Eylül : şey... hani kefalet ile çıktım demiştin ya... yani sonuçta sizin durumunuz ortada, nasıl karşıladınız? Ufak bir miktar mıydı? Öyle olduğunu hiç sanmıyorum ama...
Serkan : ne kadar olduğu umrumda değil... aslında ben çıkmak istememiştim, yani içerde kalsam da çok umrumda olmazdı. Ama her şeyi babam ve işgüzar avukat arkadaşı halletti. Kredi falan çektiler, sanırım tefecilere falan bile karıştı iş.. çok bilmiyorum, zaten ilgilenmiyorum da... onu beni hapisten çıkarmadan önce düşüneceklerdi...
Eylül : bunu nasıl söylersin? Tonla borç birikmiştir... aileni o borcun altında nasıl bıraktın? Üstelik içkiler de hiç yardımcı olmuyordur..
Serkan : zengin kız borç harç mı düşünürmüş? Sen ne yapıcaksın onların borcunu, sen üç beş kuruşun hesabını yapacak bir kız mısın? Ne zaman parasızlık çektin ki?
Eylül sinirlendi...
Eylül : belki , hazır sen de umursamıyorken içerde kalman daha iyi olurmuş... ailen sana iyi niyetle yeni bir hayat için büyük bir fırsat sunmuş, ama sen o şansı tepip daha da beter olmuşsun... eminim ki ailen şimdi geçmişe dönüp baktıklarında o parayı ödedikleri için çok pişmandır
Serkan : evet, haklı olabilirsin...
Eylül : senin için böyle üzülüp borç altında kalacaklarına hapiste gözden uzak olurdun... ikisi de üzücü ne de olsa... hatta böylesi belki de daha kötü... oğlunu böyle rezil, böyle acınası bir halde görmek... üstüne onca borç...
Serkan : artık borç morç yok... gurursuz babam senin babanın ayağına kapanıp borç istemişti geçenlerde... yani borcu kafana takmana gerek yok sevgili karıcım, sayende tüm borçlar ödendi... bir nevi beni hapisten kurtaran sen oldun, sana teşekkür etmeleri lazım...
Eylül : ne?! Nasıl?
Serkan: ben seninle neden evlendim sanıyorsun? Hakkında onca haber yapılan kızla neden evlenilir ki? Parası için tabii ki... ben de paran için evlendim... değişik içkiler, büyük ev, güzel yemekler... annemle babam da borçlardan kurtulmak için seni gelinleri olarak gördüler... sen ne sanıyordun?
Serkan gülümseyip göz kırptı, sonra da tepsiyi ona uzatıp yatağa uzandı... Eylül de elindeki tepsiyle kalakalmıştı...
Eylül hemen babasını aradı... bu doğru olamazdı...
Ahmet : kızım, bir şey olmaz. Zaten onların paraya ihtiyaçları olduğu belliydi, ben o günün yakında geleceğini biliyordum...
Eylül : nasıl sorun etmezsin? Paran için kullandılar seni...
Ahmet : biliyordum kızım... evlenmeye bu kadar meraklı oluşlarından belliydi para isteyecekleri. Ama olsun, dedim ya sorun değil.. sen düşünme bunları...
Eylül : of baba, nasıl düşünmem...
Ahmet : ama o kocana söyle, işe gelsin bir zahmet. Tamam biraz rahat bir çocuk ama bir haftayı geçti kızım, haber bile vermedi... zaten damadım diye işte onu kayırdığımı düşünüyorlar, gerçi haksız da değiller, normal şartlarda onun gibi birini asla işe almazdım ama...
Eylül : baba..gelemez. Yani o bunca evde değildi, başına bir şeyler gelmiş, hastanelik oldu... uzun hikaye. Şimdi hasta, yani bir süre işe gelmesi mümkün değil...
Ahmet : iyi, bir hafta dinlensin, haftaya gelsin...
sen lansmana geliyorsun değil mi? Onun da gelmesi lazım tabii ki. Haftaya kadar iyileşir herhaldeEylül : baba... rezil olmak istemezsin... yani lansmanda herkes olacak, onu o ortama sokmamız şart mı?
Ahmet : senin açından daha güzel bir fırsat kızım... kocamla mutluyum resmi çizmiş olursun...
Eylül : bilmiyorum... ben endişeliyim...
Ahmet : merak etme... gelmemen daha kötü olur kızım, güven bana...
Eylül bir şey demedi, ama içten içe babasının haklı olduğunu biliyordu...
Ahmet : sen iyi misin? Sesin garip geliyor...
Eylül babişkosuna her şeyi anlatmak istedi... eski günlerdeki gibi... babası onu hiçbir şey için yargılamazdı, her kararına saygı duyardı... sevgilileriyle bile ilk o tanışırdı, annesi herkesi beğenmezdi ama Ahmet hepsine iyi davranırdı...
Biricik kızının "ondan çok hoşlanıyorum" deyişlerini, sevgililerini övüşünü defalarca dinlemişti Ahmet.. öyle ki artık sesinden anlardı kızının ruh halini, ne söyleyeceğini... sevgilisinden mi ayrıldığını söyleyecekti, yeni biriyle tanıştıracağını mı söyleyecekti, hep sesinden anlardı... kızının defalarca hoşlantı yaşadığını bilse de bu ona zararsız geliyordu, sonuçta genç diye düşünüyordu...
Eylül'ün sesini duyunca yine anlamıştı Ahmet, ama bu sefer endişeliydi... herkesin gözünde evliyken kızı kimi sevmişti? Bir ara sevgilim var, evlenenem demişti, acaba o mu diye düşündü Ahmet...