İkisi de hala uyuyamamıştı çünkü ikisi de uyuyamayacak kadar mutluydu. Sanki uyurlarsa bu büyük mutluluk sona erecekmiş gibi geliyordu. Eylül, Serkan'ın hemen yanında uzanmış yatıyorken eli onun göğsüne bir ileri bir geri gidiyordu.
Eylül : sende bir değişiklik var...
Serkan : değişiklik mi? Ne gibi?
Eylül : bilmiyorum...sanki kilo vermişsin..
Serkan : görmez misin? Hasretinden eridim bittim...
Eylül : Serkan ben ciddiyim.. Nasıl oldu bu? Yoksa eve hiçbir şey almadın mı? Hiç yemek yemedin mi?
Serkan : aslında öyle değil... senin gittikten bir gün sonra bir kriz yaşadım..
Eylül endişeyle kafasını kaldırıp Serkan'a baktı. Tam konuşacaktı ki Serkan parmağını Eylül'ün dudaklarına bastırdı...
Serkan : dur hemen korkma, öyle büyük bir şey değildi. Arada bir oluyor, nasıl anlatılır bilmiyorum. Canım çok fazla istiyor, kafamı dağıtacak, unutturacak hiçbir şey bulamadım. Zaten sen de yoktun, delirecek gibiydim, istesem dışarı çıkıp istediğimi alırdım ama yapmadım, yapamazdım. Her şeyi yakıp yıkmak istedim, o sırada bana yaptığın sürpriz geldi aklıma.
Eylül sorarcasına baktı...
Serkan : Kafamı dağıtıp spor yapmam için malzemeler almıştın unuttun mu? O günden beri her gün en az bir saat spor yapıyorum, bazı günler daha fazla... ve haklıydın, bu gerçekten iyi geldi, yani sinirimi sporda kullanmak. Kum torbası çok akıllıca... Ama bunun vücuduma yansıdığını fark etmemiştim...
Eylül : ama baya fark etmiş... normalde üstündekilerden fark etmedim ama şimdi...
Serkan sırıttı...
Serkan : zaten senden başka kimsenin fark edebileceğini sanmıyorum...
Eylül: hele bir fark etsin...
Serkan yeniden güldü ve Eylül'ü biraz daha kendine çekmişti... Eylül hafif hafif mırıldandığında bir an her şeyi yanlış anladığını sandı...
Eylül: artık benim tek ailem sensin Serkan... sadece sen... bu yüzden kaybettiklerimin yerine de kocaman bir aile olmak isterim...
Serkan : Kocaman aile derken? Nasıl yani? Çocuktan falan mı bahsediyorsun sen?
Eylül: evet...
Serkan : yooo, hayır... olmaz...
Eylül kafasını kaldırıp kaşlarını çatarak baktı Serkan'a. Serkan da sert duruyor, az önceki güler yüzünden eser kalmamıştı...
Eylül: neden olmazmış?
Serkan: çünkü olmaz.
Eylül hala sert sert bakarken Serkan'ın kollarından uzaklaşıp yatağın kendine ait olan tarafına doğru geçti...
Serkan : Eylül beni görmüyor musun? Benden baba mı olur? Bi halta yaramayan, içmekten başka bir şeyden çakmayan adamdan baba mı olur?
Eylül: nasıl koca olduysa baba da olur!
Serkan : ikisi çok farklı şeyler
Eylül: değil... sen sevgi dolu, düşünceli bir insansın. En azından şuan böylesin. Sen çok değiştin, insanlar değişebilir. Kendini küçük görmeyi bir an önce bırakmalısın Serkan, çünkü iyice sinirime dokunmaya başladı bu.
Serkan : hazır konusu açılmışken içinde kalan söylemek istediğin ne varsa şimdi söyle! Başka ne istiyorsun benden? Neyimden rahatsız oluyorsun? Sinirine dokunan daha başka ne var?!
Eylül: ben bir aile olmak istedim, çok mu?
Serkan : bir parça düzgün bir adam olsaydım olurdu belki. Şu an istediğin şey imkansız.
Eylül: değil. İmkansız değil... sen harika bir insansın Serkan! Neden böyle konuşuyorsun? Şu bir işe yaramayan adam zırvalıklarını bırak! Sen zor şeyler yaşadın ama her şey geride kalmak üzere
Serkan: hiçbir şeyin geride kaldığı yok Eylül... görmüyor musun? Anlamıyor musun? Bu benim içime işlemiş, şu an içmiyor olabilirim ama deli gibi istiyorum. Hem kim katil ve ayyaş bir baba ister ki? Ben öyle boktan bir baba istemezdim... gerçi benim babam da yılın babası değildi ama, neyse...
Eylül daha fazla konuşamayacaklarını anlayınca sırtını Serkan'a döndü... uzun bir sessizlik oldu, dakikalarca ikisinin de ağzını bıçak açmadı. Eylül yine sesini yükseltmeden konuşunca Serkan onun söyledikleri karşısında şaşkına dönmüştü...
Eylül: belki de konu sadece benimle ilgilidir...
Serkan : ne?!
Eylül: tabii ya, bu daha önce nasıl aklıma gelmedi? Sen belki de sadece benden bir çocuk istemiyorsundur...
Serkan : saçmalama.. ben çocuk istemiyorum. Hiç... Zaten başkasından olacak bir çocuk düşünemiyorum bile. Sil at aklından bu boktan düşünceyi...
Eylül: hayır, hiç de saçma değil... kendini bahane edip, aklınca beni kırmadan böyle bir yol bulmuşsundur... doğru, zaten benden anne falan olmaz.
Serkan : bana bak...
Eylül hala sırtı ona dönük yatıyordu... Eylül'ün bakmayacağını anlayınca konuşmaya devam etti...
Serkan: kendimi bahane falan etmiyorum Eylül! Ben baba olabilecek bir adam olsaydım, o zaman tabii ki isterdim. Şimdi bu konuyu kapatabilir miyiz?
Eylül: uyu o zaman... başımda bağırıp duran sensin. Ben yattım, uyumaya uğraşıyorum.
Serkan, konuşmak istedi ama yarın konuşmanın daha iyi olacağını düşünüp uyumaya karar verdi. Tabii böyle bir tartışmadan sonra uyuyabilirse...