Göktuğ bir süre hiçbir şey diyememişti, elindeki şırıngaya baktı kaldı...
Göktuğ: nerde şimdi? Beyefendi nerede çekiyomuş kafayı?
Eylül: içmiyor. İçmiyormuş yani.
Göktuğ: sen de inandın mı? Tabii ki yalan söylüyor
Eylül: hayır hayır... yalan falan değildi, yalan söylemez o. Kokluyormuş sadece, kendisine böyle ceza çektiriyormuş...
Göktuğ: ulan zaten ben sizin kadar birbirine acı çektirmekten zevk alan iki insan görmedim!
Eylül: ben onu aradım Göktuğ! O çok sevineceği haberi vermek için onu aradım, beni terkederken söylediklerine rağmen. Ben orada acı çekiyordum ama yine de ona haber verdim çünkü her şeye rağmen yanımda olsun istedim, içinden mutlu olacağını bilsem de onu yanımda istedim. Yanımda olsaydı, sarılsaydı, geçecek deseydi, farazi bile olsa bir gün yeniden olacak deseydi, söyledikleri için özür dileseydi her şey güzel olabilirdi, ama olmadı. Bırak bunları, telefonlarımı bile açmadı. Şimdi de sırf bebek artık yok diye hayatıma girmeye çalışmasın boşuna. Bana o zaman lazımdı, şimdi değil, artık bir anlamı kalmadı...
Göktuğ: ama o da alkolü bırakırken aslında ayrıymışsınız, terk etmişsin onu, senin de onun çektiklerinden haberin yokmuş, öyle demiştin bana.
Eylül: bunlar aynı şey mi? Çektiğimiz acıyı bir mi tutuyorsun? Ben çocuğumu kaybettim Göktuğ... onun iki alkol kriziyle bir mi bu?
Göktuğ : hayır ama...
Eylül: onun bu hayata öfkesi beni aşıyor Göktuğ... yapılacak tek bir şey var...
Göktuğ: o da boşanmak mı?
Eylül: onu kendi haline bırakmak... ben daha fazla kum torbası olmak istemiyorum. Yaşadıklarım bana yeter de artar, bi de onun öfkesini çekemem
Serkan yerden kalkıp sokaklarda boş boş dolaştı, Eylül'ün söyledikleri beyninin içinde yankılanıp duruyordu...
"...sen de kolay yolu mu seçiyorsun? Ölüp gitmek.. yani bu kadar basit mi?"
"....beni üzdüğünü, hatta hayatımı mahvettiğini söylüyorsun. Doğru değil ama tamam, doğru diyelim... bunun karşılığında sen ne çektin? Yeteri kadar ceza çektiğini mi düşünüyorsun?! Ne çektin?"
"...Serkan ben seninle mutluydum. Sana aşıktım ben..."
"....sen beni hayata bağlamıştın. Ama sonra gidince... ben çok kötüydüm. Ben de ölüp gitmeyi düşünmedim mi sanıyorsun?!"
"...ben bebeğimi kaybettim, senden bana kalan o canı, tutunduğum tek dalı kaybettim Serkan..."
"...artık tek öfkeli olan sen değilsin... artık ben de öfkeliyim, hem de çok... sevdiğim insana, bana hem en güzel hem de en kötü günlerimi yaşatan bu adama aşırı öfkeliyim."
"... Ama sana olan öfkemi atlatabilecek misin ondan emin değilim, sana cezam da bununla yaşaman olabilir ancak..."
Sonra Eylül'ün üç ay önce hastanenin önünde söyledikleri geldi aklına...
"Ama ne bahtsız bir çocuk! Böyle bir babası olacağından haberi olsa doğmaktan vazgeçerdi. Ne yazık!"
"...doğru haklısın... bu benim aptallığım. Her zaman yanlış insanları seçerim... yanlış insanları seçmede üstüme yoktur benim. Yine yanlış bir seçim yaptım görünen o ki. Sadece bunun suçunu çocuğum çekecek.."
"...Sen benden her şeyimi aldın. Benden geriye bir şey bırakmadın Serkan. Şu zavallı kalbim de sendeydi zaten, sen gidince o da gidecek..."
Sonra da kendi kendine söylenmeye başladı...
Serkan: ölmeyi bile beceremedin Serkan... alt tarafı vuracaktın şırıngayı damarına, tek başına geberip gidecektin, anca birkaç gün sonra cesedi bulacaklardı. Ama iyi oldu, çek şimdi, çek bunu. Öyle iğneyle falan değil, kahrından geber git. Eylül de terketti seni, daha doğmayan çocuğun da... kimse kalmadı hayatında. Gitsin o kız da onu hakeden biriyle evlensin gözünün içine baka baka, aynı istediği gibi kocaman bir ailesi de olsun, boy boy çocukları; gözünün içine bakan, onu mutlu eden, güldüren bir kocası olsun... sen de uzaktan öylece bir yabancı gibi izle onun mutluluğunu. Beter ol Serkan, beter ol...
Telefonum yüzüncü kez çalınca bakmadan sinirle açtım. Kim olacaktı? Eylül değildi, biliyorum, bunun için telefonuma bakmama bile gerek yok. Onun dışında kimsenin sesini duymak istemiyordum...
Serkan : ne var be ne var? Ne?!
Tevfik : açtı! oh çok şükür oğlum... çok şükür iyisin... çok korktuk, evden öyle şeyler söyleyip çıkınca...
Serkan : siz de kendimi öldürdüm mü sandınız? Geberdi gitti de kurtulduk mu sandınız?! Ama kurtulamadınız işte, başınıza bela olmaya devam edicem!
Tevfik : oğlum gel eve, konuşalım. Ya da söyle nerdesin, ben geleyim yanına...
Serkan : ne gelicem be! Görmek istediğim son insan bile değilsin! Hepsi senin yüzünden! Bak, herkes bir bir çekip gidiyor hayatımdan. Bi ben gidemiyorum. O bebek bile en doğrusunu yaptı ölüp giderek. Ben de bilseydim senin gibi bir babam olacağını, böyle bir ailem olacağını, ben de daha doğmadan geberip giderdim ama bilememişim ki bu boktan hayatı yaşıyorum!
Nazan : ne? Bebek... Oğlum... lütfen gel konuşalım. Lütfen...
Serkan : hepinizden nefret ediyorum, hepinizden... hayatımdaki tek güzel şeyi de elimden aldığınız için... ne olurdu sanki iyi birer ebeveyn olsaydınız da ben de diğer herkes gibi düzgün bir aile babası olabilseydim? Sevdiğim kadına hakettiği gibi yaklaşabilseydim? Sizin sorumsuzluğunuzun acısını şimdi ben çekiyorum!