Serkan : diyorum ki, o kızlar yani her nerdelerse şu an bizi görüyorlardır ve artık sahipli olduğumu da anlamışlardır, amacına ulaştın. Daha fazla belli edemezdin zaten...
Eylül: ama ben onun için yapmadım ki. Sadece içimden geldi... sanki hiç öpmüyor muyum ben seni? Neden böyle dedin ki şimdi?
Serkan : öpüyorsun... öpüyorsun tabii de yine de sen öyle herkesin içinde yapmazdın, herkesin içinde bu kadar yakın davranmazdın yani.... tabii bundan memnun olmadığımdan da değil, yanlış anlama...
Eylül: bundan sonra böyle. Uzun zaman ayrı kalmanın acısını böyle çıkartacağım...
Serkan : canıma minnet...
Eylül : ama biraz daha suda kalırsam buruşacağım... baksana ellerim buruştu bile...
Serkan : tamam çıkalım... sonra yine gireriz, Şanslı da yalnız kaldı, annesini özlemiştir...
Eylül : beraber?
Serkan : beraber...
Serkan acemice kulaçlarını kıyıya doğru atarken Eylül de ordan oraya dalarak kıyıya doğru yüzüyordu. Serkan güneşte kalan havluyla Eylül'ü sararken Şanslı da çevrelerinde zıplıyordu...
Eylül: yalnız kalmaya asla tahammülü yok. O başı okşanacak illa ki. İlgiye çok alıştı... Göktuğ'u da seviyor ama bana düşkünlüğü bir başka...
Serkan : ne kadar ortak yanımız varmış Şanslı ile...
Eylül güldü, bir yandan saçlarını sıkıyordu.
Eylül : biraz kuruyunca gidelim olur mu? Biraz güneşlenmek istiyorum.
Serkan : vaktimiz bol...
Eylül : tekneye dönerken dondurma da alır mıyız? Buraya gelirken gördüm, çok güzel bir kafe vardı, kurabiyeleri de meşhurmuş buranın sanırım, kafenin önünde dondurma tezgahı da vardı...
Serkan : olur tabii... ama acıktıysan hemen dönebiliriz, deniz yormuş olmalı...
Eylül : evet yoruldum ama biraz güneşlenmek istiyorum önce...
Serkan gülümsedi ve Eylül gibi şezlonga uzandı. Şanslı da onun yanına gelmiş, kafasını koluna koymuştu...
Eylül : seni de çok sevdi... bu kadar iyi anlaşacağınızı düşünmemiştim.
Serkan : bir köpeğim olmayalı çok uzun zaman oldu. Özlemişim.. üstelik Şanlı tam bir ilgi manyağı, sevdiriyor kendini...
Eylül : bu yönden de bana benziyor... ben de biraz ilgiye asla hayır demem. Özellikle de senden gelen ilgiye...
Serkan güldü...ne zaman gözlerini kapatıp güneşlenmeye çalışsa gözünü açıp bir anda Eylül'e bakarken buluyordu kendini... hala onunla olduğuna, onu affettiğine, yeniden evlendiğine inanamıyordu. Olmuştu bir şekilde, kendini öyle şanslı hissediyordu ki, elindeki bu şansı kaçırmamak için her şeyi yapardı...
....
Eylül : hımm... hava da hala çok sıcak, dondurma o kadar iyi geldi ki...
Serkan : evet, çok da güzelmiş. Benim dikkatimi çekmemişti burası, sen nasıl gördün?
Eylül : görürüm ben... tatlıyı sevdiğimi biliyorsun zaten, hemen radarıma giriyor böyle şeyler...
Serkan güldü...
Eylül kendi dondurmasını hemen bitirmiş, Serkan'ınkine göz dikmişti...
Eylül : fıstıklı almamıştım ben, nasılmış fıstıklısı?
Serkan : çok güzel...
Eylül : hımm, öyle mi? Ben de istedim de beşinci topu ayıp olmasın diye koydurtmadım...
Serkan : yarın da gideriz, yarın alırsın fıstıklısını...
Eylül : şimdi tatsam? Belki beğenmem, boşu boşuna bir top hakkımı kaybetmemiş olurum...
Serkan, tatması için külahını Eylül'e doğru uzatmıştı ama Eylül külahı eline almayı tercih etmişti...
Serkan : geri vermeyeceksin değil mi?
Eylül : hayır, sen tatlı sevmiyorsun zaten, zorla yeme, ben yerim senin yerine. Ziyan olmasın...
Serkan : tabii, ziyan olmasın...
Serkan teknelerine gidene kadar kıs kıs gülmüştü ama Eylül'ün onu umursadığı söylenemezdi...
Eylül : Göktuğ burada olduğumuzu bilmiyor değil mi? Ona biraz hava atayım, teknemizi çekip göndereceğim...
Serkan : külahını tutmamı ister misin?
Eylül : olur ama yeme!
Serkan gülmüş ama Eylül fotoğrafı çekerken dondurmasından gizli gizli yemeye devam etmişti...
Eylül : yaa! Yeme demiştim!
Serkan : özür dilerim... Seni de çekmemi ister misin? Geç istersen teknenin önüne...
Eylül külahını Serkan'dan alarak teknenin önüne geçti. Serkan onun fotoğrafını çekerken o dondurmayı bitirmişti bile. Eylül gülerek fotoğrafları Göktuğ'a attı. Göktuğ sadece "iyi tatiller, çok güzel görünüyorsun" yazmıştı. Aramamıştı bile! Onun yerine Eylül aradı onu....
Eylül : Göktuğ! Nasılsın?
Göktuğ : iyiyim Eylül, sen nasılsın?
Göktuğ'un durgun gelen sesi iyi olmadığını gösteriyordu...
Eylül : ben iyiyim... Serkan beni tekneyle gezdiriyor, bir hafta izin aldık işten. Ama sen iyi değil gibisin...
Göktuğ: iyi tatiller size. Ben iyiyim Eylül...
Eylül : Elena ile mi kavgalısınız?
Göktuğ: yoo... öyle bir şey yok.
Eylül : o zaman?
Göktuğ: bir şey yok diyorum ya Eylül.
Eylül : kavgalı mıyız? Seni kuracak bir şey mi söyledim?
Göktuğ: hayır tabii ki, sana öyle geliyor, kafanda kurmaya başlıyorsun. Siz eğlenmenize bakın, tatilde de beni düşünüp arıyorsun ya ne diyeyim ben sana? Hadi kapa, eğlenmene bak.
Eylül : ama...
Göktuğ : Serkan'a da selam söyle... benim de kapamam lazım zaten...
Eylül yüzüne kapanan telefonla kalakalmıştı... en yakın arkadaşını sanırım bilmediği bir sebep yüzünden kaybetmişti...