Ertesi gün Eylül sözleştiği gibi Güney ile buluştu... Güney çok centilmen bir çocuktu, üstelik çok da kibardı... daha önce tanıdığı insanlar daha kabaydı...
Güney : ... işte biz de Mert ile liseden beri çok yakınız... şimdi sıra sende, sen nerelerdeydin bunca zamandır?
Eylül gülümsedi...
Güney : sen nerde okudun? Bizimle aynı okulda değil herhalde... olsa mutlaka görürdüm ben seni
Eylül : yok... hemşirelik okudum ben.
Güney : hemşirelik mi? Benim kalbim var hemşire hanım, bir bakar mısınız acaba?
Eylül güldü...
Eylül : ben bir şey yapamam beyefendi, sizin bir doktora görünmeniz lazım...
Güney güldü...
Güney : ee sen çalışıyor musun? Hangi hastanede çalışıyorsun? Ben bir daha ordayım..
Eylül : çalışmıyorum... zaten çalışmak da istemiyorum, mesleğimi sevmiyorum çünkü.
Güney : Allah Allah... ne okumak istiyordun?
Eylül : bunu ben de bilmiyorum... ne istediğime henüz karar veremedim. Salak olduğumu düşünüyorsun değil mi? Koskoca insan, nasıl hala karar veremez diyorsun değil mi?
Güney : hayır hayır... neden öyle düşüneyim ki? Burda kaç insan istediği mesleği yapıyor sanıyorsun?
Eylül cevap vermedi... Güney elini tuttu...
Güney : neden bu kadar çekingensin? Seni rahatlatmaya çalışıyorum. Yoksa çekiniyor musun benden? Benden sana kötülük gelmez... en başta Mert'in akrabası sayılırsın neticede, sana zarar verebilir miyim sanıyorsun?
Eylül : hayır hayır... öyle değil... yani benim yapım böyle...
Güney : anladım.. öyleyse iyi tabii. Ben de beni çirkin buldun, kalkıp gitmek için bahane arıyorsun sanmıştım
Eylül : yoo hayır... aslına bakarsan çok yakışıklısın...
Güney sırıttı...
Güney: sen de aşırı güzelsin...
Eylül : keşke insanlar beni bu kadar güzel bulmasalardı... keşke çok çirkin olsaydım.. belki o zaman bunlar başıma gelmezdi...
Güney: ne geldi ki başına?
Eylül sustu, dışarıya baktı...
Güney : bir de evli ablan varmış galiba... o da senin kadar güzelse kocası şanslı adammış...
Ablasından söz edilince Eylül'ün kanı çekilmişti adeta.. yüzü bembeyaz oldu...
Güney : yanlış bir şey mi söyledim?
Eylül : yok... ben artık kalksam iyi olacak
Güney : Eylül dur... yanlış bir şey söylediysem özür dilerim... yine görüşür müyüz? Ne olur evet de... düşünmem lazım da diyebilirsin ama ne olur hayır deme bana
Eylül, Güney'in yanağından öpüp oradan koşarak uzaklaştı...
🍂
Üzerinden bir ay geçmişti... Eylül, Güney ile çıkmaya başlamış neredeyse her gün görüşür olmuştu. Ona çok alışmıştı üstelik. Günden güne ona ısınmış, git gide aşık oluyordu...
O yine dışarıda Güney ile buluşurken evlerine bir misafir gelmişti... onları karşılayan Mesude olmuştu... iyi ama en son nişanda gördükleri bu insanların orada ne işi vardı?
Tevfik : müsaitseniz sizinle bir mesele konuşmaya geldik Ahmet bey...
Mesude : tabii buyrun...
Tevfik : geçenlerde o nişandan sonra eşimle konuştuk da sizin kızı çok beğendik biz... düşündük ki kızınız bizim oğlana çok güzel bir gelin olur...
Ahmet şaşırmıştı... olanlardan sonra kimse bu niyetle gelmemişti onlara...
Ahmet : yalnız sanırım siz durumları bilmiyorsunuz... yani Eylül...
Tevfik : biliyoruz... haberleri gördük biz, çok üzüldük ama yapılacak bir şey yok, olan olmuş... biz kararımızı olanları duyduktan sonra verdik zaten
Ahmet'in kafası karışmıştı...
Ahmet : ama bu böyle olmaz yani sonuçta evlenecek olan kızım, bu işte kızımızın da onayı lazım. O kimle evlenmek isterse onunla evlenir, onu böyle bir şey için zorlayamam
Tevfik : kusura bakmayın Ahmet bey, ama biliyorsunuz ki olanlardan sonra sizin kızınızın pek seçme şansı da yok.
Ahmet : evet ama yine de... anlamıyorum, siz bunları bile bile neden benim kızımı istiyorsunuz?
Bu sefer Tevfik'in karısı konuştu...
Nazan : kızınızın iyi biri olduğundan şüphemiz yok... hem olmasa Seher bize o kız çok iyidir demezdi. Belli ki büyük bir yanlış anlaşılma olmuş...
Tevfik : ayrıca bizim oğlanın da bir düzene ihtiyacı var... eğer sizin kızınız da evlenir bir düzene girerse bütün o dedikodular biter, herkesin ağzı kapanır...
Neler oldu acaba? 🙊