Serkan sinsice sırıtarak şirketten çıktı... Ahmet ise onun arkasından sinirden Serkan'ın masasını dağıtmıştı... herkes şaşkın gözlerle ona bakarken o da hızlıca odasına gitmişti...
Serkan dışarıda fazla oyalanmadı, çünkü eğer biraz oyalanırsa kendini nerde bulacağını biliyordu. Eylül'ü düşündü ve aklındaki düşünceleri kovup hızlıca eve döndü...
Eylül : Serkan! Sen işte değil miydin? Neden geldin?
Serkan, bozulmuş gibi yaptı...
Serkan : gideyim mi?
Eylül onu kolundan tuttu...
Eylül : hayır... hayır tabii ki. Sadece bu saatte işte olduğunu bildiğimden şaşırdım...
Serkan : kovuldum... ama hiç sorun değil, en kısa zamanda yenisini bulurum
Eylül : kovuldun mu? Bir dakika ne demek kovuldum? Babam seni kovdu mu? Neden peki?
Serkan : sözleşmede bir sene çalışma yazıyordu.. e ben de bir seneyi doldurdum...
Eylül : inanmıyorum... ama sözleşmeyi yırttım ben...
Serkan : Eylül, sözleşmeyi yırtsan da baban için orda yazan her şey hala geçerli.
Eylül : ama dün söylediklerimden sonra babam bunu nasıl yapar? Beni üzdüğünü hiç farketmiyor mu?
Serkan : zaten dün söylediklerin yüzünden yapıyor. Hem neden üzülüyorsun ki? İş mi yok bana? Bulurum... öyle masa başı olmasına bile gerek yok, orda burda çalışırım, ne iş olsa yaparım... bunca zaman her işi yaptım, yine yaparım.
Eylül : Serkan sorun iş değil... zaten çalışmana gerek yok, buna ihtiyacımız yok. Ama çalıştığın iş... yani sonuçta aile şirketiydi orası, senin orda çalışman gerçekten bir aile olduğumuzu gösteriyordu... babam neden böyle bir şey yaptı ki?
Serkan : Eylül, adam haklı. Kim kızının bir ayyaşla birlikte olmasını ister ki?
Eylül : hayır, haklı falan değil. Sen de ayyaş değilsin ayrıca... bir ara öyleydin belki ama artık değilsin. Tedaviyi kabul ettin, ilaçlarını aldın, dayandın, sabrettin ve şimdi iyisin...
Serkan : ama bu yeniden içmeye başlamayacağım anlamına gelmiyor... yeniden içip kolayca o hale gelebilirim
Eylül : ama bu, babamın bu saatten alkolik olmasıyla aynı ihtimal! Nasıl böyle düşünür?!
Serkan : Eylül, babana kızma... ben de olsam ben de öyle yapardım. O beni bezdirmek, kaçıp gitmemi sağlamak istiyor ama bilmiyor ki bunların hiçbiri umrumda değil... ben hiçbir zaman ailemi takan biri olmadım ki onları mı takıcam...
Eylül : doğru, seni üzmeye çalışıyor, başaramıyor ama beni üzüyor...
Serkan : ben hiç üzülmüyorum, sen de üzülme. Ailen sana sırt çeviremez, zaten bir kızlarına sırt çevirmişler, aynısını sana yapmazlar...
Eylül'ün kaşları hala çatıktı... Serkan eğilip Eylül'ün iki kaşı arasındaki buruşmuş bölgeye öpücük bıraktı, bu Eylül'ü anında güldürmüştü...
Serkan : ha şöyle...
Eylül : Serkan... babam sana ne yaparsa, ne söylerse söylesin, gitmezsin değil mi?
Serkan : gidecek olsam daha başından hiç bu işe kalkışmazdım... sana düğün günü asla açılmazdım...
Eylül gülümsedi... ona geçmişin tüm izlerini unutturan insana aşık olduğu için, aşkına da karşılık bulduğu için çok şanslı hissediyordu kendini... bir sene önce evlenebileceğini bile düşünmezken şimdi sevdiği adamla çok mutluydu...
Eylül : Serkan, buralardan gidelim mi biraz?
Serkan : nereye mesela?
Eylül : neresi olursa... gecikmiş balayı gibi...hazır sen de çalışmıyorken, bir yerlere gidelim.. gezelim, dolaşalım.. ne babamı ne de bir başkasını düşünmek istemiyorum
Serkan : hımm... olabilir.
Serkan, maaşının yattığı kartta kalan parayı düşünüyordu... o kadar parayla nereye gidilirdi ki?
Eylül : aslında hep gemi yolculuğu yapmak istemiştim ama babam istemezdi, onu deniz tutuyor çünkü. Ama benim hep içimde kalmıştı, biz de gemi turuna mı çıksak?
Serkan : bilmiyorum ki... bana farketmez, sen nasıl istiyorsan öyle olsun...
Eylül : sen kimsin ve Serkan'a ne yaptın?
Serkan gülerek cevap verdi...
Serkan : ne?
Eylül : biraz tersle beni, sürekli suyuma gitme, alışırım ben... bu halin çok farklı geliyor
Serkan güldü...
Serkan : ne gerek var tatile falan? Otur işte oturduğun yere... ben hiçbir yere gitmem.
Eylül güldü...
Eylül : işte benim tanıdığım Serkan
Serkan, Eylül'e sarılmıştı...
Serkan : cidden Eylül... gemi turu falan diyorsun, gerek var mı o kadar büyük bir şeye?
Eylül : sen istemiyor musun yoksa?
Serkan : bilmiyorum...
Eylül : Serkan, senin ne derdin var?
Serkan : çok param kalmadı... yani hayalindeki tatili karşılayabileceğimi sanmıyorum.
Eylül : bunu mu dert ettin?
Serkan : ederim Eylül... nereye kadar gidecek senin paranı böyle harcamak?
Eylül : Serkan... lütfen yapma böyle. Senin paran benim param yok, biz evliyiz... eğer senin durumun iyi olsaydı da benimki kötü olsaydı, benim kullanmama izin vermeyecek miydin? Hiçbir şeyden eksik kalmamam için uğraşmaz mıydın? Bu konuda kendimi kötü hissetmemi ister miydin?
Serkan : hayır ama... ben erkeğim, bir işe yaramam lazım, karımın parasını harcamak değil
Eylül : sen işe yarıyorsun Serkan... benim yaralarını sarıyorsun, bu paha biçilemez, öyle bir para değeriyle ölçülemez... annemle babam bunun için sana ne verseler, ne yapsalar az... bu yüzden bu konuyu bir daha açmanı istemiyorum. En erken tarihe rezervasyonu yaptırıyorum...