Eylül, ona hiç cevap vermeden odasına çekildi. Oysa önceden yaşadıklarıyla Güney'in yakınlığı kıyas bile edilemezdi. Güney sevgi dolu ve anlayışlı bir erkekti, asla Eylül'e zararı dokunmazdı, sadece iyiliğini istiyordu. Ama yaşadıkları... onlar çok farklıydı. Serkan'ın bunu söylemeye hakkı yoktu... o ne anlardı ki? İçmekten başka ne bilirdi ki?
Ertesi sabaha kadar ikisi aynı evin içinde birbirini görmemişlerdi. Eylül sabah uyandığında Serkan hala ortalıkta yoktu...
Ayşe : Serkan beye mi baktınız? O erkenden çıktı. Muhtemelen işe gitti.
Eylül : tamam... zaten sormamıştım. Neyse Ayşe, evde bir tane bile içki bırakma, hepsini çöpe at ya da ne biliyim, kendi evine götür, ama evde bir tane bile olmasın, anlaşıldı mı?
Ayşe : ama Serkan bey...
Eylül : onun ne istediği umrumda bile değil. Bana haketmediğim şeyler söylemek neymiş, görsün... onun ihtiyacı olan şey içki değil mi, benim ihtiyacım olan duyguyu elimden almaya çalışmak neymiş, o da bunu yaşayıp anlasın...
Ayşe : peki... ama ya sinirlenirse?
Eylül : sorun değil, bunun için seni suçlamasına izin vermem, merak etme. Sen benim dediğimi yap, yeter.
Ayşe : peki... bu arada, belki bunu söylemek bana düşmez ama Serkan bey dün çok da mantıksız konuşmadı efendim... düşünmekte yarar var gibi...
Eylül onu dinlemeden evden çıkacaktı kapı çaldı, açtığında Nazan'ı gördü...
Nazan : gelebilir miyim? Vaktin varsa biraz konuşmak istiyorum seninle
Eylül: buyrun...
Eylül, bu kadına karşı hiçbir şey hissetmiyordu. Ama ne söyleyeceğini de merak etmişti, daha önce hiç karşılıklı konuştukları olmamıştı...
Nazan : evlendiğinizden beri konuşamadık Eylül, nasılsın?
Eylül : idare ediyorum, siz?
Nazan : ben de iyiyim, bir değişiklik yok... yani tabii Serkan'ın evde olmaması çok garip ama sonuçta o da kendi düzenini kurdu, öyle kabul edicez. Onun adına mutluyum aslında, bu evliliği kabul edeceğini asla düşünmezdim ama oldu bile. Bu onun için gerçekten bir gelişme
Eylül : olabilir...
Nazan : bu arada oğlumun sana bir zararı olmadı değil mi? Biliyorum, o zor bir insandır ama bilerek kimseye zarar vermedi, vermez. Ama yine de alışkanlıklarından dolayı emin olamıyorum... bilmiyorum, eğer sana bir zararı olduysa, ya da seni istemediğin bir şeye zorladıysa bana söyleyebilirsin... ben kimseye söylemem, sadece sana yardım etmeye çalışıyorum. Tek istediğim seni rahat ettirmek. Kendi oğlum olsa dahi oğlumu tanıyorum ve korkuyorum ister istemez...
Eylül : hayır, Nazan hanım, hiçbir zararı olmadı. O en büyük zararı kendine veriyor, öyle çok içiyor ki... İnsan nasıl bu hale gelir? Bir şey olmuş olmalı... bu nasıl oldu? Serkan bu hale nasıl geldi?
Nazan : onun da acı bir geçmişi var, kızım... zor şeyler yaşadı ama sana anlatacağını ya da bir şekilde bilmeni asla istemeyeceğini biliyorum, o yüzden sana söyleyemem. Ama kimisi kendini eve kapatır, kimi delirir, kimi intihar eder... herkesin depresyonla, mutsuzlukla başa çıkış yöntemi farklıdır, o da bu çözümü alkolde buldu. İçkiye sığındı, ilk başta güzel geldiğini, her şeyi unutturduğunu sansa da sonradan öyle olmadığı anlaşıldı. Sigarayı zaten hep içerdi, ama onun üstüne alkol eklendi hem de aşırı miktarda...
Eylül : biliyorum.. çok içiyor, hem de çok. Ama hiç etkilenmiyor, yani sarhoş olduğunu görmedim. Yoksa o...bağımlı mı?
Nazan kafasını salladı...
Eylül : peki hiç tedavi olmadı mı?
Nazan : biz istedik, çok uğraştık ama o hiç istemedi ki. Hep reddetti. O istemeyince de olmaz zaten... İlaç almadı, hastaneye yatmadı, içmeye devam etti sadece. Artık öyle bir hale geldi ki asla sarhoş olmuyor. Yapılacak bir şey kalmadı... biz de onu kendi haline bıraktık. Ama çok sinirli ve aksi birine dönüştü, aslında eskiden böyle bir çocuk değildi...
Eylül : iyi ama bu böyle gitmez. Biliyorum asla kabul etmez ama onun tedavi olması gerek, buna ihtiyacı var. Düşündüm de belki bu geçmişte olan acısını dindirebilirse o zaman tedaviyi kabul edebilir...
Nazan : biz denedik, başaramadık. Bırak bizle konuşmayı, hiçbir arkadaşıyla bile bunu konuşmadı.
Eylül : benim aklımda bir şey var....