Serkan ilk başta şaşırsa da o da zaten çok hevesli olduğu bu öpüşe karşılık vermişti. Eylül ise bu sefer hemen çekilmemişti, onun yerine sadece Serkan'a sıkıca sarılmıştı...
Bu onların ilk öpüşmesi sayılmazdı, Eylül onu daha önce de öpmüştü ama o sadece sakinleştirmesi içindi, o an çok sinirli olsa da Serkan bunu gayet iyi biliyordu. Bu ise çok farklıydı. O da uzun zamandır Eylül'ü zaten öpmek istiyordu ama bunca zaman buna hiç kalkışmamıştı. Şimdi ise kendini çok mutlu hissediyordu, sadece bu anın tadını çıkardı...
Serkan : ilk öpücük kesinlikle bu olmalıydı
Eylül ise bir şey söylemedi, sadece gülümsedi... Serkan, onun rüzgarda uçuşan, dolaşmış saçlarını düzeltti. O da kahkaha atmamak için kendini zor tutuyor gibi görünüyordu...
Serkan : ama yine de ilk öpenin sen olduğuna çok memnun oldum, yoksa daha fazla nasıl beklerdim bilmiyorum
Eylül : Serkan utandırmasana... hem dalga geçme artık, yeter...
Serkan : dalga mı? Asla... bir sarıldı diye Güney'e tekmeyi basmıştın, yalan mı? Eğer seni beklemeyip öpmeye kalksaydım bana ne yapardın bilmiyorum
Eylül güldü...
Eylül : yok, hiçbir şey yapmazdım... belki, sadece fazlasıyla memnun olurdum
Bu sefer Serkan güldü...
Serkan : fazlasıyla memnun demek...peki Eylül, o zaman ben de seni fazlasıyla memnun etmekten mutluluk duyarım...
Serkan bu sefer Eylül'ün belinden tutup kendine çekerek öpmeye başlamıştı. Bu sefer neye uğradığını şaşıran Eylül olmuştu, yine de aynı Serkan'a söylediği gibi çokça memnundu...
Eylül : teşekkür ederim
Serkan kahkaha attı...
Serkan : rica ederim... benim için zevkti. Kafan neden benim için bu kadar önemli, anladın mı şimdi sebebini?
Eylül: anladım anladım...
Serkan sırıtmıştı...
Serkan : iyi... şimdi tak yine kaskını, eve dönelim.
Eylül'ün suratı asıldı, canı sıkılmıştı...
Eylül : eve mi? Hemen mi?
Serkan bir anlığına şaşırsa da sırıttı ve kaşlarını kaldırdı...
Serkan : eve dönmek istemiyor musun? Bir an önce dönmek istediğini sanıyordum. Korkmuyor muydun sen? Zaten zorla binmiştin motora...
Eylül : hayır, lütfen dönmeyelim. Hemen dönmek istemiyorum, gezelim biraz daha...
Serkan : hay hay... peki nereye gidelim?
Eylül : hiç farketmez. Sen istediğin yere götür. Bunu söyleyeceğimi hiç tahmin etmezdim ama bundan çok keyif aldım, hemen eve dönmek istemiyorum, dolaşabildiğimiz kadar dolaşalım...
Serkan: peki tam olarak neyden keyif aldığını sorabilir miyim? Motorla gezmekten mi yoksa bu bahaneyle bana sarılmaktan mı?
Serkan sırıtıyorken Eylül utandı, sonra o da gülmüştü...
Eylül : hımm, her ikisinden de...
Serkan : iyi, hadi atla o zaman, bana göre hava hoş, dolaşalım biraz daha...
Eylül, hemen Serkan'ın arkasına oturup beline sarıldı. Serkan da bunu fırsat bilip yavaş yavaş dolaşmaya başladı, acıkınca yemek yemeleri için seyyar bir dükkana doğru sürdü. Bugün tamamen Serkan'ın zevkine göre gelişmişti, o ne dese o olmuş, Eylül sesini bile çıkarmamıştı, dolayısıyla yemek de onun zevkine uygun olsa bir zarar gelmezdi. Eylül onun evden çıkmasını, içkiden uzaklaşmasını isterken bir yemek için Serkan'a karşı çıkacağını sanmıyordu...
Durduklarında Eylül hemen kaskını çıkarıp saçlarını düzeltti. Kasktan hiç de mutlu değildi, Serkan'a neden hoş göründüğüne anlam veremiyordu. Serkan da motordan iner inmez kaskını çıkarttı, Eylül de uzanıp parmaklarıyla Serkan'ın saçlarını düzeltti...
Eylül : neden durduk? Burda mı yemek yiyoruz?
Serkan : evet, ne oldu prenses? Yoksa sen böyle yerlerde yemez misin? Sana ters mi böyle yerler? Eminim hiç burda yememişsindir...
Eylül : yoo, hayır... babam bu tarz yerleri çok sever, bizi ben küçükken hep götürürdü, annemse nefret ederdi. Aksine ben çok severim. Ben bir adana yerim...
Serkan güldü...
Serkan : bak sen, zevk sahibi bir karım varmış meğer... hadi gel, midemize güzel bir ziyafet çektirelim...
Eylül : ama Ayşe evde çok güzel yemekler yapmıştır...
Serkan : onları kendi yesin. Hadi gel, bir daha bulamazsın...
Eylül : ee, bir daha beni buraya getirmez misin?
Serkan : getiririm... ama buraya kadar gelmişken dönmek olmaz, hadi, bunlar benden...
Serkan, Eylül'ün elinden tutup onu taburelere çekti...