Eylül'ün hıçkırıkları bir türlü kesilmiyordu. En sonunda kafasını kaldırıp Serkan'a baktı...
Eylül: Serkan ne olur beni evimize götür...
Serkan: ama...
Eylül: lütfen... eve dönemem, bu halde olmaz.
Serkan : tamam... tamam gidiyoruz.
Serkan, Eylül'ün titrediğini görünce ceketini çıkarıp ona giydirmişti. Kimseye görünmeden çıkmak zor olacaktı ama yeterince hızlı olurlarsa başarabilirlerdi. Serkan külüstür arabasına Eylül'ü bindirirken kendini tuhaf hissetmişti ama Eylül bu durumdayken bunu birkaç saniyeden fazla düşünmedi bile.
Serkan: ısıtıcım çalışmıyor... kusura bakma
Eylül: sorun değil... yeter ki gidelim, başka bir şey istemiyorum...
Serkan olabildiğince hızlı sürerken Eylül'e nasıl davranması gerektiğini anlamaya çalışıyordu. Eylül çok kötü görünüyordu ama onu bu şekilde gördüğünü hiç hatırlamıyordu... gerçekten de onu hiç böyle görmemişti. Eylül kafasını cama dayamış, sessiz sessiz ağlıyordu.
Yoldayken Eylül'ün telefonu çalmıştı. Meral ile konuşuyordu...
Meral : kızım nerdesin sen? Göremedim seni. Annenler de merak etti seni. Gittin mi sen?
Eylül: ben... ben yapamam Meral. Orada daha fazla duramazdım. Songül...
Meral : sen de mi gördün?! Ben gördüm ama gördüğünü düşünmüştüm...
Eylül: yanıma geldi, konuştuk. O yüzden olmaz, yapamam Meral...
Meral : sen şimdi eve mi gidiyorsun? İstersen bu gece bize gel, biz de Mert'le hemen şimdi çıkarız.
Eylül: yok hayır.. ben biraz yalnız kalmak istiyorum ne olur... annemlere de böyle söyle..
Meral : emin misin?
Eylül: evet.. lütfen.
Meral onaylamış olacak ki Eylül telefonu hemen kapadı...
Serkan hemen Eylül'ü eve soktu. Eylül de fazla oyalanmadan odalarına çıktı, Serkan da ışığı açmadan peşinden geldi. Dolaptan gelişi güzel bir pijama çıkardı ve Eylül'ün yanına geldi. Eylül kıyafetleri almak için uğraşmayınca Serkan ona yardımcı olmak için üstündekileri çıkarmaya başladı. Eylül kafasını kaldırıp bakmıştı...
Serkan: utanma... zaten daha önce yapmadığım şey değil... hadi şunları giymene yardım edeyim...
Eylül kafasını sallamış, bir şey söylemese de içten içe Serkan'a minnet duymuştu. Şu an kolunu bile kaldıracak hali yoktu.
Eylül giyindikten sonra yatağa uzandığında Serkan yanında dikilmiş duruyordu...
Eylül: gitme ne olur...
Serkan kafasını sallayıp kıyafetlerini değiştirme ihtiyacı bile duymadan yatağa girmiş, Eylül'ü kollarına almıştı. Eylül gözyaşlarını Serkan'ın gömleğine akıtmaya devam ederken Serkan hala ne yapacağını bilmiyordu...
Eylül : ben kötü bir insanım... çok kötü bir insanım. Masum bir bebeğin ölmesini istedim Serkan... ben böyle söylemezdim, asla böyle bir şey demezdim ama ablama olan sinirimden öyle dedim
Serkan : ağlama ne olur Eylül... ne olur ağlama.. ne yapacağımı bilmiyorum, senin için ne yapabilirim bilmiyorum. Ne olur bir şey söyle, ne istiyorsan yapayım...
Eylül: yanımda kal sadece...
Serkan, Eylül'ü iyice göğsüne bastırıp, saçlarını seve seve hıçkırıklarının dinmesini bekledi... sabaha karşı Eylül uyumuştu ama Serkan hala uyanıktı. Gözüne bir türlü uyku girmemişti, bütün gece Eylül için ne yapabileceğini düşünüp durdu...
Eylül uyanır uyanmaz kafasını kaldırıp Serkan'ı görünce gülümsedi... bugün kendini daha iyi hissediyordu...
Eylül: günaydın... özür dilerim Serkan, özür dilerim...
Serkan: neden özür diliyorsun?
Eylül: gecemizi mahvettim...bütün gece ağlayıp durdum Serkan, senin de akşamını zehir ettim
Serkan: saçmalama Eylül... aksine ben çok mutluyum. Ağladığın, üzüldüğün için değil tabii ki, yanımda olduğun için...
Eylül: teşekkür ederim...
Eylül burnunu çekip güldü... kendini biraz daha iyi hissediyordu. Serkan'ın hala giyinmediğini görünce mahçup oldu, onu böyle rahatsız etmeye hakkı yoktu...
Eylül: ben kahvaltıyı hazırlayayım... sen de dinlen biraz, bütün gece ağlamamdan uyuyamadın dimi?
Serkan: iyiyim ben, sen kendine bak... bekle biraz..
Serkan yataktan kalkmış, hemen banyoya girmişti. Eylül de kalkıp odadaki aynadan kendine bakmıştı, berbat görünüyordu. Yüzünde hiç makyajı yoktu, şaşırdı, makyajını silmiş miydi? Ne zaman silmişti? Sildiğini hatırlamıyordu. O zaman Serkan yapmış olmalıydı, şaşırdı. Gözleri ağlamaktan kızarmış ve şişmiş, göz altları morarmıştı.
Serkan banyodan ona seslenince içeri girip girmeme konusunda kararsız kaldı... girdiğinde onu banyonun başında gördü. Küvet köpüklü suyla dolmuştu, içinden güzel bir koku yayıldı...
Serkan : banyoyu hazırladım. Biraz gir, dinlen, rahatla...
Eylül: Serkan... yapma. Bebek gibi davranma bana...
Serkan : sen bana günlerce bebek gibi bakmadın mı? Bir altımı değiştirmediğin kalmıştı. Ben bir küvet hazırlamışım, çok mu? Hadi, su soğumadan hemen gir... sonra kahvaltı yaparız...
Serkan gülümseyerek banyodan çıktı ve Eylül'ü yalnız bıraktı...
110.bölümü yazmaya başlamışken bir bölüm daha hediye etmek istedim ❤️
eyserciyazar eysercilerrr eysermehdamhikayeler hdhdhfjdjjdjdjd 💜