Eylül derin bir of çekti... herkesin aynı şeyleri söylemesinden çok sıkılmıştı. Sanki annesiyle Serkan anlaşmıştı. Annesine "zaten Serkan istemiyor,rahat ol" demek istedi ama yapmadı, ne onu ne de babasını bu konuda sevindirmeyecek, aralarındaki en büyük sorunu bile onlara bildirmeyecekti.
Telefonu kapattıktan sonra Eylül evde yalnız başına kalıp düşündü... zaten kendi anne babasından nefret eden bir insandan baba olmayı istemesini bekleyemezdi. Bu yüzden konuyu uzatmaya gerek yoktu belki de.. belki de Serkan'ın dediği gibi fazla alınganlık ediyor, uzattıkça uzatıyordu. Henüz çok erkendi ve birkaç sene sonra belki Serkan kendi çok çok daha iyi hissettiğinde bu fikre sıcak bakabilirdi. Bir daha bu konuyu açmamaya karar verdi. Yine de Serkan'ın eski mahallesindeki çocuklarla oynayışı, onlara sarılışı asla aklından çıkmıyordu...
Serkan, üstü başı kir içinde eve girdiğinde Eylül salondaki kanepede uyuyakalmıştı. Serkan yanına gelip onu seyredip gülümseyerek üstünü değiştirmek için odasına çıktı. Hala kendisinden bir baba olmayacağına inanıyordu, o babalık görmemişti ki nasıl baba olurdu? Bu yüzden kararı kesindi, sadece Eylül'ün bunu bir an önce anlaması lazımdı...
Eylül, uyandığında kafasını Serkan'ın bacaklarında bulunca şaşırmıştı. Ne ara uyumuştu ve Serkan ne ara yanına gelmişti? Serkan ona gülerek baktı...
Serkan : uykucu, akşam olacak neredeyse...
Eylül : uyuduğumu fark etmemiştim
Serkan : gelişimi bile duymadın...
Eylül : gece pek uyuyamadım, içim geçmiş herhalde...
Serkan'ın gülümsemesi solmuştu...
Eylül : neyse sen burada otur, ben de yemek hazırlayayım...
Serkan : yardım lazım mı?
Eylül : patateslerin kabuklarını soyacağına yarısını ziyan eden adam mı söylüyor bunu?
Serkan : sonuç olarak soydum mu, soydum...
Eylül güldü...
Eylül : yok kalsın... ben hallederim. Motor nasıl gidiyor? Ümit var mı?
Serkan : var var... çözülemeyecek problemi yok. Kullanmak için sabırsızlanıyorum. Yeniden teşekkür ederim, aldığım en ama en güzel hediye..
Serkan gülüp göz kırptı...
Serkan : senden sonra tabii...
Eylül : beni dikkate alış şeklin gülünç..
Serkan : neden?
Eylül : benden hep büyük bir hediyeymiş gibi söz ediyorsun... mükemmelmişim ya da kusursuzmuşum gibi...
Serkan : e öyle zaten...
Eylül gülerek mutfağa geçti... bugün Serkan'ın doğum günüydü, ona kendi elleriyle pasta yapmak istiyordu. Kendi evlerinde de mutfakta çok vakit geçirirdi, aşçıları Sevim, Eylül'ün onları izlemesinden keyif alır, arada ona da bir şeyler öğretirdi. Eylül ondan ve diğer yardımcılardan çok şey öğrenmişti...
Saatler içinde Serkan'ın pastası hazırdı, Eylül dün aldığı mumları pastanın üstüne dikip Serkan'ın yanına geldi...
Serkan : pasta mı yaptın? Çikolatalı mı?
Eylül : evet.. sormamıştım ama çikolatalı mı sever misin?
Serkan kafasını eğip tatlı tatlı gülümsedi... küçükken annesi markette satılan minik hazır keklerin üstüne evdeki büyük beyaz mumlardan diker, önüne bırakırdı.. o bile öyle güzel gelirdi ki.. o zamanlar bildiği tek pasta hazır çikolatalı kekti. Gençliğinde gerçekten pasta yediği de olmuştu, ama onları şimdi ona kötü olan her şeyi hatırlatan insanlar almıştı...
Serkan : önce motor... sonra pasta... ben ne yaptım da bunları hak ettim?
Eylül cevap vermeden Serkan'ın yanına oturup ona sarıldı...
Eylül : ye bakalım, beğenecek misin?
Serkan pastaya bayılmıştı... Üstündeki yumuşak kremayı Eylül'ün burnuna sürdü...
Serkan : enfes olmuş.. bence sen de yemelisin, kahvaltıda hiçbir şey yemedin...
Eylül : evet aslında yiyebilirim.. hem kalorileri başka zaman da yakarım...
Serkan güldü... aslında her şekilde çok güzeldi ama Eylül'ün alınganlığı üzerindeyken bunu nereye çekeceği belli olmaz diye söylememeye karar verdi...
Eylül, artık bir hizmetli çağırmaları gerektiğinin farkındaydı. Ev onun ve Ayşe'nin yokluğundan beri darmadağın olmuş ve pislenmişti, ama birini işe alana kadar kendi işini kendi halletmeye çalıştı. Serkan yine motorunun başındayken Eylül de odasını topluyordu.
Yatak odasındaki ebeveyn odasına geçip dolapları düzenliyordu ki gözüne bir şey ilişmişti. Hemen odaya geçip telefonuna baktı, bir yandan kalbi güm güm atıyor, tüm yaşananların üstüne bunun olmamasını diliyordu. Ama olmuştu... Eylül elindeki telefonla kalakalmıştı...