1 yıl sonra...
Eylül bir yandan hazırlanırken bir yandan da Göktuğ ile telefondan konuşuyordu...Eylül: ... naapıyım Göktuğ, ev üstüme üstüme geliyor, artık hayata atılmam lazım. Ama hayatta hemşirelik yapamam. Zor bitirdim okulu zaten, ne anlarım ben bu işten?
Göktuğ: iyi de Eylülcüm, anlamadığım sizin şirkette neden çalışmadığın? İlla ki böyle iş mi arayacaksın? Sekreterlik mi yapacaksın gerçekten?
Eylül: evet, neden? Kötü mü sekreterlik yapmak?
Göktuğ : hayır tabii ki ama sizin şirkette çok daha iyi bir pozisyonda çalışabilirsin
Eylül: sanki anlarım da... iki senelik okulu zor bitirdim Göktuğ, ben kapasitemin farkındayım. Hadi, kapatmam lazım, yoksa görüşmeye geç kalıcam...
Göktuğ telefonu kapadıktan sonra Eylül son kez aynada kendine bakıp dışarı çıktı. Garajda duran motorsiklet sinirini bozsa da es geçip arabasına binip iş görüşmesine çağırıldığı şirketin yolunu tuttu...
Görüşme aslında güzel geçmişti, yani en azından Eylül öyle olduğunu düşünüyordu ama patron sadece Eylül'ün mesleğine takılmıştı. Hemşire olan bir kız neden sekreter olmak isterdi ki?
Göktuğ: fıstık, nasıl geçti görüşme?
Eylül: aslında güzel geçti ama olacağını sanmam... neden hemşirelik okudum ki? Aptal kafam! Almazlar beni, neden alsınlar ki?
Göktuğ: sen de mesleğini yap?
Eylül: nefret ediyorum diyorum, sen de işini yap diyorsun...
Göktuğ: aslında bir doktor ofisinde sekreterlik yap demek istemiştim. Doktorlar böyle bir sekreteri olmasını daha çok tercih eder, şirkette sekreterlikten daha çok şansın olur, ondan demiştim aslında...
Eylül: aa, ben bunu düşünememiştim, bak bu iyi fikir, ben biraz araştırayım...
Göktuğ: illa çalışman gerekiyorsa...
Eylül: evet gerekiyor. Sıkıldım artık evde oturup örgü yapmaktan...
Göktuğ güldü...
Göktuğ: ne de olsa Şanslı'nın da renk renk kıyafeti oldu değil mi?
Eylül: oldu ama benim kızım bundan hiç şikayetçi değil ki...
Göktuğ: bir de dili olsa da konuşsa...
Eylül şaka yollu Göktuğ'a vurdu...
Eylül: aşk olsun Göktuğ... hem ben ona gözüm gibi bakıyorum bir kere... ayrıca kıyafetleri her kız sever, bu bir köpek olsa bile...
Göktuğ: iyi, sen öyle diyorsan...
Eylül: onu sahiplendiğim zamanı hatırlıyor musun?
Göktuğ: evet... öyle zayıf öyle çelimsizdi ki, Eylül böyle çirkin bir köpeği nasıl sahiplendi demiştim içimden... üstüne bir de hamileymiş.
Eylül: evet... ama o barınağa gittiğimde görür görmez onu sahipleneceğimi biliyordum. Çok kötü görünüyordu, onun sağlıklı bir kız olmasını istedim. Gözüm gibi baktım ona, veteriner yavrularını kaybedebileceğini söylediğinde ne gerekirse yapılmasını istedim. Belki de onu kendi yerime koyup biraz fazla baktım bilmiyorum...
Göktuğ: ama sonuç olarak yavrularının hepsi sağlıklı doğdu... hem Minik de benimle...
Eylül: evet sayende gözüm hiç arkada değil. Şeker de Meralle, gerçi Şeker'e bu yüzden biraz acıyor gibiyim...
Göktuğ kahkaha attı...
Göktuğ: sanırım ben de, oyuncak oldu Meral'in elinde... ama olsun sonuçta bir şekilde tüm yavruların sıcak yuvası oldu ve en önemlisi anneleriyle görüşebiliyorlar. Kaç tane yavrunun böyle bir şansı oluyor ki?
Eylül: haklısın...
Göktuğ: Neyse, onu boşver de söyle bakalım, Kaan nasıl?
Eylül: iyi... bu akşam bende olucak, öyle heyecanlıyım ki Göktuğ...
Göktuğ: bu akşam mıydı o? Ben yarın gelicek diye hatırlıyordum
Eylül: hayır bu akşam. Şimdi çıkıp alışveriş yapıcam, en sevdiği yemekleri yapıcam. İlk defa çikolata sevmeyen biriyle tanıştım onun sayesinde biliyor musun? Tatlısını meyveli yapıcam o yüzden...
Göktuğ: görüyorum, içinde hüzün var, gözlerinin içi gülmüyor, ama en azından artık yüzün böyle gülüyor ya ben daha ne isterim Eylül...
Eylül: ve hep de gülecek... bir başka erkek devrini kapattım demiştim ama yanılmışım, büyük konuşmamak lazımmış...
Göktuğ : sana iyi geliyor ya, gerisinin bir önemi yok. Sen onu seviyorsun, o seni seviyor...
Eylül: evet ve çok mutluyum...
Göktuğ: zaten haftada bir görüşebiliyorsunuz, bu sefer yalnız kalın da haftaya geldiğinde beni de çağırırsın, olur mu? Erkek erkeğe konuşuruz biraz
Eylül: olur tabii... istersen bugün de gel
Göktuğ: yok, benim de işim var bugün...
Eylül: ne işiymiş bakalım bu?
Göktuğ: yok... gibi. Yani henüz bir şey yok. Elena ile yeniden konuşmaya başladım, buraya geliyormuş
Eylül: ne? Bir dakika! Şaka yapıyorsun! Anlat bana her şeyi...
Göktuğ: bir şey yok. Onu sevdiğimi biliyorsun Eylül, çok seviyordum ama mesafelerdi tek engelimiz. Eğer bu sorunu çözebilirsek yeniden birlikte olabiliriz
Eylül : harika olur! Çok sevindim senin adına... bence bas nikahı... kaybetme sevdiğini. Onun da burada kalması için bir sebebi olur hem...
Göktuğ : sanırım öyle yapıcam Eylül... tekrar gitmesine dayanamam...
Eylül: ay! Çok heyecanlı... nikah şahidin olmazsam darılırım...
Göktuğ : tabii ki olursun da bakalım... bunlar sadece hayal. Hele bir gelsin de, duruma bakarız, belki de artık beni sevmiyordur.
Eylül: sanmam! Seninle evlenmek istiyordu o, bir insan bu kadar kolay vazgeçemez
Göktuğ: ben de öyle düşünürdüm ama o kadar kolay vazgeçişlere şahit oldum ki Eylül, artık her şey olabilir diyorum açıkçası...
Eylül'ün suratı düştü, Göktuğ'un kendisinden bahsettiğini biliyordu...
Eylül : hayatta trajediler hep olur Gökhan... bir kötü örnek gördün diye herkesi aynı kefeye koyman anlamsız...
Sonra güldü...
Eylül: İtalyan gelin ha?
İkisi birlikte gülüştü... Eylül ne kadar önüne bakarsa baksın, onu hatırladığı her saniye kalbine yapılan o baskıyı hissediyordu...
Günün son bölümü ❤️