Serkan alayla güldü...
Serkan : kendinden biliyorsun demek... sevip de senin gibi olacaksam, yok ben almayayım... ben hiç kimseyi umursamıyorum bir kere... ne yaşadıysam ben yaşadım, bir başkası değil. Başkası benim ne yaşadığımı nerden bilir? Kim hakkımda ne söylerse benim umrumda bile olmaz, o yüzden ben sen değilim... ben hiç kimseyi sevmem. Senin gibi hep yanlış insanları seveceğime hiç sevmem, hiç de sevilmem daha iyi...
Eylül : sen kendini herkesten böyle uzaklaştırdıkça seni kimse sevmez zaten...
Serkan : peki umrumda mı?
Eylül : kendini bunlara verdiğine göre, umrunda olmalı... onsuz bir gün bile duramıyorsun, şu hale bak.
Eylül, tiksintiyle Serkan'ın elindeki birayı işaret etti..
Serkan : en azından üzmüyor, kazık atmıyor. Samimiyetsiz de değiller... oldukları gibi işte... sen insanlara güvendin de ne oldu? Başın göğe erdi mi?
Eylül : ne yapmaya çalışıyorsun? Beni üzmeye mi? Ne olacak, beni üzünce eline ne geçecek, söylesene!
Serkan : gerçekler acıtıyorsa ya da zayıfsan bu seni ilgilendirecek bir durum.
Eylül : inanmıyorum ya... gerçekten inanamıyorum. Bana söylediklerinden sonra neden hala seninle konuşuyorum, neden hala senin arkanı kolluyorum ki, ne yaparsan yap!
Serkan : hele şükür
Eylül : istediğin buydu değil mi? İnsanları kendinden uzaklaştırmak... bir tane bile insan yok etrafında, neden? İnsanın bir arkadaşı olmaz mı? Nikaha bir kişi gelmedi... neden? Bir insan bu kadar yalnız olabilir mi?
Serkan : isterse olur
Eylül : gerçekten anlayamıyorum seni...
Serkan : anlama... anlamaya uğraşma, senin kafan bunlara basmaz çünkü... sen aşkla sevgiyle çiçekle böcekle kandır kendini, ama sonra sevgilim dediğin adam sana dokunmaya çalıştığında da yerinde kıpırdanıp durma, kabullen. Sanki ona aşıksın da, karşıma geçmiş onu koruyorsun...
Eylül : evet seviyorum onu... senin aksine sevilecek bir insan kendisi
Serkan güldü...
Serkan : hala seviyorum diyorsun... aşığım diyemiyorsun...
Eylül: sen aşktan sevgiden ne anlarsın ki?
Serkan : bir zamanlar anlardım... öyle bir şeyin var olduğuna inanırdım. Artık olmadığından eminim. Sevse, seni gerçekten sevse, senin gözünden bile anlardı rahatsız olduğunu... sen de gerçekten sevsen ondan asla rahatsız olmazdın... sen kendini aldatıyorsun, daha öğreneceğin çok şey var
Eylül : senden mi öğrenicem?
Serkan : benden öğrenmek istemezsen hayat sana zamanla öğreticek... anlamak istemezsen de merak etme, zaman kafana bir bir indirir gerçekleri...
Eylül : diyelim doğru.. diyelim yaşadığım şey gerçek değil, senin kazancın ne olacak? Mutsuzluğumdan mutlu mu olacaksın? Senin benimle derdin ne ha?
Serkan : hiç... ne sevinirim ne üzülürüm... sen birkaç ay sonra yolumdan çekilecek bir yabancısın, benim için hiç ama hiç bir değerin yok. Senin mutsuzluğun da beni mutlu etmez.. merak etme
Eylül : yabancı demek... demek hiç değerim yok, o yüzden mi beni korumak için adama yumruk geçirdin?
Serkan : haber olmak istemedim... sinirlendin mi seni korudum diye, yoksa onunla olmak ister miydin? Seni oraya geri götürebilirim, seni hala isteyeceklerinden adım kadar eminim...
Eylül : terbiyesizleşme!
Serkan : bilemiyorum... çok masum duruyorsun, ilk başta haberlere inanmadım ama yoksa yazanlar doğru muydu?
Eylül : ne?!
Serkan : o yüzden mi benim peşimdesin yoksa? Yüzüne dahi bakmayan beni bir inat haline mi getirdin?
Eylül, Serkan'ın yakasından tuttu... Serkan sadece soru soran gözlerle bakıyordu...
Eylül : sen... sen var ya... sana ne diyeyim ki ben?! Sen pisliğin tekisin Serkan! Bunları bana nasıl söylersin sen?! Hiçbir şey bilmiyorsun, her şeyi bildiğini sanıyorsun ama bildiğin tek bir şey bile yok. Tek acı çeken sen değilsin. Biliyor musun, artık senin için uğraşmıcam. Kılımı bile kıpırdatmıcam senin için... O içki şişelerinde boğul tamam mı?! İnşallah en kısa zamanda belanı bulursun.
Serkan : güzel dileğin için teşekkür ederim karıcım... en kısa zamanda inşallah...
Eylül onu oracıkta bırakıp arabasına binip çekip gitmişti...