Eylül bu geziden en az bir önceki kadar keyif almıştı. Hatta daha bile fazla keyif almış olabilirdi çünkü bu sefer korkusunu tamamen bir kenara bırakmış, Serkan'a güvenmişti. En az araba kullanmak kadar güvenliydi, sadece araba kullanmaktan daha eğlenceli ve hızlıydı...
Eylül, eskiden gittiği bir restorantı görünce şaşırdı. Buraya uzun zamandır gelmemişti, ama bu kadar uzaklaşmışlar mıydı? Hem de bu kadar kısa bir sürede... restorantı görebilecekleri bir uzaklıkta kırmızı ışıklarda durmuşken Eylül konuştu...
Eylül: aa! Serkan bak, eskiden biz buraya gelirdik. Yani Meralle, ya da diğer arkadaşlarımla... ama baya uzun zaman oldu, önünden bile geçmedim ne zamandır...
Serkan: burada yemek ister misin?
Eylül: beni yemeğe mi çıkarmayı teklif ediyorsun?
Serkan: aslında etmeyi isterdim... eğer kendi param olsaydı. Yani teknik olarak sen beni yemeğe çıkarmış olursun.
Serkan, yeşil ışık yanınca motoru sürüp Eylül'ün gösterdiği restorantın önüne doğru geçip orada durdu... Eylül sessizdi ama Serkan motoru durur durmaz kaskını çıkarmış, birbirine dolaşmış saçlarını parmaklarıyla ayırmaya çalışmıştı. Bu sırada yüzünde şaşkın ama memnun bir ifade vardı...
Eylül: vay be...
Serkan: ne oldu?
Eylül : yine senin paran var benim yok konuşması yaparız sanıyordum. Bunu aştığımıza şaşırdım.
Serkan : zengin karım var değil mi? Buna alışmak zorundayım.
Eylül: evet, haklısın... o zaman burda yemeği çok isterim. Yemekleri gerçekten çok güzel oluyor. Hatta balık... balık yiyelim mi?
Serkan: ne istersen ye... menüdeki fiyatların seni durduracağını sanmıyorum...
Serkan gülerek Eylül'ün elindeki ceketi alıp kendininkiyle beraber motorun arkasına kaldırdı. Sonra Eylül'ün elinden tutup restoranta girdi. Böyle bir yere ilk defa geliyordu ama pahalı yemeklere ve içkilere bir seneden uzun zamandır alışmıştı, en fazla ne olabilir ki diye düşündü içinden...
Bir bayan garson masalarına gelip siparişlerini almıştı. Eylül bir garsona bir kendi üzerindekilere bakmış iç geçirmişti. Garson bile benden güzel giyinmiş, harika görünüyor, ben de daha güzel bir şeyler giyinseydim keşke diye geçirdi içinden... garsona tekrar baktığında büyük bir kıskançlık hissetti, kız çok ama çok güzeldi. Manken olabilirken burda işi neydi ki?
Eylülde garip bir hal vardı, Serkan sebebini anlayamadığı için hemen sordu...
Serkan: neler oluyor? Bu suratının hali ne?
Eylül : hiç... sadece buraya uygun giyinmemişim
Serkan: nesi varmış kıyafetinin?
Eylül: garson bile daha güzel olmuş şuna bak...
Serkan: ben farketmedim
Eylül: ya... kıza yazık o zaman
Serkan: hangi kıza?
Eylül: garson kıza... kız sana öyle bir baktı ki.. hiç farketmedin mi?
Serkan: etmem mi gerekirdi?
Eylül: hayır tabii ki ama...
Serkan güldü...
Serkan: senin yanlışın vardır, bana kimse bakmaz. Eskiden olsa belki, kan çanağı olmuş gözler ve üzerimden gelen buram buram alkol kokusu bir miktar dikkat çekici olabilir ama şu an çok zor...
Eylül: ah Serkan ah... kendini küçümsemekten asla vazgeçmeyeceksin değil mi? Sen yakışıklısın, hem de baya yakışıklısın, bunu kimse inkar edemez. O kız da bunun kanıtıydı zaten.
Serkan hafifçe güldü, hoşuna gitmişti...
Eylül: hoşuna gitti bakıyorum
Serkan: evet gitti.. yalan söyleyemem
Eylül: bak bir de söylüyor
Serkan: yalan söyleyemem biliyorsun, beni yakışıklı bulman çok hoşuma gitti... hele ki sen böyle güzelken beni de yanına yakıştırıyorsun demek
Eylül eliyle kendini gösterdi...
Eylül: sıradan bir kız işte...
Serkan: aslında gerçekten öyle olmasını dilerdim... hem sana daha denk biri olmuş olurdum, yanına daha çok yakışırdım hem de kıskanma gibi bir derdim olmazdı...
Eylül'ün yanakları kızarırken Serkan sadece gülümsedi...
Yemekleri yedikten sonra garson hesabı direkt Serkan'ın önünde bırakmıştı. Serkan hesabı gördüğünde dondu kaldı, bu fiyat edecek kadar hiçbir şey yememişlerdi. Yine de sesini çıkarmadı, bu Eylül'e muhtemelen az bile gelecekti. Ama hesabı Eylül'e uzatmadan dikkatini bir şey şekti. Hesabın kenarına sonradan bir telefon numarası eklenmişti. Serkan kahkahasını gizleyemedi...
Eylül : ne oldu?
Serkan: sanırım haklıydın... bunun restoranın numarası olduğunu sanmıyorum