Nazan, Eylül'ün aklında ne olduğunu anlayamamıştı, sorduğunda da Eylül ona cevabı vermemişti. Nazan pes edip eve döndü, ama içinde yeni umutlar vardı...
Serkan, babasından borçlarının kapandığını öğrendiğinde umursamadı... keşke hiç borçlanmasalardı da hapiste geberip gitseydim dedi içinden... eve geldiğinde saat akşam onu geçiyordu, şuan tek istediği, dırdır olmadan, sessiz sakin bir ortamda birkaç kadeh bir şey içmekti.. sabahtan beri içmemiş olmanın rahatsızlığı ve huzursuzluğu vardı üzerinde...
Serkan içecek bir şey bulmak için karanlıkta dolapları karıştırıyorken Eylül arkasında belirdi ve birden ışıkları açtı...
Eylül : boşuna arama, evde içki yok
Serkan : ne?! Daha dün kaç şişe vardı, nereye gitti onlar? Ne ara bitti? Madem bitti neden yenileri alınmadı?
Eylül : hepsi çöpte... artık evimde içki içilmesini istemiyorum
Serkan : ne diyorsun sen?! Beni baştan böyle kabullendin, o ufacık aklınla ne planlıyorsun sen? Evde içki olmayınca ben de içmeyip hayatıma terbiyeli, düzgün bir adam olarak mı devam edicem sanıyorsun?! Ne geçiyor aklından?
Eylül : hemen olmayacak, biliyorum, ama alışsan iyi edersin.
Serkan : sen gerizekalı falan mısın? Ben sanki dışarıda içemeyecek miyim?
Eylül : para bulursan iç
Serkan : ahhh!
Serkan önüne çıkan her şeyi yere atmaya başlamıştı. Eylül de bir kenara geçip onun sakinleşmesini bekledi...
Eylül : senin acın ne Serkan? Neden bu kadar içmeye başladın?
Serkan hızla Eylül'ün üstüne yürümüş, Eylül'ün sırtı duvarla buluştuğunda ikisi de kaçacak bir yer olmadığını anlamıştı... Serkan yumruğunu duvara geçirdiğinde Eylül sıçramıştı...
Eylül: b-bana anlatabilirsin... ben de sana yaşadıklarımı anlatarım...
Serkan : senin ne yaşadığın zerre kadar umrumda değil, ama bana karışamazsın, anladın mı? Sen kimsin ki ben sana kendimi anlatıcam?
Eylül : millete gelince karım demeyi biliyorsun... kim olduğumu sen de gayet iyi biliyorsun...
Serkan : sen beni kocan yerine koyuyor musun sanki?
Eylül : o başka bu başka... senin sevdiğin biri olsaydı ben de sana engel olmazdım ki... o yüzden senin de bana engel olmaman gerekiyor. Biz evlendik ama şu an ev arkadaşı gibiyiz ve sanıyorum ki son günlerde iletişim kurabilmeyi başardık, ne dersin?
Serkan : kes! Seninle evlenip hayatımı zehir etmemin karşılığında istediğim tek bir şey vardı, sessizlik, huzur. Kendi evimde de annemle babam sürekli başımda dır dır ederlerdi, ondan kaçıp buraya geldim ben! O yüzden evlendim. Şimdi tüm içkilerimi çöpe atmış , karşıma geçmiş nutuk çekerek benim hayatıma müdahale mi etmeye çalışıyorsun?!
Eylül : Serkan, kararım kesin, ben kararlıyım, bana neler olduğunu anlatmadan bu eve asla içki girmeyecek, anladın mı? O yüzden bana neler olduğunu anlat, bu saçmalığa sebep olan olayı en başından anlat...
Serkan : sen... sen kimsin be?! Bana ne yapıp ne yapamayacağımı söyleyemezsin sen! Annem babam bile söyleyemez, sen bu hakkı kendinde nasıl bulabiliyorsun?!
Serkan yumruğunu yeniden duvara geçirmişti, ama Eylül bu sefer korkmadı... Serkan'ın kolundan tuttu, Serkan'ın gözleri büyümüştü...
Serkan : dokunma bana...
Eylül: önce biraz sakinleş. Sen biraz sinir krizi geçirdin diye ben dayanamayıp önüne içkini koymam, bu numaraları yemem, ben senin annen değilim.
Serkan : doğru, değilsin... ondan daha sinir bozucusun...
Serkan sinirle evden çıkmaya kalktığında Eylül şaşırmıştı...
Eylül : hey, nereye gidiyorsun?
Serkan : dışarı, huzurla bir şeyler içebileceğim bir yer bulmaya...
Eylül : paran mı var sanki? Ayrıca saatin kaç olduğunu biliyor musun sen? Her yer kapalı... paran olsa bile içki alacak bir yer bulamazsın bu saatte...
Serkan : kahretsin!
Eylül, o zaman Serkanın titrediğini farketmişti... yoksunluk çektiği her halinden belliydi... tam da o zaman Serkan'ın bağımlı olduğundan emin olmuştu...
Serkan : o zaman ben gideceğim yeri biliyorum, orda her şeyi bulurum... hatta istemediklerimi bile...
Eylül : nereye gidiyorsun?
Serkan çoktan külüstür arabasına atlamış yola çıkmıştı. Eylül de fazla durmadan arabasına binip, onu neyin beklediğini bilmeden yola çıktı, Serkan'ı takip edecekti...