177.Bölüm - Sürpriz Nikah

228 19 35
                                    

Birkaç gün sonra Eylül konsolosluktan çıkar çıkmaz yüzündeki kocaman bir sırıtışla Göktuğ'u aradı...

Göktuğ : ne?! Ben doğru mu duyuyorum?! Evlendim mi dedin sen?!

Eylül: inanmıyor musun cidden? Belki beni gelinlikle de görmek istersin, öyle inanırsın bence...görüntülü konuşalım mı?

Göktuğ : bir dakika bunu kesinlikle görmem lazım... aç şu kamerayı da göreyim. Görmeden asla inanmam!

Eylül telefonu yüzüne doğru tutar, elindeki evlilik cüzdanını da ekrana doğru tutmuştu. Görüntüye bir kaç saniye sonra da sırıtan ifadesiyle Serkan girmişti...

Göktuğ: inanmıyorum! Cidden evlenmişler! Delirdiniz mi siz? Gizli gizli evlenmek de neyin nesi?! Öyle birden bire...

Serkan: gizli falan değil, herkesin haberi var... hatta iyi dileklerini ilettiler bizim için...

Eylül birden Serkan'a doğru döndü....

Eylül: anlamadım, kimin haberi var?

Serkan: herkesin... seninkilerin, benimkilerin... şey ama, sarı öküz bir tek seni unutmuş Göktuğ, affedersin...

Eylül kahkahasını tutamadı...

Göktuğ: parazit yapma Serkan... ben Eylül ile konuşuyorum şu anda. Kız sen iki gün önce sabahın bir körü beni arayıp iki gözü iki çeşme halde onunla evlenemem demiyor muydun?

Eylül: dedim... ama unuttuğum bir şey vardı. Eğer evlenmezsem her şeyi denemiş olmazdım.

Göktuğ: ya ben senin şahidin olacaktım Eylül! Aldın kızı elin Paris'lerine götürdün, sonra da bastın nikahı kaçar gibi. Belki burada bir düğün isterdi...

Eylül: istemiyorum... hem bu en güzeli, yani burada evlenmem. Yıldırım nikahı kıydık!

Göktuğ: ben ne diyeyim ki size? Nikah şahitleriniz kim oldu peki?

Eylül: benimki Yiğit oldu. Patronum yani...

Serkan : benimki de konsolostaki görevlilerden biri oldu. Fark eder mi?

Göktuğ: hayallerimi yıktınız! Meral'e nasıl açıklayacaksın bunu Eylül hanım?

Serkan : onun da haberi var. Ayrıca Eylül kimseye hesap vermek zorunda değil, sonuçta koskoca kadın... Meral de kendine baksın bir zahmet...

Eylül güldü... bu hali ona bir buçuk yıl önceki Serkan'ı hatırlatmıştı ama haklı olduğunu biliyordu. Artık çok mutluydu, ona kim karışabilirdi? Biri karışmasın diye değil, istedikleri için böyle hızlı evlenmişlerdi...

Göktuğ: ulan ne cimri adamsın, balayını da bedavaya getirdin.

Eylül de Serkan buna aynı anda kahkaha atmışlardı...

Göktuğ: neyse gençler, biraz alındım ama siz mutluysanız sıkıntı yok. Önemli olan bu. Biraz daha işten kaçarsam Elena beni öldürür, ben kapatıyorum..

Eylül: tamam... selam söyle...

Göktuğ gülümseyerek telefonu kapatmıştı... Eylül, Serkan'ın elindeki çiçeğini alıp yanlarından geçen bir çifte vermişti, şu anda arkasında fırlatacak bir dolu bekar kız yoktu ne de olsa...

Eylül: birkaç ay önce seninle yeniden evleneceğimi söyleseler gülerdim...

Serkan: inanması zor ama inan sevgilim...

Eylül: bizimkilere ne zaman haber verdiğini sorabilir miyim?

Serkan: buraya senin de geleceğini öğrendiğimden beri planlar yapmakla meşguldüm. Sana evlenme teklifi etmeye daha havaalanında karar vermiştim. Önce sizinkilerden izin aldım...

Eylül: izin aldın?

Serkan: haber verdim diyelim. Fazla gönüllülerdi...

Serkan bir şeyi hatırlar gibi güldü hafifçe...

Eylül: evde kalacağım diye korktular herhalde... her ailenin korkulu rüyasıdır bu ne de olsa...

Eylül sırıtınca Serkan da güldü...

Serkan: benimkilere sadece haber verdim. Yani böyle bir durumda karşı çıkma lüksleri zaten yok ama zaten neden karşı çıksınlar ki? Bir tek Meral biraz dırdır etti katlandık naapalım...

Eylül kahkaha attı ama kahkahasını, başını Serkan'ın omzuna koyarak sakladı...

Serkan: gülüşünü saklama lütfen... bol bol duymak istiyorum... sen benimle güldükçe içim huzurla, umutla doluyor...

Eylül gülümsedi...

Eylül: buradan ayrılacağım için üzülüyorum... şu son bir kaç gün rüya gibiydi, gerçekliğe dönmek istemiyorum, iş falan...

Serkan: sen çalışmasan da olur, kocan sana bakar...

Eylül kahkaha attı...

Eylül: ama ben kendimi çalışırken daha iyi hissedeceğim. Hem bütün gün kocasının işten dönmesini bekleyen o kadınlardan olmayacağım...

Serkan: hem zamanı gelince evde bol bol oturacaksın değil mi?

Eylül: nasıl?

Serkan: e çocuklarımıza bakacaksın ya sevgilim...

Eylül'ün kalbi hoplamıştı... çoğul mu konuşmuştu yoksa sadece lafın gelişi miydi? Bunu sormaya cesareti yoktu...

Eylül: o zaman bile çalışacağım...

Serkan güldü...

Serkan: acelen mi var? Yoksa sen beni şirkette tek bırakmaktan mı korkuyorsun?

Eylül: alakası bile yok...

Serkan: Merve ile yalnız bırakmaktan korkuyorsun... anladım...

Serkan pis pis sırıtırken Eylül somurtmuştu.

Eylül: Merve hanım... Merve değil. Onu ben söylerim, sen hanım dersin. Biraz profesyonel ol, o senin arkadaşın değil, olsa olsa iş arkadaşın olur, ötesi değil...

Serkan bir kahkaha attı...

Serkan: kahvemi sen yapacak mısın artık? Sen gelene kadar Merve hep kahve yapardı bana...

Eylül: ne yapıcam, kendin in mutfağa yap kendi kahveni. Hem azıcık zayıflarsın...

Serkan: kilolu muyum ben?

Eylül: ben bilemem...

Serkan: gerçekten bilemez misin? Sen bilemezsen kim bilecek ki?

Eylül: kimse? Benim bile bilemediğimi başka kim bilebilir?

Serkan: bence bilirsin...

Eylül: belki... ama önce detaylı bir değerlendirme yapmam gerekicek...

Serkan: yani bunca zaman yapmadın?

Eylül: cık... başka şeylerle meşguldüm...

Çok ilginç bir şey söz konusu. Hikayelere 200'den fazla bölüm ekleyemiyormuşuz. 200'ü final mi yapsam, yoksa Zoraki Aşk 2 diye yeni bir hikaye başlığı açarak ordan mı devam etsem emin olamadım. 🤷‍♀️

Zoraki AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin