Serkan : hayır.
Eylül : Serkan...
Serkan : hayır Eylül.
Eylül kendini garip hissetti... reddedilmek onu büsbütün sarsmıştı, Serkan'dan olabildiğince uzaklaşıp başka tarafa baktı. Hala utanıyordu....
Serkan : Eylül, iyi misin?
Eylül : hı hı
Serkan : o zaman kafanı neden çevirdin? Neden bana bakmıyorsun?
Eylül : hiç...
Serkan : Ne yaptım? Yoksa.. incittim mi?
Serkan'ın ses tonu şaşırmış gibiydi...
Eylül : yoo...
Eylül yalan söylemeye çalıştı ama becerememişti, Serkan hemen anladı...
Serkan : neden hayır dediğimi biliyorsun... ben de istiyorum ama olmaz...
Eylül : istiyor musun?
Serkan güldü...
Serkan : seni aptal ve güzel kız... bazen arkamda sıra varmış gibi hissediyorum...
Eylül : komik değil...
Serkan : sen öyle san... Güney mesela... o eminim ki bu teklife balıklama atlardı... senin ne hissedeceğini bir dakikalığına bile olsa umursamayacağından eminim...
Eylül sustu...
Serkan : Sen daha düne kadar sana sarılmandan bile rahatsız oluyordun. Bir travma, hiç bir çaba olmaksızın bu kadar çabuk atlatılmaz.
Eylül : Serkan...
Serkan : sen bence bir daha bu şaraptan içme... bir kadehle bile bu hale geldiysen...
Eylül : bunun sarhoş olup olmamakla alakası yok. Sarhoş değilim zaten. Ayrıca bunu uzun zamandır düşünüyordum. Ben diğer insanların sarılmasından bile rahatsız oluyordum ama seninkinden hiç olmadım, daha sen beni sevmiyorken bile... Zaten birinin beni öpmesini düşünemezdim bile, ama sen öperken bulutların üstündeyim sanki... yani neden olmasın?
Serkan : adım adım Eylül... senin acı çekmeni seyredecek değilim, tamam mı?
Eylül : asla... lütfen...
Serkan, Eylül'ün ısrarına dayanamamış, onu yavaşça öperken, bir yandan da en ufak farklı dokunuşunda onun tepkisini ölçüyordu...
🔥🙅♀️
İkisi Eylül'ün odasında, sarmaş dolaşlardı... Eylül'ün birden suratı asılmıştı...
Eylül : keşke seni iki yıl önce tanısaydım... her şeyden önce... hiçbir şey yaşanmamış olsaydı
Serkan'ın da morali bozulmuştu... aslında biraz sinirlenmişti de...
Eylül : aslında korkuyordum, yani haklıydın, bunu aşmak kolay değil... başta biraz gergindim de
Serkan : biliyorum... tahmin edebiliyorum...
Eylül : ama seni çok önce tanımış olsaydım, o zaman bunun böyle korkulacak bir şey olmadığını bilirdim...
Serkan, Eylül'ün yüzünü avuçladı....
Serkan : sana bir şey vermek istiyorum...
Eylül soran gözlerle baktı... Serkansa yerdeki pantolonun cebinden bir yüzük çıkardı...
Eylül : Serkan bu...
Serkan bir yandan elindeki yüzüğü Eylül'ün parmağına takarken bir yandan da konuşuyordu..
Serkan : bunu bana annem verdi, senin için... ona da evlendikleri zaman babaannem takmış.. öyle büyük bir şey değil, değerli olduğunu da hiç sanmam, eğer öyle olsaydı babam çoktan satmıştı..
Serkan hafifçe güldü...
Eylül : Serkan...
Serkan : ama madem evliyiz, yani gerçekten evli, o zaman parmağında babanın aldığı o sahte evliliğin göstergesi olan pahalı yüzük olsun istemiyorum... benim ederim kadar bir yüzük olsun..
Eylül : ben onu takmıyorum ki zaten... anca davetten davete
Serkan : biliyorum...
Eylül : ama bu çok güzel, çok değerli benim için... ben bunu asla çıkarmam...
Serkan, Eylül'ün saçlarına öpücük kondurmuştu...
Eylül çok geçmeden uykuya dalmıştı. Serkansa uyumadı, uyuyamadı, bütün gece yanında yatan kıza baktı durdu... ben onu nasıl hakettim diye geçirdi içinden... kendisini sevdiği için çok şanslı hissetti kendini.. Cemre'den sonra kimseyi sevemeyeceğini, kimseye güvenemeyeceğini sanıyordu ama yanıldığı apaçık belliydi.. Cemre, Eylül'ün onu sevdiğinin yarısı kadar bile sevmemişti Serkan'ı, Serkan bunu görebiliyordu, sadece farkına varması çok uzun sürmüştü... ve kendisi de Cemre'yi bu kadar fazla sevdiğini düşünmüyordu...
Sabah, Eylül uyandığında gözlerini açmadan gülümsedi... ama gözlerini açıp kendi yatağında yapayalnız olduğunu gördüğünde mutluluğu kısa sürmüştü... hepsi bir rüya mıydı? Hiç biri yaşanmamış mıydı? Ama yataktan kalktığında başucunda bir not görmüştü...
"Ayşe'ye sen uyandıktan sonra eşyalarını benim odama taşımasını söyledim. Zaten dünden sonra başka türlüsü olmazdı. Şimdi işe gidiyorum ama akşamı iple çekiyorum."
Eylül gülümsedi... Kahvaltı etmek için mutfağa indi.
Serkansa işteydi... Ahmet, selam bile vermeden yanından geçip gitmişti ama sonra Serkan'ı görünce geri döndü...
Ahmet : bir dakika, senin burada ne işin var?
Serkan : ne demek ne işin var? Çalışıyorum işte
Ahmet : hayır, artık çalışmıyorsun. Unuttun galiba, sözleşme bir senelikti, sadece bir sene çalışacaktın ve senen doldu, yani artık burda çalışmıyorsun. Senin gibi bir ayyaşı asla bu şirkette barındırmam. Burada bir dakika daha bile duramazsın...
Serkan : iyi, ben de çok meraklı değildim zaten burda çalışmaya...
Serkan, umursamadan, sorgu sual etmenden, tek bir çöp bile almadan çıkıyordu ki, Ahmet onu durdurdu...
Ahmet : dur, nereye?
Serkan : az önce beni kovdun ya hani, ben de gidiyorum işte...
Ahmet : peki neden hiç itiraz etmedin?
Serkan : neden itiraz edeyim? Burada çalışmaya hiç meraklı değildim zaten, zorunluluğumdan burdaydım, artık sözleşme falan kalmadığına göre...
Ahmet : ne yapıcaksın peki? Nerde çalışacaksın?
Serkan : çalışacağımı kim söyledi?
Ahmet : çalışmayıp ne yapacaksın peki?
Serkan : Ne mi yaparım? Hemen evime giderim... zaten eminim ki karım hala sıcak yatağında beni bekliyordur...
Selam 👋 gecikme için özür dilerim. Bugün depoyu biraz doldurmaya başlıyorum.