Ve sonra Eylül, Serkan'ın hiç beklemeyeceği bir şey söyledi...
Eylül: gerçi biliyor musun, şimdi dönüp geriye baktığımda iyi ki böyle olmuş diyorum.
Serkan: ne? nasıl böyle söylersin Eylül? Sen onu çok istiyordun...
Eylül: olay da bu ya zaten, ...ben istiyordum. Sadece ben istiyordum...
Serkan: hayır, yanılıyorsun. Durumun benim için değiştiğini biliyordun, ben de istiyordum...
Eylül: neyse, bana olan olmuştu sonuçta, ama Şanslı'nın da aynısını yaşamasına asla göz yumamazdım. Yatağımda yatırdım, en iyi vitaminli mamalardan aldım. Sevgi ve şefkatim işe yaradı, bütün yavrularını doğurdu, üstelik hepsi sağlıklıydı... kendisi de kısa zaman içinde toparladı...
Serkan: çok sevindim...
Eylül: Biliyor musun, artık kadere inanır oldum...
Serkan: ben inanıyorum
Eylül: ama ben eskiden inanmazdım. Ama Şanslı hayatıma girdiğinden beri artık ben de inanıyorum. O zamanlar Göktuğ beni çok kötü gördü sanırım, bir psikoloğa gitmemi söyledi...
Serkan: gittin mi peki?
Eylül: hayır. Sana daha önce de söylemiştim, psikologlar hiç işe yaramıyorlar...
Serkan: belki de sen iyisine denk gelmemişsindir
Eylül: yeterince psikolog tanıdım ama bilmiyorum... belki de. Sonra baktı ki ben psikolağa gitmiyorum, Göktuğ benim psikoloğum oldu. Tabii seni de savunmaktan geri kalmadı...
Serkan: beni mi? Savunulacak bir yanım yoktu
Eylül: bence de...
Eylül'ün her kelimesi Serkan'a bir ok gibi saplanıyordu. Yine de onu konuşturması, konular bu olsa bile harika bir şeydi...
Eylül: bence de ama gel de bunu ona anlat... neyse dedi ki, sana bir uğraş lazım, kafanı dağıtman gerekiyor. Ben de başladım. Deli gibi uyumadan yemeden içmeden ördüm durdum. Çevremde şal, şapka, kazak örmediğim kimse kalmadı... öyle ki Göktuğ bu duruma da bir el attı...
Eylül bir şakayı hatırlamış gibi ufak bir kahkaha atmıştı. Serkan onun artık kendisini düşünmeden aklına ne gelirse söylemesinden memnun olmuştu. Eylül'ün çektiklerinin yanında bir kaç kelimenin onu acıtması neydi ki?
Eylül: sonra Göktuğ artık başka bir hobi daha edinmemi söyledi. Bahçeyle ilgilen dedi, yapamadım. Sonra aklıma birden senin söylediğin şey geldi, bir köpek alabilirdim, onunla ilgilenebilirdim. Kürtajdan bir hafta sonra falandı sanırım, bir barınağa gittim sahiplenmek için. Onca köpek arasından Şanslı'yı sahiplenirken hamile olduğundan haberim yoktu. Bakımını yaptırmak için veterinere götürdüğümde öğrendim.
Kader... nasıl bir kader ama? İnandığı kader bu muydu?
Eylül: öyle işte.. tabii örgü örmeyi bırakmadım, sadece daha sakinim. Şanslı ve yavruları da benim örgülerden nasibini aldı tabii, renk renk kıyafetleri var hepsinin...
Eylül gülünce Serkan da gülümsemişti...
Eylül: ama Şanslı'nın yavrularını öğrendiğim andan beri hayvan etinden midem bulanır oldu. Sadece balık...
Serkan: anladım... belki ben de et yemeyi bırakmalıyım. Zaten pek de sağlıklı olmadığını söylüyor uzmanlar
Eylül: tercih meselesi tabii ki, şanslı hayatıma girmeseydi vejeteryan olmayı düşünemezdim bile...
Serkan, "beni tanımamış olsaydın Şanslı da hayatına girmeyecekti" demek istedi ama diyemedi... sessiz kaldı...
Uzun bir sessizlikten sonra Eylül'ün aklına birden davetiye gelmişti, çantasından davetiyeyi alıp Serkan'a uzattı..
Serkan: bu nedir?
Eylül: düğün davetiyesi
Eylül, Serkan'ın suratının aldığı ifadeye bakıp bir kahkaha atmıştı...
Eylül: ne? Benimki değil tabii ki! Göktuğ'un. Elena ile evleniyorlar. Seni de davet etmek istedi...
Serkan bunu duyunca rahatlamıştı, zorla gülümsedi. Hala bir an Eylül'ün kendi düğününün davetiyesini verdiğini sanarak yaşadığı korku dolu bir kaç saniyenin etkisindeydi...
Eylül: ben o defteri kapadım, yani evlilik falan... evlilik çocuk oyuncağı değil, hayat boyunca bir insanla yapılması gerektiğini düşünüyorum.
Serkan: dost hayatı yaşamak daha mı iyi sence?
Eylül: bu da bir tercih meselesi aslında... kimi insan bu tarz değerlere önem verir. Evlenmeden ilişkiye girmez, evlenmeden aynı evde yaşamaz falan... bazı sınırlarım vardır ama benim o tarz değerlerim yok açıkçası. Göktuğ gelir bende kalır mesela... Umursamam yani...
Serkan: bilmiyorum, bunlar bana göre değil...
Eylül: gerçekten mi?
Serkan: evet... neden şaşırdın ki? Seninle evlendikten sonra o evde yaşamaya başlamadık mı biz? Sana senin rızan olmadan dokunmadım bile...
Eylül: evet ama adamına göre de davranıyor olabilirsin....
Serkan: nasıl yani?
Eylül: tüm etik değerlerinden biri uğruna vazgeçebilirsin, gözünü karartacak kadar aşık olduğun bir kadın uğruna mesela...
Serkan: bilmiyorum, olabilir tabii, büyük konuşmamak lazım...
Eylül: bu arada davetiye iki kişilik...
Serkan: onunla da seni götürmeyi dilerdim ama senin zaten gideceğin kesin...
Eylül: başka kimseyle gelmeyeceğine emin misin? Şirketten bir ben geliyorum, başka kimse gelmeyecek merak etme...
Serkan: yani?
Eylül: yani merak etme, ben iyi sır tutarım. Yasak ilişkini kimse öğrenemez...