Serkan gözlerini kırpıştırdı... bu sırada şarkının ikinci bölümü halen arka planda çalmaya devam ediyordu...
Serkan : ne?! Nasıl yani?
Eylül: eski sana olan nefretim ve öfkem ile şimdiki senin arkadaşlığı, sevgisi ve gizli aşkı içimde birbiriyle çelişip duruyor... en kötüsü de içimdeki öfkeye rağmen halen ilk günkü gibi aşığım...
Serkan: eski Serkan öldü Eylül... onu yüzüğünü avucuna bırakıp gittiğin gün sen öldürdün, ben de içime gömdüm. Şimdi sana tüm kalbiyle aşık olan, sonsuz bir sevgiyle seven, tüm benliği ile tapan bir Serkan var karşında... inan bana bu Serkan farklı...
Eylül: ama tüm o olanları, yaşadıklarımı, bana söylediklerini unutabilir miyim bilmiyorum...
Serkan: unutamazsın... ama lütfen sana kendimi affettirmeme izin ver Eylül, acını paylaşmama, yanında olmama izin ver... Yapabileceğimi biliyorum...
Eylül, Serkan'ın boynuna gömdü yüzünü, kokusunu içine çekti ve ufak bir öpücük kondurdu. Bundan cesaret alan Serkan ise Eylül'ü belinden sıkıca kendine çekmişti, elleri şimdi Eylül'ün sırtında birleşmişti, artık dans etmiyorlar, oldukları yerde sallanıyorlardı...
Bir yandan da Eylül'ün parmakları saçlarında dolanıyordu, Serkan'ın uzun zamandır hissettiği en güzel histi bu...
Eylül : beni bu işkenceden kurtar Serkan...
Serkan: söz veriyorum Eylül, başaracağız... seni çok seviyorum.
Eylül, saçına bırakılan öpücüklerin etkisiyle gözlerini kapamıştı, bir buçuk senedir en mutlu hissettiği an açık ara şu birkaç dakikaydı...
Şarkı bittiği halde hala yanlarında sallanıp duran Eylül'le Serkan'ı gören Göktuğ birden içten bir kahkaha attı...
Eylül kafasını kaldırıp kahkahanın geldiği yere baktı...
Göktuğ: harika bir gün değil mi?
Eylül: evet... çok güzel.
Göktuğ : nikahta keramet var dedikleri bu olsa gerek. Şaka bir yana, çok mutluyum...
Serkan : uzun bir zaman sonra ben de...
Göktuğ: hadi hadi, çıkın şimdi, eğleneceğiz biz. Siz de bir köşeye, ne yapıyorsanız yapın, düğün bitene kadar sizin için mıy mıy müzik çaldıracak değilim...
Eylül şaka yollu Göktuğ'a vurmuştu...
Eylül: gel Serkan, biz oturalım...
Eylül, Serkan'ın elinden çekiştirirken Serkan bunun bir metafor olduğunu düşünmeye başlamıştı... Eylül onu nereye çekerse oraya gidecekti. Bıraktığı an ise boşluğa düşecek, kaybolup gidecekti...
Masaya dönerlerken Serkan, Ahmet'in de Mesude'nin de onlara içten bir şekilde gülümsediğini farketti. Bir süre Ahmet'e dikti gözlerini, izin alırcasına. Ahmet de gözlerini yumdu sıkıca, sanki onay vermiş gibi. Serkan bundan da güç almıştı, her şey güzel olabilirdi...
Eylül: soru sormayın, bir şey de söylemeyin. Sakın...
Mesude ağzını fermuarlamış gibi bir hareket yapıp, Ahmet de başka bir tarafa bakınca Eylül de elinde olmadan gülmeye başladı...
Eylül: bu nasıl oldu Serkan? Yani annemlerle sen...
Serkan : bir ara gelip ikisiyle de konuştum, Deniz'in tavsiyesiydi. Ben onları affettim, onlar da beni... Onlar beni affedip bağırlarına bastılar Eylül... nasıl oldu bilmiyorum ama oldu. Oğulları oldum adeta...
Eylül: hadi canım! Bana bir şey söylemediler hiç
Serkan : ben söylemelerini istemedim...bana senden bahsetmelerine de izin vermedim. Tamamen sanki sen yokmuşsun gibi bir ilişkimiz oldu.
Annesiyle babası Kaan'ı gezdirmek için kalkarken Serkan sandalyesini Eylül'e yaklaştırdı. Eylül ise ona sırtını dönmüş, birkaç saniye sonra da Serkan'ın göğsüne doğru yaslanmıştı...
Serkan ise kolunu Eylül'ün karnına sararak onu biraz daha kendine çekmişti... Eylül gözlerini kapatıp bu anın tadını çıkarırken Serkan da kulağına doğru konuşmaya başladı...
Serkan: her renk çok yakışıyor ama yeşil... yeşil sende bir başka güzel duruyor Eylül... hiç sıkılmadan saatlerce seni izleyebilirim...
Eylül: sadece izler misin?
Serkan boynuna ufak bir öpücük bırakınca Eylül kıkırdamıştı...
Serkan: şimdilik evet.... ama ileride yapmak istediklerimin detaylarını seninle belirleyebiliriz....
Eylül gülümseyip kendi ana bıraktı... Serkan'dan gelen güzel koku ciğerlerine dolmuştu adeta, şaraptan değil ama mutluluktan sarhoş olmuştu...
Serkan: bu sefer her şeyi doğru yapmak istiyorum Eylül... artık hata yapma lüksüm yok benim. Adım adım... adım adım kazanacağım, hem kalbini hem de güvenini...
Eylül: kalbim sende zaten... üzerine basıp geçen de sen, sarıp sarmalayan da sen...
Serkan: belki biraz zaman alıcak, ama iyileştireceğime söz veriyorum...
Eylül: lütfen... lütfen sadece sev beni... çok sev...
Serkan: bunu sana söylemekten bıkmam ama sürekli söyleyince de bir anlamı kalmaz Eylül. Seni bu hayatta kimseyi sevmediğim kadar seviyorum ama zamanla bunu sana öyle bir hissettiricem ki, söylememe bile gerek kalmayacak. Emin olacaksın... seni bir daha bırakmayacağımdan, üzmeyeceğimden ve hep mutlu edeceğimden emin olacaksın...
Eylül: şişşt... sus. Sadece şu anı düşünmek istiyorum...
Serkan gülüp Eylül'ün açıkta kalan omuzlarına, aylarca hasret kaldığı tene bir bir öpücüklerini bırakırken Eylül bu mutluluğun tadını çıkarıyordu. Uzun zamandır öyle mutsuzdu ki, öyle alışmıştı ki mutsuzluğa, adeta unutmuştu mutluluğu... ve şu ufacık mutluluk bile onu sanki kalbini durduracakmış gibi hislere dönüştürmüştü...
İnsanlar az ilerlerinde dans edip duruyorlardı, müthiş bir gürültü vardı ama bu ikisinin de umrunda değildi. Onlar kendi baloncuklarında yapayalnızlardı ve mutluluğu yaşıyorlardı...
Bence EySerlendik ❤️ tüm Zoraki Aşk severlere gelsin bu ekstra bölüm 🙏🏻