Serkan sonunda arabayı durdurduğunda yarım saat geçmişti... yarım saat yol mu gitmişlerdi yani? Sırf bedavadan biraz içki için... Eylül başına geleceklerden habersiz kenara çekti arabasını. Uzaktan olan biteni izliyordu..
Serkan bir köprünün altına doğru ilerlerken Eylül az ileriye baktı. Bir grup evsiz genç bir ateş yakmış, etrafına toplanmış bir şeyler içiyordu. Nasıl yani uyuşturucu mu? Serkan uyuşturucu da mı kullanıyordu? Eylül daha fazla dayanamadı, hemen arabadan inip Serkan'a seslendi...
Eylül : Serkan! Serkan dur oraya gitme!
Serkan, sesi duyduktan arkasına dönmüş, Eylül'e bakmıştı ama evsiz gençler de onu duymuştu...
Adam : güzelim... sen de mi aramıza katılmak istiyorsun? Pek bizim gibi görünmüyorsun ama önemli değil... bizde herkese yer var... gel, bize katıl
Serkan : hayır, istemiyor
Eylül : ama sen gideceksin öyle mi?
Serkan : benim buna ihtiyacım var. Mecburum... Sen eve dön
Eylül : sen buradaysan ben de buradayım...
Gençlerden biri zar zor ayağa kalkmış, Eylül'e doğru yürümüştü, yanına gelip Eylül'ün koluna girdi... Ama Eylül rahatsız olarak hemen ondan uzaklaştı...
Serkan : o istemiyor dedim.
Adam : kız öyle demiyor ama... hem kendisi konuşabilir değil mi? Gel güzelim gel... fazla malımız yok ama, paylaşabiliriz. Hem sende para var gibi duruyor, para varsa her şey bulunur... hiç meraklanma...
Eylül : şey ben...
Serkan : Eylül, madem eve gitmiyorsun, arabaya git ve beni bekle.
Eylül : hayır. Sen de geleceksen giderim ancak. Seni burada yalnız bırakmam. Sen de onlardan olamazsın... yok artık, uyuşturucu da mı kullanıcaksın? Daha bilmediğim neler var kim bilir... neden kendine bu zararı vermek istiyorsun?
Serkan : belki de geberip gitmek istiyorumdur, sana ne? Ne yapacaksın peşimde dolanıp? Git başımdan! Defol git!
Eylül : hayır... hayır deme öyle. Lütfen, gidelim. Söz veriyorum, sana bir şeyler alıcam.
Serkan : hiçbir yer açık değil... bunu söyleyen sendin... ve ben bu halde asla yarını bekleyemem...
Eylül : tamam... bir bara gideriz, bir yolunu buluruz... ben ısmarlıcam, söz veriyorum. Lütfen gidelim buradan, lütfen...
Serkan kafasını sallamış, Eylül'ün teklifini kabul etmişti. Ama ayaktaki genç, yeniden Eylül'e yaklaştı, bu sefer belini kavrayıp onu öpmeye çalıştı... bunu farkeden Serkan, ne olduğunu anlayamadan ona yumruğunu geçirmişti bile. Diğerleri de olanları görüp onlara doğru gelmeye başlayınca Eylül, Serkan'ın elinden tuttu...
Eylül : Serkan, ne olur gidelim buradan!
Serkan titriyordu, cevap vermesi saniyeleri aldı...
Serkan : tamam, arabam orda...
Eylül : hayır gel, benimkiyle gel... gidelim buradan, peşimizden gelecekler...
Serkan, Eylül'ün elini bırakmadı, arabaya doğru o şekilde koştular... Eylül arabaya geldiğinde korkudan titriyordu...
Serkan : haydi, ne bekliyorsun, sür...
Eylül uzaklara, ordakilerin onları bulamayacağı yerlere kadar sürdü arabayı...
Serkan : yeterince uzaklaştık
Eylül : tamam... tamam şurada duralım..
Eylül arabayı durdurur durdurmaz Serkan'a döndü...
Eylül : senin derdin ne?! Kim onlar? Sen burayı nerden biliyorsun? Bir de uyuşturucu mu alacaktın? Delirdin mi sen?!
Serkan : evet delirdim... sana ne? Bir rahat bırakmadın zaten! Defol git diyorum, onu bile anlamıyorsun. Küfür mü edeyim illa ki, ondan mı anlayacaksın sadece?
Eylül : asıl sen güzellikten anlamıyorsun... bugün seni takip edip oraya gelmeseydim ne olacaktı?
Serkan : sadece içecektim... sen bunu bile mahvettin! Şimdi sözünü tut ve bana içecek bir şey bul, yoksa geri giderim ve eve dönüp dönememem umrumda olmaz anladın mı?!
Eylül : tamam.. tamam gidiyoruz.
Eylül, arabayı sahile doğru sürmüş, yolda gördüğü bir büfeden de birkaç bir şey almıştı... Serkan anında poşetten işe yarar bir şey aramaya koyuldu...
Eylül arabayı park eder etmez Serkan poşeti de alıp arabadan inmiş, denize doğru yürümüştü, Eylül de peşinden gitti...
Serkan : yine mi sen?
Eylül : evet....
Serkan, derin bir nefes verdi....
Serkan : sigara?
Eylül : olur...
Eylül, Serkanın ona uzattığı sigarayı aldı ve içmeye başladı... öyle iyi gelmişti ki...uzun zamandan beri bırakmaya çalışsa da canı hala istiyordu, ama hala korkudan titriyordu...
Eylül : anlatmayacak mısın?
Serkan : hayır
Eylül : neden?
Serkan : çünkü anlatmaya ihtiyacım yok. İhtiyacım olan tek şey bu...
Serkan elindeki bira şişesini gösterdi...
Eylül : o bir ihtiyaç değil, sen bağımlısın, farkındasın değil mi? İçmediğin bir gün bile yok. Seni hiç sarhoş bir şekilde yalpalarken ya da uyuklarken görmedim...
Serkan : ee ne olmuş?
Eylül : birine duyduğun ihtiyacı şu an içkide arıyorsun... ama biliyor musun, birini sevdiğinde her şey kolaylaşıcak. Tek yapman gereken sevmek... ben kendimden biliyorum. Bu işin ilacı sevmek, ben de sevince anladım...