Eylül, Göktuğ'dan babasına evlilik planlarını ve Elena'yı anlatmamasını rica etmiş, onu bu mutlu hayal dünyasında yaşatmaya karar vermişti. Böylece babası yarına kadar biraz daha ikna olucaktı ve planları suya düşmeyecekti. Göktuğ bugün Eylül için mükemmel bir fırsat yaratmıştı. O ve Göktuğ konuşurken tuvalete gitme bahanesiyle Serkan'ı bir kez daha görme umuduyla salonun en uzak masalarına doğru ilerlediğinde, en uç masada yalnız başına oturan Serkan'ı görünce içi mutlulukla dolmuştu. Demek hala gitmemişti....
Ama Serkan'ın elindeki içinde koyu renk bir sıvı olan bardağı ağzına doğru götürdüğünü görünce hızla yanına gitti... yüreği ağzındaydı resmen, yoksa yapmış mıydı? İçmiş miydi? Her şey geriye mi saracaktı? Bunu yapamazdı...
Eylül: ne yaptığını sanıyorsun sen Serkan?
Serkan umursamaz bir tavırla cevap vermişti...
Serkan: ne yapıyormuşum?
Eylül: elindeki meyve suyu değil herhalde... içiyor musun sen? Ne bu?
Eylül bardağı kokladı... kokusu da rengi kadar koyu ve keskindi... tıpkı viskiye benziyordu. Burnunu buruşturdu...
Eylül : viski mi? Bir de viski mi içeceksin?
Serkan : senin dansın bitmiş bakıyorum... nasıl gitti? O adam benden güzel mi dans ediyor? Kollarından ayrılmak bilmedin be..
Eylül : Serkan, neden böyle konuşuyorsun? Anlamıyorum... Onun çok özlediğim bir arkadaşım olduğunu söyledim sana. Hani sorun etmemiştin? Eve alıp arkadaş olmaktan bahsediyordun yarım saat önceye kadar...
Serkan : ben herkese görünüp, hepsinin gözü önünde karımla dans edemiyorum ama benden başka herkes bunu yapabiliyor... ben de burada seni görebilmek uğruna böyle saklanıyorum işte. Sen o çocukluk arkadaşıyla kaç şarkı boyunca dans ettiğini biliyor musun? Ama ben biliyorum... tam üç şarkı...
Eylül: şey... biz konuşuyorduk... aslında dans ediyor sayılmazdık, konuşurken zaman nasıl geçti anlamadık...
Serkan : haa doğru bir de o var... gülüşüp konuşmalar, doğru... adam öyle komik şeyler anlatıyor ki karımı kahkahalara boğuyor...
Serkan karım kelimesini üstüne basa basa söylüyordu...
Eylül : Serkan, bak, o evlenmek üzere... Milano'dayken abayı İtalyan bir kıza yakmış. Bana onu anlatıyordu.
Serkan elindeki bardağı yeniden masaya bıraktı...
Serkan : bak sen... demek evlenicek öyle mi?
Eylül kafasını salladı... sonra Serkan'ın yukarı kıvrılan dudaklarını görünce kıkırdadı...
Eylül: buna sevineceğini tahmin etmiştim..
Serkan cevap vermemiş, bardağı eline alıp masanın üstünde yavaş yavaş çevirmeye başlamıştı...
Serkan : yani bu mu? O kadar komik olan neydi peki?
Eylül : Serkan... kabaca, yapacağı evlilik teklifi, ailelerimiz ve kız hakkında konuşuyorduk. Bana da bu açıklamayı yaptırdın ya... ne diyeyim ki sana.
Eylül sitem eder gibi konuşunca Serkan da patlar gibi karşılık vermişti...
Serkan : kıskanıyorum be Eylül. Onu değil, arkadaşın olduğunu anladım ama yani seninle yakın oluşunu kıskandım. Seni çok güldürüyor, ben bunu bu kadar sık başaramıyorum. Ayrıca seninle ailenin gözü önünde öyle uzun uzun dans ederken onun yerinde olmak için neler vermezdim...
Eylül, Serkan'ın elindeki bardağa bakarken asıl meseleye gelmek istemiş, çevrilen bardağa baktıkça sinirini kontrol edemez hale gelmişti.
Eylül: ama ne yani, ben gelmesem, bunları söylemesem içecek miydin? Yoksa çoktan içtin mi?
Serkan : hayır... ama içmeyi bırakmam kokusunu takdir etmeyeceğim anlamına gelmez Eylül... hala deli gibi istiyorum ama yapmam. Hem karşı koymak günden güne kolaylaşıyor.
Eylül: sen zoru başardın Serkan...
Serkan : sen başarttın. Zorla. O gün gitmeseydin gerçekten yapabilir miydim, bırakabilir miydim bilmiyorum Eylül. Gidişin aklımı başıma getirdi, bazı şeyleri daha iyi anlamamı sağladı. Önceliklerimin neler olduğunu farketmemi sağladı. İçki çok uzun zaman listenin başında yer alırken o günden sonra tepede sen ve seninle alakalı şeyler olduğunu farkettim...
Eylül : ah Serkan, şu an sana öyle çok sarılmak istiyorum ama yapamıyorum, bu işi bitirmeye bu kadar yaklaşmışken yakalanmayı göze alamam...
Serkan sırıttı...
Serkan : sadece sarılmak mı istiyorsun?
Eylül: hayır... sadece sarılmak değil, başka şeyler de istiyorum. Ama hepsini yarına saklıyorum...
Serkan'ın ağzı açık kalmıştı...
Eylül: şimdi gitmem lazım canım, babam yokluğu farkedip beni aramaya kalkmasın... yarın evdeyim ve şey... sadece seni seviyorum...
Serkan : biliyorum. Seni seviyorum...
Eylül, suratındaki kocaman sırıtışla arkasına dönüp dönüp Serkan'a bakarken birine çarpmıştı. Özür dilemek için kadına bakarken karşısındakinin ablası Songül'den başkası olmadığını farkedince donup kaldı...