190.Bölüm - Deniz Sefası

202 20 42
                                    

Eylül : ne kadar sakin bir plaj...

Serkan : sezonu bitti buranın, zaten çok turistik bir ada da değil, artık çok insan kalmadı.

Serkan bir şezlonga otururken Şanslı da memnun bir şekilde kumlara yatmıştı. Eylül pırıl pırıl suya hayran kalmışken Serkan şemsiyenin altında kendine krem sürmekle uğraşıyordu...

Eylül : sen sıkılmayacak mısın burada tek başına?

Serkan : sıkılmam... hem Şanslı ile koştururuz belki biraz. Sen keyfine bak sevgilim...

Eylül : yani yatmayacaksın?

Eylül az ilerisindeki şezlongta boylu boyunca uzanan iki kıza göz ucuyla baktı. Bari mayo giyselermiş dedi içinden. Bikinileri de zaten vücutlarını ayıp olmasın gibisinden kapamış gibiydi...

Serkan : hayır, yatmayı düşünmüyorum. Yani belki sen gelene kadar şezlongta kestiririm biraz. Neden sordun?

Eylül : hiç...

Sadakat... sadakat dedi Eylül içinden. "Serkan bakmaz kızlara, neden baksın?" diye kendini rahatlatmaya çalıştı ama çok başarılı olduğu söylenemezdi...

O da bilmezdi ki öyle kendini daha seksi göstermeyi, anlamazdı öyle işlerden. O olsa olsa sevimli olmayı becerebilirdi. Üzerindeki çiçekli bikinisi ise zaten seksi görünmekten çok uzaktı... sevimliydi sadece...

Eylül denize girebilmek için üstünü çıkartırken Serkan'ın gözü kendisinin üzerindeydi... "alın işte kızlar, bana bakıyor, size değil" dedi içinden.. mutluydu.

Eylül : gelmek istemediğine emin misin?

Serkan : sen git...

Eylül yavaş yavaş suya girmişti, o kadar güzeldi ki... yüzmekten çok keyif alıyordu, onu çok rahatlatıyordu. Arada bir Serkan'a bakmayı ihmal de etmedi, o da Şanslı'yla oynuyordu, elindeki sopayı ileri fırlatıp ondan getirmesini istiyordu, ikisinin bu kadar çabuk kaynaşması çok hoşuna gitmişti...

Eylül ara ara dalıp daha derin kısımlara gidiyor, suyun altındaki balıklara bakıyordu. Öyle dalmıştı ki onları izlemeye, görüş alanına bir erkek bacağı girene kadar zamanın nasıl geçtiğini anlamamıştı bile. Kafasını sudan çıkarıp karşısında baktı, bir adamla nerdeyse çarpışacaktı...

Eylül : ay! pardon...

Adam : sorun değil. Tek başına mısın?

Eylül ona cevap vermedi, sadece sudan çıkmak istiyordu artık, bir yabancıyla sohbet etmeyi değil...

Adam : yalnız kalma istersen, beraber yüzelim...

Eylül : gerek yok, ben de tam çıkıyordum zaten...

Eylül ondan uzaklaşmaya çalışırken Serkan'ın ona seslendiğini duydu...

Serkan : Eylül!

Eylül artık ayağının değdiği yere kadar gelmişti, yüzmüyor, suyun içinde yürüyordu...

Eylül : çıkıyorum şimdi.

Serkan : dur bekle çıkma, ben de geliyorum. Sadece çok derine gitme...

Eylül gülümseyerek onu bekledi, yanına geldiğinde elinden tutup kendine doğru çekmişti...

Eylül : bak, burada benim bile ayağım değiyor...

Serkan : evet o yüzden biraz daha derine gidebiliriz sanırım. Çok uzaklaşmayalım yine de.

Eylül onu çekmek yerine duracağı yere kadar yanında yüzüyordu. Duracağı yeri kendi belirlesin, rahat olsun istiyordu...

Eylül : hani gelmeyecektin? Kandırdın mı yoksa beni? Çok sevindim gerçi... sensiz çok sıkılmıştım.

Serkan : o yüzden mi başka adamlarla konuşuyordun?

Eylül : hayır... suyun altındaki balıklara bakıyım derken nerdeyse adama çarpıyordum, ben de bu yüzden özür diledim sadece.

Serkan hiçbir şey söylemedi, avucuna aldığı suyu yüzüne vuruyordu...

Eylül : Ne o? Yoksa sadece adamla konuştuğumu gördün diye mi denize giresin geldi?

Serkan : hayır... gelecektim zaten.

Eylül : inanalım bakalım... ama su çok güzel değil mi? Gelmeseydin saçımı senin üstüne doğru sıkmayı planlıyordum...

Serkan güldü ve Eylül'ü kolundan tutup kendine çekerek vücutlarını birbirine yapıştırdı.

Eylül : ama bu yüzme sayılmaz ki, suda dikilip duruyoruz sadece...

Serkan : sen bir saattir durmadan yüzüyorsun zaten, yetmedi mi?

Eylül : yetmişti, ben de çıkıyordum tam.

Serkan : o zaman biraz da benimle böyle dikil, olmaz mı?

Eylül : olur... sen de balıklara bakmak ister misin? Gerçekten çok güzeller, çok değişik balıklar var, rengarenk...

Serkan ise bundan pek emin değildi... omuzlarına kadar gelen ve ara ara yükselen su onu yeterince geriyordu zaten, bir de eğilip aşağı bakınmak istemiyordu. Yine de en azından ayakları yere değiyordu işte, çocuklar gibi sızlanıp karizmayı daha da fazla çizdirmek niyetinde değildi. Ama Eylül'ü de kucakladığından, suda daha fazla sürüklenme olasılığını azaltmıştı ve bu onu rahatlatıyordu.

Tabii bu rahatlamanın da Eylül'ün yanında olmasıyla, ona dokunuyor olmasıyla da fazlaca bağlantısı vardı...

Eylül : ya da bakma...

Serkan : ben sadece sana bakıyım, olmaz mı?

Eylül gülümsedi...

Eylül : yani o kızlara bile değil, sadece bana mı?

Serkan : hangi kızlar?

Eylül : çarprazımızda güneşlenen iki kızdan bahsediyorum tabii ki, görmediğini söyleme bana

Serkan : hayır, dikkatimi çekmedi, çekmesi mi lazımdı? Nesi varmış?

Eylül tatlı tatlı gülümsedi...

Eylül : yokmuş... hiçbir şeyi yok...

Eylül gülümseyip bacaklarını ona dolamış yanağına öpücüklerini bırakıyordu...

Serkan : bence anlamışlardır artık sahipli olduğumu...

Eylül : anlamadım?

Serkan : diyorum ki, o kızlar yani her nerdelerse şu an bizi görüyorlardır ve sahipli olduğumu da anlamışlardır. Daha fazla belli edemezdin zaten...

Zoraki AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin