118.Bölüm - Sevgi

261 33 18
                                    

Eve gelirken ikisinin de ağzını bıçak açmıyordu.

Eylül: ne oldu Serkan? Yoksa yine eskiye mi döndük? Böyle mi olacak? Ya seni nezarete atsalardı?

Serkan: ilk olmazdı

Eylül: bu kadar yani... bir kez oldu diye devamı da gelebilir yani

Serkan : ilk olması kadar şaşırtıcı değil diyorum sadece

Eylül: nasıl bu kadar soğukkanlı olabiliyorsun anlamıyorum...

Serkan: bugün, seni koridorda o halde gördüğümden beri soğukkanlı olmaktan çok çok uzağım...

Eylül: bu çok yanlış Serkan, bir de onu öldüresiye dövmüşsün.. ayakta duracak hali bile yoktu. Şimdi karşıma geçmiş bu çok doğal bir şeymiş gibi davranıyorsun. Memnun musun yaptığından?

Serkan : hem de çok. Hiç pişman değilim. Asıl yapmasaydım pişman olurdum.

Eylül: inanılmazsın Serkan... bugün, seni ilk tanıdığım hallerine döndün...

Serkan: işte bu yüzden baba olmak istememiştim ya zaten! Bir anda hop o hale dönebilirim... yarın bir gün bir başka eski sevgilin karşıma çıkar, beni deli eder ve bir bakmışsın beni içki şişesinin başında bulmuşsun... ben buyum!

Eylül: sana daha önce bir çok insanla çıktığımı söyledim. Bu seni şaşırtmamalıydı... ayrıca baba olmaktan kurtulmak için bir şansın vardı, bu şansı elinin tersiyle iten sendin...

Serkan: doğru o konu... Gerçekten mi Eylül? O şerefsizle mi? Kriterlerin bu kadar düşük müydü cidden? Doğru, öyle olmalı, yoksa bana bakmazdın... ben o haldeyken kimsenin ilk tercihi olamam

Eylül: yeter Serkan yeter! Çok yoruldum yeter! Seninle bizimkiler arasında kalmaktan, senin kendini küçümseyip durmandan çok bunaldım...

Serkan : onun bir yolu vardı, daha en başından gidecektin. Ama sen zor olanı seçtin. Beni bile bile benimle kalıyorsun değil mi?

Eylül: ama bu öfkeni aştık sanıyordum. Adam dövmek de ne?! Korkutuyorsun beni...

Serkan: elin adamı karımı taciz etmeye kalkıyor, karım da bana sakin olmamı mı söylüyor öyle mi? Ne yapacaktım? Onunla karşılıklı ederinin ne kadar olduğunu mu tartışacaktım? Şimdi karşıma geçmiş sinirimi sorguluyorsun... korkman gereken ben miyim? Hiç sanmıyorum. En kötü ihtimalle dışarıdan en uygunundan bir şişe rakı alır kafayı bulurum, o halde eve gelirsem de en fazla etrafı yakıp yıkarım... sana ne yapabilirim ki? Onunla ayık kafasıyla bile yan yana durabilir misin?

Eylül kendini koltuğa bırakıp gözlerini kapadı... gözlerine o anlar geliyordu. Uzun zamandır, çok uzun zamandır aklına bile gelmiyordu. Bugün, o andan sonra yeniden başlamıştı... o istek yeniden gelmişti, ölme isteği... uzun bir sessizlikten sonra Eylül konuştu...

Eylül: teşekkür ederim Serkan...

Serkan afalladı...

Serkan : bu ne demek şimdi? Neden teşekkür ediyorsun?

Eylül: bugün yaptıkların için... beni koruduğun, savunduğun için. Daha önce benim için bunu yapan olmamıştı... buna alışkın değilim... böyle sevilmeye alışkın değilim. Böylesine değil...

Serkan bu ani değişime şaşırsa da Eylül'ün yanına oturup onu kendine doğru çekti...

Eylül: peki ben bunu neden yaşıyorum? Alnımda böyle bir işaretle mi geziyorum? Ne yapıyorum da beni buluyorlar?

Serkan hiç cevap vermedi. Çünkü bunların aslında birer soru olmadığını biliyordu, en azından ona sormuyordu. Sadece içini döküyordu...

Eylül: çok yoruldum... sana aşık olduğumu anladıktan sonra tüm bunları atlatmıştım, ya da en azından atlattım sanmıştım ama sen haklıydın, bu kadar çabuk atlatılmazmış. Bak şimdi, değişen hiçbir şey yok... beni hayata bağlayan hiçbir şey yok sanki...

Serkan: çok şey var... yani en azından olmalı...

Eylül: ne var?

Serkan: önce karnındaki var... ona karşı sorumlulukların var. Sonra anne baban var, onları seviyorsun. Bunca zaman onlar için dayanmadın mı zaten?

Eylül: evet ama...

Serkan: bir de ben varım. Ben istemiyorum diye karnındakini öldürmeye kalktığına göre hayattaki sebebin olacak kadar önemli olmalıyım...

Eylül: öylesin ama...

Serkan : zor ama atlatırsın Eylül... biraz zaman... şimdi her şey çok yeni...

Bu Eylül'e, bir zamanlar onun Serkan'a söylediği sözleri anımsatmıştı...

Eylül: Serkan...

Serkan: efendim?

Eylül: geçecek değil mi?

Serkan: evet... gerekirse psikoloğa gideriz beraber. Ne gerekiyorsa yapılır Eylül...

Eylül: hiçbir işe yaramıyorlar, daha önce sayısız psikologla görüştüm. Hiçbiri ne yaşadığımı bilemediğinden anlıyormuş gibi yapıyorlar ama uzaktan yakından alakası yok.

Serkan: o zaman ne yapacaksın? Yoruldum diyorsun, seni yoruyorum, geriyorum. Bu hiç yardımcı olmuyor değil mi?

Eylül: hayır... aksine bana yarayan tek şey sensin...

Zoraki AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin