Serkan: ama Eylül...
Eylül: seni kırdığım için özür dilerim... yalan söyledim Serkan, olay sadece fiziksel bir çekim falan değildi, ne olur bunu bildiğini söyle. Seni sevdiğimi, gerçekten sevdiğimi biliyorsun, hep sevdim, hem şimdiki seni hem eski seni...
Serkan: biliyorum...
Eylül gülümsedi...
Serkan : ama bunu yapamam. Olmaz yani...
Eylül: neden? Ne engelin var Serkan? Yapabiliriz... yoksa hala aile olmaya karşı mısın?
Serkan: Aile olmanın anlamı bende çok başka... yani Eylül, biz hala evli değiliz.
Eylül ufak bir kahkaha attı ve elini cebine attı ve yüzüğü çıkardı...
Eylül: tek sebep buysa eğer Serkan, lütfen al şu yüzüğü ve parmağıma tak. Olması gereken yere... ama şimdi bana sırtını dönüp gidersen o zaman senin peşinden gelemem...
Serkan, Eylül'ün elinden yüzüğü aldı ve birkaç saniye inceledi ve pantolonunu biraz çekiştirip Eylül'ün önünde diz çöktü... Eylül şaşkınlıkla ona bakıyordu. Serkan ve diz çöküp yapılan bir evlilik teklifi mi? İkisini bağdaştıramazdı ancak karşısındaki adam şu an onun ayaklarını yerden kesiyordu...
Serkan: aslında bunu böyle yapmayı planlamamıştım. Sabahın körü bir otel lobisinde değil gece vakti ışıklandırılan Eyfel Kulesinin altında olmamız gerekiyordu...
Eylül: şuradan daha iyi bir yer, şu andan daha iyi bir zaman dilimi düşünemiyorum bile...
Serkan gülümsemişti... Eylül'ün gözlerinin içine baktı...
Serkan : Eylül, ben senin her halini çok seviyorum. Beni her gün şaşırtıyorsun ve sana her gün biraz daha aşık oluyorum. Bir ömür boyu seninle yaşamak, birlikte uyuyup birlikte uyanmak, seninle yaşlanmak ve kocaman bir aile olmak istiyorum. Bir ömür sürse dahi senin acılarını dindirmek, yaralarına merhem olmak, seninle birlikte iyileşmek istiyorum. Buna izin verir misin? Benimle yeniden evlenir misin?
Eylül: evet! Evet evlenirim!
Serkan, yerden kalkıp nerede olduklarını umursamadan Eylül'ü kendine çekip uzun uzun öpmeye başladı.
Dışarıdan gelen bir ses duyduklarında ikisi de isteksizce kafalarını o yöne çevirmişti... otel görevlisi gelmişti. Yoğun bir fransız aksanıyla ingilizce konuşuyordu...
Görevli : efendim, sormuştunuz, az önce havaalanı servisi geldi...
Eylül'ün suratı düşerken Serkan hemen cevap vermedi...
Serkan : gelmiyorum.. bugün dönmeyeceğim.
Eylül'ün yüzü anında gülmüştü...
Eylül: gitmiyor musun? Ama iş...
Serkan: gideceğim ama bugün değil. Birkaç günlüğüne izin alacağım, burada halletmem gereken birkaç işim var...
Eylül bir şey diyecekken Serkan işaret parmağını Eylül'ün dudağına bırakıp onu susturdu...
Serkan: sadece birkaç gün. Sen de hala buradasın hem. Unutmadım Eylül ve uzun bir izin almayacağım. Hem o tekne gezisine beraber çıkacağız... sen ve ben. Ve Şanslı...
Eylül gülümsedi hemen...
Serkan : gerçi senin de izin alabileceğin belli değil. Yiğit bey çok yoğun çalıştırıyor seni...
Eylül: ne o? Ben gelemezsem Merve'yi mi alırsın?
Serkan kahkaha attı...
Serkan: sen gelmezsen benim de gitmeyeceğimi biliyor olman lazım... karımı almadan şurdan şuraya gitmem ben...
Eylül onu asansörlere doğru çekerken Serkan hiç itiraz etmemişti....
Serkan: işim var demişken bunu kastetmemiştim...
Eylül: değerler değerler...
Serkan bir kahkaha atıp Eylül'ü hızla odaya çekmişti...
....
Serkan, bir yandan Eylül'ün saçlarıyla oynarken Eylül de memnun bir şekilde mırıldanıyordu...
Serkan: burada evlenelim mi?
Eylül birden kafasını Serkan'ın göğsünden kaldırmıştı...
Eylül: ne?
Serkan: burada... hemen konsolosluğa gidelim, bugün başvursak birkaç güne iznimiz çıkar. Evlenelim hemen...
Eylül: sen delirdin iyice... kimse yok burada.
Serkan: Yiğit bey var ya...
Eylül: kaçmıyorum Serkancım. Artık sen nerede ben oradayım. Hem artık nişanlıyız...
Serkan: nişanlı... aslında haklısın biz nişanlıyız ama da-...
Eylül: evet de... ay sakın... sakın aklımdan geçeni söyleme...
Serkan: ne?
Eylül: her şeyi sırayla yapacağız, daha seni ailenden istemedik, tuzlu kahveni içmedim falan deme bana
Serkan: yok aşkım, bence biz o seviyeyi çoktan aştık. Ama biliyor musun burada evlenmek hiç fena olmaz. Bir evde basit bir elbiseyle evlenmek yerine koskoca bir konsoloslukta, buradan alacağımız güzel bir gelinlikle evlenmek istemez miydin?
Eylül düşündü, aslında çok güzel olurdu... gerçi söz konusu ikisi olduğu sürece her şey güzel oluyordu...
Eylül: olur... Yapalım. Dönmeden önce evlenelim... sürpriz nikah, şok şok şok!
İkisi de kahkahalarla gülmeye başlamıştı... Kahkahalarını bölen Eylül'ün karnının guruldaması olmuştu...
Serkan: ben de acıktım, hadi kahvaltı edelim...
Eylül: nikah?
Serkan güldü...
Serkan: kahvaltıdan sonra...
Eylül ile Serkan kahvaltı salonuna geçerken Yiğit ile karşılaştı. Eylül hemen kahvaltılıklarını alırken Serkan Yiğit bey ile konuşuyordu...
Serkan: ben mümkünse bugün dönmeyeceğim Yiğit bey. İzin almak istiyordum sizden...
Yiğit sebebini sorar gibi kaşlarını kaldırmıştı...
Serkan: Bilgisayarım yanımda, gereken her şeyi buradan yapabilirim... Eylül ile burada evleneceğiz..
Yiğit şaşkınlıkla gülmeye başladı...
Yiğit : ne?!
Serkan: uzun zamandır bunu istiyordum, yani burada evlenmeyi değil, sadece Eylül ile evlenmeyi. Hazır buradayız ve bugün konsolosluğa gidip konuşacağız.
Yiğit : inanamıyorum. Tebrik ederim...
Serkan : teşekkür ederiz. Kalabilir miyim?
Yiğit : biz dönene kadar sen de bizimle kal Serkan. Ama işleri aksatmayacaksın. Home-office devam et dönene kadar...
Serkan gülümseyerek Eylül'ün yanına dönerken Yiğit de gülerek onlara bakmıştı...
Hiçbir şekilde yorum yapamıyorum :(