Serkan kalbinin hızlı hızlı çarpmasıyla uykudan uyanmıştı. Eylül'ü uyandırmadan yatakta doğrulup kendini sakinleştirmeye çalıştı, kriz her geldiğinde ne yapıyorsa onu yaptı, elinden sadece yavaşça nefes alıp vermek geliyordu...
Neden yine gelmişti ki? Uzun süredir kriz onu yoklamamıştı hiç. Oysa ilaçlarını da hiç aksatmıyordu...
Eylül : Serkan? Neden uyumadın?
Serkan duyuyor ama cevap veremiyordu...
Eylül : Serkan? İyi misin sen? Serkan! Korkutma beni...
Serkan kafasını kaldırdı ve ona baktı...
Serkan : iyiyim... iyiyim korkma.
Eylül : ne yapabilirim senin için?
Serkan : iyiyim... geçiyor.
Eylül sabırla bekledi, eli elindeydi... birkaç dakika daha geçmişti ki Serkan'ın bakışları normalleşmişti...
Serkan : iyiyim... gel, sarıl bana uyuyalım...
Eylül : panik atak mıydı?
Serkan : şişşt... bunu konuşmak istemiyorum. Uyuyalım lütfen...
Eylül de kafasını onun göğsüne yaslayarak arada öpücüklerini bırakıyordu...
Eylül : uyu canım, ben senin yanındayım... hep.
Serkan : hep yanımda ol...
Sabah olduğunda ikisi de çalan alarm ile uyanmıştı...
Eylül : hih! Serkan geç kalıcaz, kalk aşkım.
Serkan : uyanalım uyanalım...
Eylül : Serkan bu arada biz hiç konuşmadık, daha doğrusu konuşamadık... Kaan ne olacak? Kreşe mi yazdırsak?
Serkan : hala işe devam etmekte kararlısın yani? Kaan'a rağmen...
Eylül : tabii ki...
Serkan : yani o zaman ben evde sıkılırımları bir kenara bırakalım da işi bırakmamak için asıl sebebini öğrenelim Eylül hanım...
Eylül : rahatsız oluyorum... sen herkesin gözdesiyken ben seni tek başına işe göndermeye rahatsız oluyorum. Oldu mu Serkancım?
Serkan sırıttı...
Serkan : oldu aşkım... oldu. Gel tabii, yoksa kocanı kaparlar falan..
Eylül : gülme hiç öyle... kaparlar tabii... bir kişi değil ki maşallah şirketteki tüm bekar kadınların dilindesin Serkancım. Kendini düzelttin düzelteli başıma bela oluyorsun...
Serkan kocaman içten bir kahkaha attı ve Eylül'ü öptü...
Serkan : o zaman bügün Kaan da bizimle gelsin, odada oturur işte benimle... bilgisayarı da alırız, oynar.
Eylül : iyi fikir. Akşama da kreşe yazdıralım...
Serkan kafasını salladı...
Eylül : dün ne oldu öyle? Panik atak diyordun, yine mi oldu?
Serkan : evet... çok uzun zamandır olmamıştı, biraz hazırlıksız yakalandım. Beni öyle görmeni istemezdim
Eylül: bunu mu düşünüyorsun yani? Neden oldu peki Serkan?
Serkan : bilmiyorum...
Eylül : bence biliyorsun... ne saklıyorsun?
Serkan : Göktuğ'a kafam takıldı. Bir de ağzını yaya yaya konuşmuyor mu? Sinir oldum Eylül...
Eylül gülümsedi...
Eylül : neden? O bizim arkadaşımız, arkadaşımızın mutluluğu bizi de mutlu etmeli...
Serkan : ama beni etmiyor işte... göz göre göre nispet yapıyor adam, görmüyor musun?
Eylül : zaten nispet olmasın diye saklamış bunca zaman, ki bu saçmaydı...
Serkan : saçma falan değildi... ayrıca hala nispet yapıyor, çok sinir oluyorum...
Eylül : canım, ben bile bu kadar takılmadım buna, sen neden düşünüyorsun ki?
Serkan : ne yapayım, elimde değil... dokunuyor işte Eylül, anlıyor musun?
Eylül : anlamıyorum...
Serkan : seninle bunu uzun uzun konuşmak isterdim ama beni fazla romantik olmakla suçlarsın sen kesin... ve işe geç kalırız.
Eylül gülüp Serkan'ı öptü ve kahvaltıyı hazırlamasını istedi...
Eylül : o zaman sen bir an önce kahvaltıyı hazırla da ben de Kaan'ı uyandırayım... seninle geleceğine öyle sevinecek ki... hem çalıştığımız yeri çok merak ediyordu zaten. Ama orada sıkılır mı bilmiyorum, umarım sana bir problem çıkarmaz
Serkan : çıkarmaz merak etme
Eylül : tamam o zaman ben yanına gidiyorum, uyandırayım da hazırladıktan sonra çıkalım...
Serkan kafasını salladı ve kahvaltıyı hazırlamaya başladı...
İş yerinde Kaan herkesin ilgi odağı olmuştu, gelen geçen onu öpüyor, saçlarını karıştırıyordu. Serkan da ortalıkta "o benim oğlum" diye gezip duruyordu. Öğle yemeğinde üçü birlikte bir masa bulmuş oturmuşlardı...
Eylül : Kaan, sıkıldın mı burada?
Kaan : hayır, çok güzel burası... herkes benimle konuşup oyun oynuyor...
Eylül : ne güzel... seni kreşe yazdıracağız. Başka çocuklarla kaynaşman, onlarla oynaman için...
Kaan : neden? Burda olamaz mıyım? Sizinle otururum...hiç yaramazlık yapmam söz veriyorum...
Eylül : bir gün yaptık ama her gün yapamayız bunu, izin vermezler canım... bu yüzden kreşe gitmen gerekicek. Hem bu seneye okula alışman açısından da çok iyi olacak bu... yeni arkadaşlar, çok heyecanlı değil mi?
Kaan : bilmiyorum... orda yürüyemiyorum diye benimle dalga geçerler mi?
Serkan: geçmezler, geçemezler. Geçen biri de olursa zaten karşısında beni bulur...
Eylül güldü...
Eylül : bunu nasıl yapacaksın acaba sorabilir miyim Serkancım? Yani beş altı yaşındaki çocuklara ne yapabilirsin ki? Dövecek misin?
Serkan : hele bir üzsünler Kaan'ı, o zaman hep beraber görürüz ne yapacağımı...
Eylül yeniden gülmüştü, Kaan da onlara eşlik ediyordu...
Aklımda yeni bir hikaye fikri var, tanıtım yazmaya çalışacağım.
Ayrıca bu hikayeye de iki final fikri var aklımda. Hangisini yayınlarım bilmiyorum 🤷♀️