Eylül, her geçen gün Serkan'ı evden ve alkolü düşünmekten uzaklaştırmanın yollarını düşünüp duruyordu. Ama bu çok zordu, Serkan'ın ruh halindeki dalgalanmalar ve krizleri bu işi fazlaca zorlaştırıyordu. Ama Eylül vazgeçmemekte kararlıydı...
Bir gün önce, Serkan yine bir kriz geçirmiş, Eylül onu zor zapdetmişti. Serkan önüne geçeni itip, fırlatıp atınca bu Eylül'e bir fikir vermişti. Evdeki boş odalardan birini ufak bir spor salonuna çevirecekti. Serkan kendini kötü hissettiğinde veya kriz anında stres atmak, bir şeyleri tekmeleyip atmak istiyorsa bunu kum torbasına da yapabilirdi. Eylül bu güzel fikir aklına gelir gelmez gülümsemeye başladı...
Serkan işteyken Eylül her şeyi ayarlayıp hızlı teslimatla tüm aletleri odaya yerleştirmişti. Eserine bakıp gülümsedi, Serkan buna bayılacaktı...
Serkan yorgun argın eve geldiğinde Eylül ona bakıp bakıp gülümsüyordu...
Serkan : ne oldu, niye gülüp duruyorsun?
Eylül: gülmeyeyim mi?
Serkan : gül tabii ama neden? Bilmediğim bir şeyler mi dönüyor?
Eylül : henüz bilmediğin diyeyim... sana bir sürpriz hazırladım.
Serkan : yine Serkanı evden uzaklaştırma planları... ama Eylül şuan gerçekten havamda değilim. İşe gidebilmem bile mucizeydi, dün gördün... hem bugün cuma, çok yorgunum ve evde kalmak istiyorum... ne planın varsa yarın yapalım, olur mu?
Eylül : tamam... ben bugün dememiştim zaten, yorgun olacağını biliyorum. Ayrıca evden çıkmamız gerekmiyor...
Serkan : film... tüm gün içinde alkol içilmeyen film bulup önüme koymanı istemiyorum... içki görmek sorun değil, görmesem de gün içinde defalarca aklıma geliyor zaten...
Eylül : yok, film de değil... ama gün içine aklına sadece içmek mi geliyor? Başka hiçbir şey yok mu? Tek düşündüğün bu mu yani?
Serkan : bilmem... başka bir şey daha mı olması gerekiyor?
Eylül : hayır, gerekmiyor... yani benim aklım sürekli sende, hep seni merak ediyorum, demek ki karşılıklı olmuyormuş bu işler...
Eylül'ün morali bozulmuştu ama belli etmemeye çalıştı. Serkan zaten öyle bir adam değildi, ondan böyle şeyler duymayı zaten beklemesi bile hataydı...
Serkan : benim de sevgilim içmeyi bırakmaya çalışan bir alkolik olsa benim de onda aklım kalırdı... bebek gibi bakıma muhtaç olan benim ne de olsa... yuvaya bırakılan çocuklar gibi hissetmem çok mu yanlış?
Eylül: düşünmemin sebebi bu değildi, ama sorun değil...
Serkan hafifçe gülümsedi, kafasını salladı ama hiçbir şey söylemedi. Üstünü değiştirmek için odasına çıktığında çantası ve telefonu Eylül'ün yanında kalmıştı...
Eylül, Serkan'ın telefonu çalmaya başladığında açmamak için kendini zor tuttu. Kim arayabilirdi ki? Kendine hakim olamayıp ekrana baktığında babasının ismini görünce şaşırdı ve hemen telefonu açtı...
Eylül : baba? Sen Serkan'ı neden arıyorsun?
Ahmet : onun yüzünden az kalsın bir hata yapıyordum... hayatımın hatası olacaktı bu. Bir daha üzerine vazife olmayan işlere karışmasın, söyle ona...
Eylül : sorun ne baba? Neden bu kadar kızgınsın?
Ahmet : o benim neyden bahsettiğimi çok iyi biliyor. Sen kendini üzme, sorun yok...
Eylül: baba...emin misin? Sinirli geliyor sesin?
Ahmet : yok, sorun yok... zaten boşanmana az kaldı, dolayısıyla benim de onunla işim bitecek. Sen işlerle kafanı yorma, sorun yok
Eylül iç geçirdi... yakında babasına söylemesi gerekecekti, ama babası Serkan'ı sevmezken bu çok zor olacaktı.
Telefonu kapattığında Eylül ekranda bir anlığına kendi resmini görür gibi olmuştu, ilk başta yanıldığını sandı ve afalladı. Hemen tekrar ekranı açtı ve karşısında kendi resmini yeniden gördü. Gülümsemekten kendini alamamıştı, Serkan onun resmini ekrana koymuştu. Arkadan gelen ses onu ürkütmüştü, elindeki telefonla kala kaldı...
Serkan : telefonumu karıştırman bitti mi? Yoksa daha bakacağın şeyler var mı? İçeride halledecek birkaç işim daha olabilir...
Serkan'ın sesi sert gelse de yüzü gülüyordu. Eylül telefonu koltuğa bırakıp oturduğu yerden kalkarak Serkan'ın yanına geldi ve sarıldı...
Serkan: bu sevgi selini neye borçluyum?
Eylül : ben de seni seviyorum...
Serkan gülümsedi...
Serkan : birileri bir şeylerin farkına varmış bakıyorum...
Eylül : hiç.. hiç tahmin etmezdim. Sen resmimi telefonunun ekranına koymuşsun...
Serkan : evet... ne var bunda?
Eylül sadece kocaman gülümsedi...
Serkan : gün içinde aklıma hiç gelmiyorsun, çünkü zaten hiç çıkmıyorsun...