Eylül onu öperken bambaşka şeyler hissediyordu içinde. Onunla yakın olmayı, ona dokunmayı, onu öpmeyi öyle özlemişti ki... bir ihtiyaç gibiydi adeta... Dışarıdaki tüm hayat duruyordu, geriye kalan şeyler; iş, aileler, arkadaşlar, yaşadıkları, ayrılıkları... Şu hayatlarında birbirlerinden başka hiç kimse yokmuş, hiç problemleri yokmuş gibi...
Serkan: işten ne zaman izin alacaksın?
Eylül: daha yeni başladım sayılır canım, ne izni?
Serkan: yıllık izin...
Eylül: bilmiyorum, neden sordun?
Serkan: hiç... izinlerimizi denk getirip biraz uzaklaşabilirdik buralardan.
Eylül: uzaklaşmak her şeyi çözer mi?
Serkan: hayır, hiçbir şeyi çözmez. Sadece kafamız dağılır, değişiklik olur
Eylül: e sen fuara gideceksin, sana değişiklik olacak zaten... üstüne bir de tatile mi çıkmayı düşünüyorsun?
Serkan: evet düşünüyorum tabii, hemen değil gerçi, ağustos ya da eylül gibi. Güzel bir rota var kafamda, gerçekleştirmek istiyorum. Buradan çıkıp Çanakkale, Ayvalık, Bozcaada...
Eylül : çok güzelmiş. Ama arabayı sen kullanıcaksan çok yorucu... zaten iki gün dinlenmesiyle geçicek...
Serkan: araba mı? Hayır, tekne ile açılacağım...
Eylül birden Serkan'ın kollarından çıkıp hemen yanında oturarak doğrudan yüzüne baktı...
Eylül: bir dakika... ben doğru mu duydum yoksa sen tekneden mi söz ediyorsun? Hani şu denizin üstünde giden...
Serkan: bildiğim kadarıyla havadan ya da karadan giden tekne yok zaten sevgilim...
Eylül gözlerini devirdi...
Eylül: inanmıyorum! Bu benim hayalimdi!
Serkan: gerçekten mi? Bana bundan hiç bahsetmemiştin...
Eylül: ama bi dakika, nasıl yapacaksın ki? Kiminle gidiyorsun? Sonuçta onu biri kullanıcak değil mi?
Serkan: tek başıma... yani ben kullanıcam...
Eylül: bugün daha ne kadar şaşırıcam bilmiyorum... sen tekne kullanmayı mı biliyorsun?
Serkan: evet, ehliyetim bile var... o yüzden yazın çıkabilmek için kısa bir süreliğine kiralayacağım. Daha alabilecek kadar zengin değilim...
Eylül tatlı tatlı gülümseyip Serkan'a sokuldu...
Eylül: beni de alırsın değil mi? Beni burada bırakıp gitmezsin değil mi? Beni ve Şanslı'yı... onu o kadar uzun süre yalnız bırakamam...
Serkan, Eylül'ün saçlarını arkaya atarak boynuna öpücükler bırakmaya başladı. Eylül bu öpücüklerde adeta kendini kaybetmişti...
Serkan: alırım...
Eylül: hı? Ne alıyorsun? Duyamadım...
Serkan: diyorum ki, bu yaz tekneme iki kız atıyorum...
Eylül: Allah Allah... kimmiş onlar?
Serkan: biri yeşil gözlü bir afet... diğeri de onun can dostuymuş, sırf benimki rica etti diye alıyorum...
Eylül kıkırdadı...
Eylül: bak sen...
Serkan: sensiz çıkmam... yani sen yeniden karşıma çıkmadan önce tek başıma yapacaktım ama artık işler değişti. Eğer sen de izin alabilirsen bunu yapmayı çok isterim. Cumartesini Kaanla geçirdikten sonra Pazar günü yola çıkarız...ertesi cumartesiye kadar gidebildiğimiz kadar gideriz.
Eylül: yalnızca ikimiz...
Serkan: ve Şanslı...
Eylül: yani kullanan biri falan da olmadığı için tamamen yalnız olacağız... denizin üstünde...
Serkan: hı hı...
Serkan yeniden Eylül'ün boynuna yöneldiğinde Eylül hipnotize olmuş gibiydi...
Eylül : ben izin alayım o zaman...
Serkan: hı hı...
Eylül: diyorum ki, artık uyusak mı? Sabah erken kalkacağız...
Serkan, Eylül'den uzaklaşıp gülümsedi...
Serkan: tamam, olur... bunlarla yatmak istemezsin herhalde, sana giyebileceğin bir şeyler ayarlayayım...
Eylül : hayır, tabii ki bunlarla yatmak istemem. Hem yarın yeniden bunları giyeceğim zaten.
Serkan: iyi ki hafta içi burada kalma kararı almadın. İki gün üst üste aynı kıyafet... insanlar ne düşünürdü...
Eylül : geç dalganı bakalım...
Serkan kahkaha attı...
Eylül: kıyafet vericektin?
Serkan odasına ilerleyince Eylül de peşinden gitti. Dolabından bir eşofman takımı çıkartıp Eylül'e verdi.
Serkan: başka bir şey yok maalesef. Sen rahat rahat giyin, ben içeri toplayıp öyle gelirim...
Eylül kafasını sallayınca Serkan odadan çıktı. Eylül de hemen eşofmanları giymiş kendi kıyafetlerini kaldırıp kenara koymuştu. Eşofmanlar bile nasıl böyle güzel kokabiliyordu? Eylül aynanın yanındaki dolabın üstündeki parfümlere baktı, hepsini tek tek koklarken Serkan odaya girmişti...
Serkan: seninki mavi olan...
Eylül: benimki?
Serkan: senin sevdiğin...
Eylül eline şişeyi eline alıp kokladı, gerçekten o koku buydu...
Eylül: evet... bu
Serkan: bitmek üzere, yeni bir şişe almam gerekicek, hoşuna gittiğini farkettiğimden beri sürekli onu kullanıyorum, hatta üstüme boşaltıyorum da diyebilirim...
Eylül çok içten bir kahkaha attı...
Eylül: ama sen kızı zaten tavladın, gerek var mı bu kadar teferruata?
Serkan: yok mu?
Eylül: yok tabii... Hem artık bunu kullanma şirkette.. hafta sonu buluştuğumuzda kullanabilirsin ama...
Eylül birden yatağa yönelip içine girince Serkan bir süre şaşırıp ona bakakaldı...
Serkan : içeri mi şutlanıyorum?
Eylül: hayır tabii ki... Kaanla yaptığımız gibi bir gün istememiş miydin? Yoksa ben mi yanlış anlıyorum? Ama benim orada belim ağrır, İstersen içeride uyuyabilirsin tabii sana kalmış...
Serkan gülümseyerek hızlıca üstünü değiştirip Eylül'ün yanına gelip ona sarılarak uzun zamandır en huzurlu uykusuna dalmıştı...
Bir problem var ve yorum yazamıyorum, yorumlara de cevap veremiyorum. Ayrıca bildirim de gelmiyor 😢😢
Sessizliğimi böyle duyurmuş olayım ❤️