Eylül kendini bir anda yeniden havuzda bulunca ne olduğunu şaşırmıştı. Bu sefer kahkahalarla gülen, onun elinden tutup havuza çeken Serkan olmuştu...
Serkan : ee nasılmış?
Eylül : of Serkan of!
Serkan : ne oldu? Abartma, alt tarafı biraz su...
Eylül : alt tarafı su ama... yani iyi ki kafamı bir yere vurmadım... öyle birden çekilir mi hiç? İnsan haber verir, söyler çekeceğini... ya bir yerimi vursaydım?
Serkan : canım, ben senin kafanı bir yere vurmana izin verir miyim?
Eylül, Serkan'ın lafıyla mutlu olmuş gülümsemişti... Serkan da devam etti...
Serkan : ayrıca, eğer haber verseydim o zaman ne anlamı kalırdı ki? Gerçi aklımdaki hesap alma yöntemi kesinlikle bu değildi ama yine de şimdilik bununla idare edelim bakalım...
Eylül : idare et canım, idare et... bak, fena mı oldu? Yüzmeyi öğrendin, kafan dağılmış oldu. Bütün gün suratını astın durdun ama şimdi gülüyorsun bak...
Serkan : yoo, kafam falan dağılmadı...
Eylül : yalancı...
Serkan güldü... Eylül haksız sayılmazdı, aslında bir miktar kafası dağılmıştı, bir miktar iyi de gelmişti, evet, ama yine de hala çok zordu... beklemeden hızla sudan çıktı...
Eylül : hey nereye?
Serkan : bu kadar yeter... daha fazla yapmayacağım. Uyumak istiyorum
Eylül : Serkan... gündüz vakti ne uykusu böyle? Hem uyu uyu nereye kadar?
Serkan : Eylül, inan hiçbir şey istemiyorum. Beni biraz rahat bırak olur mu? Uyumak iyi gelicek, gerçekten...
Eylül : hiç de bile... uyumak iyi falan gelmez, seni depresyona sokmaktan başka hiçbir işe yaramaz. Hava güzel, dışarı çıkalım, gezelim dolaşalım...
Serkan : gerçekten hiç havamda değilim... kusura bakma... alkolikle birlikte olmanın hiçbir yararı yok... hiçbir şey yapamıyorsun böyle işte...
Eylül : orda dur bakalım... sen bundan kurtulmayı tercih ettin, seninle gurur duyuyorum canım... artık kendine alkolik deme...
Serkan : senin hiçbir güzel lafını haketmiyorum ben. Bunları söyleyip beni daha fazla küçültme...
Eylül : ne yapayım Serkan? Kötü şeyler söyleyip seni üzeyim mi?
Serkan : inan beni hiç üzmez... alışkınım. Hatta bunların hakettiğim şeyler olduğunu söyleyebilirim...
Eylül daha fazla üstelemedi, bu tartışmanın "hakediyorum, haketmiyorsun" şeklinde uzayıp gideceğini biliyordu, bu yüzden susup Serkanın duş alıp üstünü değiştirmesine izin verdi... Serkan giderken, o da arkasından derin bir nefes verdi, biliyordu ki zor olacaktı, çok zor...
Bir saat kadar sonra Serkan odasında uzanıyorken Eylül girdi içeri. Hiçbir şey söylemeden gelip Serkan'ın yanına oturdu. Elinde de laptopu vardı...
Serkan : Eylül... uyuyacağımı söylemiştim..
Eylül : peki benim seni yalnız bırakacağımı mı sandın?
Serkan hafiften güldü...
Serkan : hayır... ama sana baştan söyleyeyim, ben bu saatten sonra asla yataktan çıkmam
Eylül : peki, ama aklımdakiler için yataktan çıkmana gerek yok, seni zorlamıcam
Serkan : tamam... o zaman ne için geldin?
Eylül : senin gibi, ben de yatakta uzanırım. Hatta birlikte film izleriz diye düşündüm. İstersen sen seç, senin istediğin bir film olsun..
Serkan : farketmez
Eylül bilgisayardan bir film açıp ortalarına bıraktı. Serkan sesini çıkartmadan izlemeye başladı... filmde ilerleyen sahnelerde insanlar barda içip duruyordu...
Eylül : of benim seçtiğim film de... kusura bakma, en iyisi kapatayım...
Eylül laptopu eline alacaktı ki Serkan ona engel oldu...
Serkan : sorun değil, izlemiyorum zaten
Eylül : izlemiyor musun? Kaç dakikadır film açık, bunca zaman ne yaptın?
Serkan : daha ilgi çekici bir şey izledim...
Eylül utanıp güldü...
Eylül : peki... şey, o zaman ben filme devam edeyim de sana engel olmayayım...
Serkan : iyi olur...
Serkan da gülümseyerek yandan yandan Eylül'ü izlemeye devam etti.. film onu sarmamıştı ama Eylül'ün filmi izlerkenki tepkileri çok daha ilgi çekici gelmişti...