Deniz : onun işini zorlaştırıp zorlaştırmamak senin elinde. Ama sen izin vermezsen o sana ulaşamaz. Eğer izin verirsen, ona telafi etmesi için şans verebilirsin, hem kendini hem de seni iyileştirmesi için bir şans. Ya da arkanı dönüp gidebilirsin, bu tamamen sana kalmış.
Eylül: ama bu kadar kolay olmamalı... o hayata, herkese, her şeye öfkeliydi, bir yıl geçti ve hepsini aşmış bambaşka bir adam olmuş. Ama bir yıl geçti ve ben bir arpa boyu yol bile alamadım... ona öfkeliyim aslında, kendim için, kaybettiğim bebeğim için...kısacası her şey için ve ben hala acı çekiyorum...
Deniz : ve bu çok normal. Ama bu onun için de kolay olmadı Eylül. İnan bana çok sancılı dönemlerden geçti. Ayrıca bu o kadar basit değil, çünkü o da seninle aynı acıları yaşıyor ve seninle ilgili olan hiçbir şeyi aşamadı. Dedim ya, halen seninle bir hesabı var. Senin gibi onun da içinde bu acıları söndürmesi gerekiyor.
Eylül önce derin bir nefes almış, duyduklarını sindirmeye çalışmış, sonra da nefesini hızla verip gözyaşlarının dökülmesine izin vermişti...
Eylül: ama o bebeğe üzülmedi bile...onu hiç istememişti zaten, zorunda kaldı. Ben isteyince zorunda kaldı sadece...
Deniz : bunu söylememem lazım aslında ama yanıldığını söylemem gerek... sen onu görmedin, ben gördüm...
Eylül: üzüldü mü?
Deniz : üzülmek hafif bir tabir... onu yıkan belki de senin onu terk edişinden çok onun terk edişiydi...
Eylül : ama o acıyı ben çektim.. her şey benim içimde oldu, ben çektim, yapayalnız.
Deniz : o çekmedi mi yani?
Eylül: bilmiyorum, açıkçası ben onun üzüldüğüne inanmıyorum...
Deniz : bir kadın için ne kadar zor, biliyorum Eylül. Seni anlamadığımı düşünme sakın. Ama o da bunun acısını çekti, ben gördüm. Senin hala bu acıyı içinde taşıdığını gördüğü her gün de çekiyor...
Eylül : yanımda olsaydı, beni üzüp öyle çekip gitmeseydi belki de bebeğim şimdi yaşayacaktı. Ben onun terk edişiyle öyle kahroldum ki, öyle üzüldüm ki bebeğim ondan öldü benim, sadece üzüntümden... şimdi onu nasıl affederim? O bana bu üzüntüyü yaşatmamış olsaydı şimdi bebeğim yaşıyor olurdu...
Deniz : belki de ona rağmen yaşamayacaktı, bilemezsin ki...
Eylül : yaşardı...
Deniz : bunu bilemezsin... kimse bilemez. Ama o zaman bu Serkan'ı hiç tanıyamazdın... şu an karşında olan Serkan'ı Serkan yapan tüm bu yaşananlardı...
Eylül : bebeğim öldü, iyi mi oldu demeliyim yani?
Deniz : hayır tabii ki. Sen çocuğunu kaybettin, bunun nesi iyi? Demek istediğim, o çocuk doğsaydı ve sen Serkanla olmaya devam etseydin o asla değişmeyecekti, çünkü onu öyle kabullenmiştin bir kere. O, kaba ve herkese öfkeli Serkan olarak kalacaktı, belki de hiçbir şey hayal ettiğin gibi olmayacaktı. Belki de beceremeyecekti, hayal ettiğin gibi bir baba olmayacaktı. Onu değişime iten bu yaşadığınız ortak acı oldu...
Eylül: en kötüsü de bu ya... benimleyken ondan çok da iyi bir baba olmazdı belki de, yani kendi öyle söylemişti, ben beceremem demişti, sadece senin için istiyorum demişti... ama ben bunun sebebini biliyordum, çünkü babasına öfkeliydi, onu affetmeden, önüne bakmadan iyi bir baba olamazdı... ama şimdi karşımdaki adam öyle iyi öyle sevecen ki, dünyanın en iyi babası olurmuş gibi hissettiriyor bana... ama artık baba olma şansı yok. En azından benim çocuğuma...
Deniz : o da senin dışında birinin çocuğuna babalık yapma niyetinde de değil zaten...
Eylül: belki de olmalı... belki de onu affetmeli, bu cezasını bitirmeliyim. O da artık yoluna bakmalı. Ben bakamam çünkü. Ben bunu aşamam...
Deniz : hayır... sana ulaşmasına izin ver Eylül, denemesine müsaade et. Olmazsa o çıkıp gidecek hayatından zaten, seni üzdüğünü anladığı an bırakıp gidecek, çok net bu konuda. Ama olur da eğer başarırsa... o zaman ikinizin yaraları da sarılacak, sen de öyle bakarsın yoluna...
Eylül: ama ben...
Deniz : o bu arkadaşlıktan bir şey beklemiyor Eylül, senin artık bir başkasını sevdiğini, hayatında bir başkası olduğunu biliyor.... izin ver, dene, korkma. Dene ve ikinizi de bu acıdan kurtar...
Eylül bunları düşünüp bir süre kararsız kalmıştı, hatta bir süre Serkan'a olan siniri devam etmişti ama uzun uzun düşündü, ona olan ilgisi öyle tatlı, öyle güzeldi ki kendini bırakmaya, bunu denemeye karar verdi. Aksi takdirde giden Serkan değil kendisi olurdu...
Cumartesi günü Eylül'ün seansı başlamıştı...
Deniz : bugün nasılsın?
Eylül: aslında iyi hissediyorum. Serkanla olanları soruyorsanız da bu garip hissettiriyor...
Deniz hafifçe güldü...
Eylül: yani alt tarafı arkadaşça oturup sohbet ediyoruz ama çoğu zaman sanki flörtleşiyormuşuz gibi geliyor bana... bu da çok yanlış hissettiriyor
Deniz : böyle hissetmen çok normal... biriyle birliktesin sonuçta...
Eylül: hayır.. o anlamda değil, Serkan'ı çok çabuk affediyormuşum gibi hissediyorum
Deniz : affetmeden hafifleyemezsin... affetmeden yoluna devam edemezsin, bazı şeyleri ardında bırakamazsın...
Eylül: biliyorum ama... şu an aramızdaki şey öyle güzel ki, kaptırıyorum kendimi galiba...
Deniz güldü...
Deniz : sadece biraz zaman tanı Eylül. Merak etme, aranızdakileri halletmeden ona yeniden kapılman mümkün olmaz...
Eylül bunun doğru olmadığından adı kadar emindi...