167.Bölüm - Pazar Kahvaltısı

223 18 31
                                    

Nazan : Serkan, oğlum. Biri daha gelecek dedin ama kim bu?

Serkan: biraz sabretsen hı? Gelir zaten birazdan, görürsün...

Tevfik : sanırım bir kız...

Nazan : sanmıyorum...

Serkan güldü... bunca Eylül'den bahsetmelerini istemediği için ikisi de Eylül diyemiyordu ama birazdan bunun sona erdiğini göreceklerdi...

Tevfik : neden olmasın? Genç, yakışıklı...

Nazan : neden olduğunu biliyorsun Tevfik... Göktuğ mu geliyor yoksa?

Serkan: hayır... o hala balayında. Ayrıca onu neden buraya çağırayım ki?

Nazan : aklıma başka biri de gelmiyor ki. Neyse, gelince görücez artık...

Zil çalınca Nazan hemen kapıyı açtı, meraktan ölüyordu...

Nazan : Eylül? Ama... nasıl?

Eylül: merhaba... nasılsınız?

Nazan cevap vermek yerine onu içeri çekip sarılmıştı...

Nazan : hoşgeldin kızım... hoşgeldin. Siz? Barıştınız mı? Birlikte misiniz yeniden?

Eylül: yani, evet, sayılır...

Serkan: halletmemiz gereken şeyler var ama evet... birlikteyiz...

Tevfik de Eylül'e sarılmıştı...

Tevfik : hoşgeldin kızım... çok sevindik. Haydi, kahvaltıya geçelim. Nazan çok özendi oğlu gelecek ya, yerinde duramıyor...

Eylül Serkan'a gülümsemişti...

Serkan: sen de bir türlü alışamadın anne... Eylül de hiç gelmiyorum sanacak...

Nazan şok içinde Serkan'a baktı. Eylül de şaşırmıştı, Serkan ona ilk defa mı anne diyordu?

Nazan cevap vermeden önce kocaman gülümsedi...

Nazan : alışamadım valla... yoğun çalışıyorsun biliyorum ama arayı açma. Eylülcüm sen de istediğin zaman gel, çok seviniriz...

Eylül: geliriz...

Nazan : sen neler yapıyorsun?

Eylül: ben de çalışıyorum, Serkan ile aynı şirkette. Ben patronun asistanlığını yapıyorum.

Tevfik : öyle mi? O zaman orada görüşmeye başladınız

Eylül: evet, öyle oldu...

Nazan : aman nasıl olduysa oldu, çocuklar mutluysa gerisi önemli değil...

Tevfik : öyle tabii...

Hep beraber gülerek, arada da konuşarak çok güzel bir gün geçirmişlerdi. Serkan'ın gerçekten rahat bir şekilde ailesiyle konuşuyor olması Eylül'ün halen aşamadığı bir şeydi. Bu nasıl olmuştu? Evet onları affetmişti ama görüşüyor olması... yıllarca Eylül'e onların ilişkisini soracak olsalar Serkan'ın ailesiyle asla görüşmeyeceğini söylerdi...

Serkan : elinize sağlık...

Eylül: gerçekten her şey çok güzeldi, ellerine sağlık.

Nazan : afiyet olsun kızım...

Tevfik : yine gel olur mu?

Eylül: tabii, aslında bir dahaki sefere bir tabak daha koyarsanız sizi biriyle tanıştırabilirim.

Nazan şaşırmıştı ama belli etmedi...

Eylül: Kaan... oğlum. Yani korucuyu anneliğini yaptığım çocuk.

Serkan: harika bir çocuk... dün beraberdik, siz de mutlaka tanışmalısınız..

Tevifk : öyle mi? Gelsin tabii ki, zaten biz de çocuk sevmeyeli uzun zaman oldu...

Tevfik bunu söyler söylemez Eylül bu konuyu açtığına pişman oldu. Serkan'a baktığında hala güldüğünü gördü ama bu gülüşün onun gerçek gülüşü olmadığını gayet biliyordu. Ama eğer doğsaydı şimdi kucağına verebileceği çocuğunu mu yoksa aynı mahallede yaşayan babasının başka kadından olan kızını mı düşünüyordu emin olamadı...

Serkan : bu bir bahane olamaz ama... bir dahaki sefer Kaan ile geliriz.

Serkan'ın bu konuyu geçiştirmek istediği belliydi, Eylül'ün de morali bozulmuştu, yine de çıkana kadar belli etmedi...

Serkan: sinemaya gidelim mi?

Moralin bozuldu ama kendini kapama dedi içinden... bunlar olacak, bunları yaşayacaksınız. Bu konu aranızda defalarca geçecek, bir çok sıkıntı yaşayacaksınız. İlk seferinde kendini kapama Eylül dedi kendi kendine... hem Serkan'ın da kafasını dağıtmak istediğini farketti...

Eylül : olur, gidelim...

Serkan: benim arabam burada kalsın, beraber gidelim.

Eylül: tamam...

İkisi Eylül'ün arabasına binerken Eylül arabayı çalıştırmadan önce bir soru sormuştu...

Eylül: hangisi... orada aklına hangisi geldi? Baban uzun zamandır çocuk sevmediğini söylediğinde yani..

Serkan: kucağına alabilecek olduğu torunu...

Eylül : ben de öyle düşünmüştüm...

Eylül tam gaza basacakken Serkan onu durdurdu...

Serkan: Eylül, kendini kapama lütfen. İnan bana benim için de zordu. Senin yaşadığın acıyı anlayamamam benim de üzülmediğim anlamına gelmiyor. En büyük pişmanlığım sana onu istemediğini söylemekti. Ama inan bana istedim, ilk anda değil ama sonra istedim... onu kaybetmen beni sabaha kadar uyutmayan kabusumdu... gerçeğini düşünemiyordum bile... o Serkan bile bunun ne acı olduğunun farkındaydı...

Eylül'ün gözleri sızladı, ağlayacak gibi olmuştu...

Eylül: ben sadece seni yanımda istemiştim...

Serkan: biliyorum... ama o telefonu açıp yanına gelsem dahi senin acını dindiremezdim Eylül, biliyorum. Gelirdim ama hiç bir işe yaramazdım. Çünkü sen onu istediğime hiçbir zaman inanmadın, buna sevindiğimi düşünecektin, sen de daha acı çekecektin...

Eylül: belki de... ama sen sarılınca her şey geçecekmiş gibi geliyordu...

Serkan: şimdi?

Eylül: yine öyle...

Serkan, uzanarak Eylül'e sıkı sıkı sarıldı...

Serkan: asla unutmayacağını biliyorum ama acını dindireceğim... ikimizinki de dinecek.

Eylül sessiz kalmıştı...

Serkan: ne olur bir şey söyle... anlat, ne hissettiğini, ne düşündüğünü anlat. Bağırsan da çağırsan da razıyım. Sadece konuş benimle...

Eylül: ben hiçbir zaman anne olmanın hayalini kurmamıştım ama büyük bir aile olmak istemiştim Serkan. Seninle ve onunla... senin buna karşı olmana ve tüm bunlar olup biterken yanımda olmamana karşı öfkemi dindiremiyorum bir türlü....

Zoraki AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin