Eylül, anne babasını, Mert'i, Meral'i ve onun anne babasını yemeğe çağırırken, Serkan da Eylül'ün zoruyla kendi anne babasını çağırmıştı... Eylül şen şakrak bir şekilde yemeği getirirken Serkan da onu izliyordu...
Herkes bir ağızdan konuşurken, konu Serkan'a gelince Serkan birden ayaklandı...
Serkan : ben bi Eylül'e bakayım, belki yardıma ihtiyacı vardır...
Herkes şaşkınlıkla ona bakarken Serkan çoktan mutfağa gelmişti...
Eylül : Serkan... ben çok heyecanlıyım. Bütün ailemiz yemekte, her şey çok güzel olmalı. Bir sorun yok değil mi? Eksiğimiz de yok...
Serkan: birtanem, biraz sakin olur musun?
Eylül, ondan ilk defa böyle bir hitap duyunca ayakları yerden kesildi sanki...
Eylül : ya... şimdi sen de böyle olduk olmadık yerde böyle güzel laflar edince...
Serkan : herkes aç ve yemeği bekliyor. Biraz daha burada kalırsak, mutfakta yemeklerin değil de başka şeylerin pişirildiğini düşünecekler...
Eylül'ün gözleri büyürken Serkan ona gülüyordu...
Serkan : haydi, haydi...
Eylül, sırf inadından Serkan'ın eline en ağır tencereyi tutuşturmuş, kendisi de tepsiye birkaç bir şey alıp misafirlerinin yanına gelmişti...
Nazan : kızım ne kadar çok şey hazırlamışsın... ne ara yaptın bu kadar şeyi?
Eylül : sonuçta bugün özel bir gün, daha önce yapmalıydık ama olsun. Ne de olsa bütün aile toplandık, sizi ilk defa birlikte evimizde ağırlıyoruz...
Mesude : aman ne uğraşı canım, evde yardımcı var, tabii ki o yapmıştır her şeyi...
Eylül : hayır annecim, Ayşe'yi bugün hiç mutfağa sokmadım, yemek yaptırtmadım, sadece etrafı toplamasını istedim. Yemekleri ben yaptım yani, daha doğrusu hepsini tek başıma yapmadım, Serkan da birazcık yardım etti...
Nazan : Serkan... yemek mi yaptı?
Eylül güldü...
Eylül : hayır, pek öyle denemez. Ama bana yardımı dokundu..
Tevfik ve Nazan birbirine şaşkınlıkla baktılar...
Ahmet : Serkan demişken... tedavin nasıl gidiyor Serkan? İçiyor musun hala?
Serkan : hayır, uzun süredir içmiyorum.
Ahmet : iyi ama kesin çok zordur... yani o kadar zaman bağımlı yaşadıktan sonra, birden bırakmak...
Serkan : zor... ama dayanmak zorundayım. Zaten birden olmadı, zamanla azalttım, en sonunda da 3 haftadır ağzıma içki sürmedim mesela...
Ahmet : ama yani bu bir daha hiç içmeyeceğin anlamına gelmiyor değil mi?
Eylül : baba... ne yapmaya çalışıyorsun? Serkan tedavisine başladı ve gayet iyi gidiyor...
Ahmet : kızım, sana Fransa'dan şarap aldım, senin en sevdiğin... bu özel gece için ondan getirmiştim, Serkan da içebilir mi diye merak ettim, hepsi bu
Serkan : yok, ben almayayım...
Ahmet : ama bunu her yerde bulamazsın... çok pahalı ve kaliteli bir şaraptır, Türkiye'de aynısı yok
Eylül, güven vermek istercesine masanın altından Serkan'ın elini sıktı...
Serkan : hayır, yine de istemiyorum.
Ahmet, herkese tek tek şarap doldururken sıra Eylül'e gelmişti ama Eylül hemen bardağını eliyle kapadı...
Eylül : ben de istemiyorum babacım.
Ahmet : ama ben bunu senin için aldım... sırf sen seviyorsun diye getirdim...
Eylül: sağol ama ben de almayayım... Serkan içmiyorken ayıp olur. Bence siz de içmeseniz iyi olur...
Serkan : siz içebilirsiniz, benim açımdan sıkıntı yok. Sen de içebilirsin Eylül, gerçekten sorun yok
Eylül : yok, gerçekten istemiyorum.
Bu sefer Serkan, masanın altındandan Eylül'ün elini sıkmıştı.
Serkan : gerçekten, sorun değil... hem baban senin için getirmiş, içmezsen ayıp olur
Serkan ona gözleriyle de onay verdikten sonra Eylül, babasının bardağını doldurmasına izin vermişti...
Bir süre yemekler yenildikten sonra Ahmet yine konuşmaya başladı...
Ahmet : bunun ailece toplandığımız ilk ve son yemeğimiz olduğunu söylemek pek yanlış olmaz herhalde, yanılıyor muyum?
Eylül ve Serkan birbirine baktılar ama henüz bir şey demediler...
Mesude : aslında evet, zamanı geldi. Boşanma davasını da yavaş yavaş açabiliriz, birinci yılınızı doldurdunuz ne de olsa. Biz mi açalım, yoksa davayı Serkan mı açmak ister?
Meral : aynen canısı, yeter artık, sen sessiz sedasız boşan, olsun bitsin. Sonra da yeni kısmetlerine bakarsın artık...
Mert : hem Güney hala kimseyle görüşmüyor, bence hala seni bekliyor Eylül... neden olmasın?
Eylül : aslında, Güney'e ya da yeni kısmetler aramama hiç gerek yok. Ben birini buldum zaten...
Nazan ve Tevfik, üzüntüyle birbirlerine baktılar. Oğullarının önünde yaşanan bu konuşmadan onun adına oldukça rahatsız olmuşlardı.
Meral : inanmıyorum! Kim?! Ben bunu nasıl kaçırırım? Bana neden anlatmadın?
Mesude : kızım, madem biri vardı, niye söylemedin?
Eylül : zaten, aslında her şey çok yeni sayılır...
Ahmet : sonunda o gün geldi... kimmiş bu? Bana bile söylemedin... o kişi dimi?
Eylül gözleriyle onayladı babasını...
Meral : ee, kızım çatlatmasana, kimle berabersin?
Eylül : biz, Serkanla beraberiz...