözleri dolmuştu, ayaklandı..
Meral : Eylül dur, bir yere gitme.
Eylül : yok, hayır... şey, ben yemeklere bakıcaktım zaten, bugün senin günün, her şey güzel olmalı...
Eylül kalabalığın arasından sıyrıldı, mutfağa saklandığında artık gözyaşlarını tutamaz hale gelmişti. Hizmetçiler ona bakıyordu ki en son onlar da dışarı çıkıp onu yalnız bıraktılar...
Eylül, dayanmalısın diye geçirdi içinden... Meral için... sonra gideceksin, yine odanda oturacak, dışarı çıkmayacaksın...
Fazla geçmeden Meral gelmişti yanına... Eylül hemen gözyaşlarını sildi ve yemeklerle ilgileniyormuş gibi yaptı...
Meral : Eylül, canım kusura bakma...
Eylül : bir şey olduğu yok Meralcim... sen geç içeri, ben de geliyorum zaten
Meral : kahveleri yapıp gidicem... sen de yardım eder misin bana?
Eylül sadece kafasını sallamıştı, zorla da olsa gülümsedi Meral'e. Meral dayanamadı, Eylül'e sıkı sıkı sarıldı...
Eylül : dur saçın bozulacak
Meral : bir şey olmaz... sen iyisin dimi canısı?
Eylül : evet sen beni merak etme...
Onlar kahveleri yapmış içeri geçerken konuşma hala devam ediyordu. Eylül kafasını kaldırmadan kahveleri dağıtmaya devam etti...
Bu sefer tam kahve verdiği adam, yani Meral'in annemin kardeşinin ailesi diyerek tanıttığı adam konuştu...
Tevfik : benim hatırladığım kadarıyla sizin iki kızınız vardı... büyük kızınız gelmedi mi?
Eylül buz kesmişti, bu beklenmedik soruyla elindeki tepsi elinden kayacak gibi olmuştu ki bir çift el tepsiyi tutmuştu. Eylül kafasını kaldırdığında o çocuğu gördü... ilk geldiğinden beri dikkatini çeken o kestane rengi saçlı çocuk...
Eylül : teşekkür ederim...
O ise cevap vermedi... sadece göz kırpıp gülümsedi
Bu sefer cevap veren Eylül'ün annesi olmuştu...
Mesude : evet, Songül... şey...o evlendi, uzakta..
Mesude başka bir şey de diyemedi... Eylül ise ablasının adı geçince kendini kötü hissetmişti.
Damat kahvesini içtikten sonra Eylül konu ondan uzaklaştığı için memnun olmuştu. Sıra yüzükleri takmaya geldiğinde Meral'in isteğiyle tepsiyi tutan Eylül olmuştu...
Herkes bir köşeye dağılmış yemeklerini yerken Eylül de su içmek için mutfağa gitmişti. Mutfaktan bahçeye doğru açılan büyük cam kapının önünde ise iki kişinin sigara içtiğini görmüştü... yaklaştığında ise birinin dikkatini çeken çocuk olduğunu farketmişti. Meral yanına geldiğinde hemen kim olduğunu sordu...
Eylül : Meral... şu çocuk kim?
Meral : ay biliyordum birinden hoşlanacağını! İçime doğdu demiştim! Ama bir dakika, hangisi canısı? Iyy sakın sakın... lütfen Serkan'ı beğenmiş olma...
İkinci bölüm de geldi 🖐🏻
İlk bölüm fazla bir şey anlatmıyordu, bu bölüm asıl hikaye biraz şekilleniyordu, ben de sizinle paylaşmak istedim ❤️