Eylül, yıllar sonra ablasını görünce ne yapacağını şaşırmıştı. Songül de ne yapacağını bilememişti... Eylül'ün gözleri Songül'ün şiş karnından suratına doğru inip çıkıyordu. Konuşmak istiyor ama yapamıyordu..
Songül : biraz konuşabilir miyiz?
Eylül: hayır
Songül : büyüğün olarak senden rica ediyorum Eylül
Eylül: ama büyükler küçükleri koruyup kollar. Peki sen bunu yaptın mı?
Songül : konuşalım Eylül. Konuşmamız gereken şeyler var ablacım
Ablacım...
Ablacım...
Eylül gözlerinin dolduğunu hissetmişti. Ablası ona hep böyle seslenirdi. Ama yaptıklarını, yaşattıklarını asla unutamazdı...
Eylül: seni dinlemek istemiyorum. Ben senin kardeşin değilim. Sen bana ablalık mı yaptın ki şimdi karşıma geçmiş hiçbir şey olmamış gibi konuşabiliyorsun?
Songül : hiçbir şey olmamış gibi konuşmuyorum. Bir şeyler olduğunu biliyorum, eskisi gibi olamayacağımız da kesin. Sadece seninle konuşmam gereken şeyler var.
Songül, onu dışarıda tenha bir köşeye çektiğinde Eylül sinirle ona çıkıştı...
Eylül : ne söyleyeceksin? Hamile olduğunu mu? O hasta kocan beni her şeyin yaşandığı o yere götürüp bunu en başında söyledi zaten. Sen sana anlattıklarıma rağmen iğrenç dölden olan çocuğu doğur, bana ne?
Songül : Eylül... hamileyim, evet. Ama çocuğum hasta. Biraz merhamet et ne olur...
Eylül dondu... yeğeni hasta mıydı yani? Nesi vardı?
Songül : organları gelişmiyor. Ölü bile doğurabilirim.
Eylül: i-iyi ama bunu bana neden anlatıyorsun?
Songül ağlamaklı gibiydi...
Songül : çünkü... çünkü bunu anlatabileceğim başka kimsem yok
Eylül : senin bu üzgün hallerine inanmıyorum. Ayrıca dediğin gibi olsa bile ben hiçbir şey yapamam. Belki de ölmeli... babası o adam olacaksa doğmaması daha iyidir
Songül ona tokat indirdiğinde, Eylül beklemediği bu tokat ile sendelemişti. Ablasına bakakaldı...
Songül : bunu nasıl söylersin?! Tek yeğenin o senin! Onun için nasıl böyle konuşursun?! Sen ne ara böyle iğrenç bir insan oldun Eylül?
Eylül: benim yeğenim olamaz, çünkü ne benden büyük bir ablam ya da abim var, ne de küçük bir kardeşim. Tek çocuğum ben...
Songül kaşlarını çatıp baktı Eylül'e...
Songül : yazıklar olsun...
Eylül: evet, yazıklar olsun...
Songül : ben tüm o iğrenç laflarına rağmen gelmiş seninle konuşuyorum ve sen bana hala...
Eylül: iğrenç laflarım mı?! Hepsi doğruydu be! Kocan bana tecavüz etti! Hala inanmıyorsun! Bir de onun çocuğunu taşıyor, o bebek için endişeleniyorsun! Belki kendi çocuğuna bile tecavüz edebilecek kadar iğrenç, kansız bir adam o, anla artık! İnan Songül! Gerçekleri gör artık! Hadi ben yalan söylüyorum o hastane raporları... onlar da mı yalan?!
Songül : sus! Yalanlarını kendine sakla! Bağırma orta yerde! Hem ne malum onların önceden olmadığı?! Belki kocama atıyorsun suçu?
Eylül: neden böyle bir şey yapayım? Songül, ben daha gençliğimin baharında niye boşu boşuna kendime böyle bir damga vurdurayım? Aklın alıyo mu bu söylediklerini? Sen bile inanmıyorsun... söylediklerimin gerçek olduğunu sen de biliyorsun ama inanmak istemiyorsun. Gözünü kör etmiş o senin... anladığında çok pişman olacaksın... çok... sen şuan yanında değilken kim bilir nerdedir? Bir de hamilesin... boş durur mu sanıyorsun?
Songül yeniden tokat atmak istediğinde bir el bileğini tutmuş, buna engel olmuştu...
Serkan: yeter artık. Defol git burdan
Songül : sen karışma!
Serkan : ulan sana defol git diyorum! Karnındakine acıyıp sana dokunmuyorum, yoksa saçlarından tutup sürüklemesini bilirim. Defol git, asabımı bozma benim!
Songül : pişman olacaksınız... çok pişman olacaksın Eylül. Annem de babam da ayaklarıma kapanıcak ama onları asla kabul etmem, torunlarını da göremeyecekler. Söylediklerinden sonra sen de asla göremeyeceksin Eylül...
Serkan : görmek isteyen var sanki! O herifi hatırlatacak dölü Eylül görmek ister mi sanıyorsun?
Songül sinirli bir şekilde yanlarından ayrılmıştı. Eylül de sonunda uzun süredir tuttuğu gözyaşlarını serbest bırakmıştı. Serkan onu göğsüne bastırırken Eylül'ün gözyaşları onun beyaz gömleğini ıslatıyordu... Eylül'ün hıçkırıkları sıklaşırken Serkan eliyle onun saçlarını okşuyordu yavaşça...
Serkan : şişşşt... tamam... gitti...
Eylül: bebeğin ölsün dedim... hasta yeğenimin ölmesini istedim. Ben böyle biri değildim, nasıl söyledim bunları? Ben çok kötü bir insanım... ufacık suçsuz günahsız bebeğin ölmesini istedim...
Serkan : öyle bir babayla dünyaya geleceğine hiç doğmaması daha hayırlı olur Eylül... sen kötü bir insan değilsin. Kötü olan seni bu hale getiren o itle, sana değil o haysiyetsize inanan ablan olacak kadın. Sen kötü değilsin canım... kötü olan onlar...