Eylül birden bire bu adamı dinleme isteği duydu içten içe... aslında Serkan'ın dün gece sayıkladıklarından sonra Cemre'nin anlattıklarının doğruluğundan nerdeyse yüzde yüz emindi ama onun ağzından da duymak isterdi...
Serkan dün gece pek kendinde değildi, ama sanki dürüstlük hapı yutmuşçasına bir bir Eylül'ün duymak istediği her şeyi söylemişti... "Ben Barış'ın katiliyim... en yakın arkadaşımı öldürdüm" "Cemre... sen de bana bunu yaptıysan şimdi kime güvenirim?" "Barış... özür dilerim kardeşim..."
Ama sonra değişik bir şey oldu... Eylül, Serkan'ın ağzından adını duymayı hiç beklemiyordu... hakkında ne söyleyeceğini merak ederek pür dikkat ona odaklanmıştı... "Eylül... suratsız aptal kız"
Bu sözler onu fazlaca sinirlendirmişti, hatta nerdeyse onu ağlatacak hale getirmişti. Eylül anında dolmuş olan gözlerini kırpıştırıp gözyaşlarının dökülmesine izin verdi, onu bırakıp odasına geçmek istedi ama ateşten cayır cayır yanarken bırakamamıştı... ne oldu kibirli adam, elime düştün.. bebek gibi bana muhtaç kaldın... diye geçirdi durdu içinden, zaten elinden başka bir şey de gelmiyordu... hala bu kaba saba adama karşı bir şeyler hissettiğine inanamıyordu...Eylül : orası belli zaten... masum olduğuna inanmıyorum artık, sen kötü birisin besbelli...
Serkan : doğrusu benim hakkımda aksini söyleyecek birini bulmak oldukça zor
Eylül : farkettim ki hastayken fazla açık sözlüsün, kendinde olmadığın için herhalde
Serkan : aslına bakarsan bu benim her zamanki halim... ben yalan söylemeyi sevmem, beceremem de zaten
Eylül : o zaman, bu zamana kadar katil olmaman iyi olmuş, yoksa bu açık sözlülükle müebbet yatardın...
Serkan başta duraksadı, gözlerinden korkuyla karışık merakın getirdiği bir sis geçti gitti sanki...
Serkan : adam öldürmekle müebbet yatacağımı sanıyorsan yanılıyorsun... ülkemizde adalet bambaşka işliyor. Katiller dışarıda, hiçbir suçu olmayanlar da yıllarca hapis yatıyor.. bu böyle
Eylül'ün ağzı açık kaldı...
Eylül : doğru... benim haksız yere kötü kadın damgası yemem gibi...
Serkan : ben iyiyim sanırım, artık ayağa kalkabilirim herhalde
Eylül : hop.. hiçbir yere gidemezsin, daha alacak ilaçların var, dinlenmen lazım.
Serkan : sen bu hemşireciliği iyi oynamaya başladın... keyif alıyorsun galiba
Eylül : oynamıyorum.. görevimi yapıyorum
Serkan : bir hafta kadar önce bana iyi dileklerde bulunuyordun..
Eylül : o başka bu başka.. şimdi hastasın, sana bakmaktan başka çarem yok
Serkan : yanılıyorsun... beni sokakta bırakıp gidebilirdin, hatta eve almamaya bile hakkın vardı
Eylül : evet... ama belki de ben gerizekalıyımdır... manyağımdır... beni üzen, üzüntümden zevk alan adama malzeme verip, üstüne ona bebekler gibi bakıyorumdur... böyle bir manyağımdır ben de
Serkan : haksızsın diyemem...
Eylül buna cevap vermedi... yavaşça yataktan kalktı, aslında hiç gitmek istemiyordu. Dalaşsalar bile, ona kötü bir şeyler söylese bile Serkan'ın yanında olmak istiyordu.. neydi bu? Aşk mı? Eylül bunları Serkan'a hissettiği için kendine defalarca bela okudu... neden Serkan? Neden Güney'e hissettikleri bu kadar güçlü değildi? Güney'e sırılsıklam aşık olsaydı ne olurdu sanki?
Serkan : ben acıktım... kahvaltı etmek istiyorum, Ayşe nerde?
Eylül : izinli.. annesi hasta, bir süre gelmeyecek
Serkan : o zaman iş başa düşüyor karıcım..
Eylül : tamam, otur. Ben bir şeyler hazırlarım...
Serkan : omlet isterim
Eylül : madem omlet istiyorsun, kalk kendin yap... kendin yapmıyorsan da ben ne getirirsem onu yersin...
Serkan : iyi, dünkü huysuzluğundan hiçbir şey kaybetmemişsin... tatlı tatlı konuşunca endişelenmiştim senin adına..
Eylül cevap vermeden odadan çıktı, kendi kendine gülüyordu... farkedince hemen ciddi bir hale büründü...
Eylül kahvaltıyı hazırlarken Meral aramıştı, gelecek günlerde yapılacak bir davetten söz ediyordu...
Meral : şirketin yeni ürünü için yapılacak lansman bu. Gelsen iyi olur... tabii Serkan'ın da gelmesi gerek, nasıl olsa kocan
Eylül : biz gelemeyiz, Serkan hasta..
Meral : e kayıptı hani o?
Eylül : uzun hikaye ama gelemeyiz... yani tek gelmem daha kötü olur, hiç gelmemem daha iyi..
Meral : öyle tabii... neyse, ben sana olanları anlatırım
Eylül : Meral...sana bir şey sorucam... sinir olduğun, hatta sana kötü davranan birinin söylediklerine sırıtıp duruyorsan, bu ne anlama gelir?
Meral : hahahahaha, ben buna ancak aşk derim... hani en büyük aşklar nefretle başlar derler ya, öyle... aynı filmlerdeki gibi... tabi ben de başlarda Mertle öyleydim, yani nefret etmezdik ama şakalaşırdık işte. Ama tabii sen daha şanslısın... Biliyorum ki Güney sana harika davranıyor...