Eylül, Serkan'ın hediyesini hazırlayana kadar akşam olmuştu bile. İşi biter bitmez evin yolunu tutacaktı ki telefonunun çaldığı duyunca yüreği ağzına geldi. Babası arıyordu, demek ki öğrenmişti...
Ahmet : Eylül! Tüm bunlar ne demek oluyor? Nerdesin?!
Eylül : birazdan eve geliyorum, orda konuşalım
Eylül telefonu kapatır kapatmaz tuttuğu nefesini verdi. Yeniden telefonu çalınca ne yapacağını şaşırmıştı. Neyse ki bu sefer arayan Serkan'dı...
Serkan : Eylül, merak ettim seni... nasılsın?
Eylül : iyiyim.. ben biraz gecikicem, merak etme
Serkan : Eylül, sorun ne? Sizinkilerle mi alakalı?
Eylül : evet, ama ben hallederim. Çok geç kalmam...
Serkan'ın bir şey söylemesine fırsat vermeden Eylül telefonu kapattı. Serkan'la daha fazla konuşursa korkusu iyice gün yüzüne çıkacaktı. Arabayı direkt babasının evine sürdü... Eve geldiğine babası salonun ortasında volta atıyordu. Eylül'ün geldiğini görünce hızla ve sinirli bir şekilde ona doğru yürüdü, Mesude ise olası bir kavgayı önlemek için hızla kocasının peşinden gitti ve tam ikisinin ortasında durdu...
Ahmet : Bugün beni bankadan arıyorlar ve güya imzalayıp gönderdiğim bir belge ile ortak hesabımızdaki tüm paranın senin hesabına aktarılmasını talep etmişim. Parayı kendi hesabına aktarmışsın! Ne demek oluyor bu? Neden böyle bir şey yaptın?
Eylül : böyle olması gerekiyordu baba... beni zorladın, Serkan'dan boşanmam için elinden geleni yaptın. Ama benim boşanmaya falan niyetim yok.
Ahmet : sen onun için... O ayyaş için ailene kazık mı atıyorsun?
Eylül : o ayyaş değil! O benim kocam. Onun için neler hissettiğimi söyledim size. Onu seviyorum ve boşanmıyorum. Ne olursa olsun...
Ahmet : ve beş parasız yapayamayacağın için paramı mı çaldın?
Eylül : o senin paran değil. Benim param, tamamen benim hakkımdı bunu sen de gayet iyi biliyorsun baba. O para bana babaannemden kaldı, tamamen benim için olacağını söylemişti, sen de söz vermiştin. Ama şimdi kaçıp gitmeyeyim diye o parayı ortak hesaba yatırdın, çünkü biliyordun ki eğer o para direkt olarak benim hesabıma yatmış olsa ben bu evde asla durmazdım...
Ahmet : Eylül!
Eylül : ben hakkım olanı aldım baba ve içinden harcadığını senden geri istemiyorum.
Ahmet : bizi karşına mı alıyorsun? O herif için aileni karşına mı alıyorsun Eylül?
Eylül : yoo, hayır. Ben sizi asla karşıma almadım, almam da. Siz benim ailemsiniz, bu yüzden mutluluğumu sizinle paylaştım, benim için mutlu olun istedim. Her şey güzel olacaktı, kocaman bir aile olacaktık. Bunu yapmaya beni siz zorladınız...
Ahmet : bunu nasıl yaparsın? Başından beri o parada mıydı gözün?
Eylül : bunu nasıl söylersin baba? Tabii ki hayır. Ama o benim hakkım ve sizin aşağılamalarınızı hiç hak etmeyen biri için beni kendi hakkımdan esirgemen senin suçundu, beni bunu yapmaya sen zorladın baba.. Serkan harika bir insan ama siz onu tanımaya çalışmadınız bile.. sırf fakir diye sırf biraz sorunu oldu diye hemen boşanmamı istediniz. Ama ben de kusurluyum, beni sevdiği için çok ama çok şanslıyım. Lütfen bunu kabullenin, aksi takdirde ablamla olduğundan farklı bir ilişkimiz olmaz..
Ahmet hiçbir şey söylemedi...
Eylül : bir şey demeyecek misin baba?
Mesude : Eylül, kızım yapma.. biz seni çok seviyoruz, ablan gibi sen de bir adam için bize sırtını dönme.
Eylül : sorun da bu ya... ben sırtımı dönmüyorum anne, siz yapıyorsunuz.. Songül'e karşı beni seçtiğiniz için çok şanslıyım ama be-....
Mesude : seçmek mi? Biz asla ona sırtımızı dönmedik, bunu yapmayız, nasıl yapalım? O da bizim evladımız... O bize sırt çevirdi.. seni savunduğumuz için gitmeyi o istedi, biz kovmadık. Ulaşmaya çalıştık ama başaramadık, en sonunda da bir gün döner diye bekledik ama o hiç dönmedi...
Eylül : o halde Songül artık buralara kadar geldiğine göre ve bana sırt çevirdiğinize göre ben de bu eve bir daha ayak basamayacağıma göre belki de artık onu bu eve almak istersiniz.. böyle zor bir zamanda size asla karşı çıkacağını sanmam...
Mesude : Eylül... lütfen gitme...
Ahmet : bırak Mesude, gitsin...
Eylül kapıya doğru adımını atarken babasının sesi onu durdurmuştu...
Ahmet : ama giderse, bir daha buraya dönemez.