27.Bölüm - Durum

426 33 28
                                    

Eylül telefondan sonra evde fazla durmadan, hızla hastaneye gelmişti. Serkan'ın odasının önüne geldiğinde bir adam onu karşıladı... Eylül onu tanıyamamıştı...

Doktor : Eylül hanım? Ben doktor Emre... eşinizle ilgili telefonda konuşmuştuk.

Eylül : ah evet. Eşim... yani Serkan nasıl doktor bey? Nasıl geldi buraya, neler oldu, ne zamandır burada ben hala hiçbir şey anlamıyorum...

Doktor : iki gün kadar önce onu biri buraya, hastaneye getirdi, o da yoldan geçerken Serkan beyi yerde yaralı bir şekilde yatarken bulmuş ve endişelenmiş. Sanırım biri veya birileri onu dövmüş. İlk başta sadece dövülmenin etkisiyle baygın sandık ama kanında çok yüksek miktarda alkol ve bir miktar uyuşturucu bulduk. Açıkçası ölmediği için şanslı. Tabii biz her ihtimale karşı midesini yıkadık ve tedavisine başladık. Kolu da kırılmıştı, onu da alçıya aldık. Zaten yaşadığı en hafif şey oydu. Şimdi daha çok uyutuyoruz çünkü uyandığında pek kendinde gibi davranmıyor, bağırıp çağırıyor.

Eylül doktora üzüntüyle baktı....

Doktor : Bu arada, size önemli bir şey sormam gerekiyor... Serkan beyin uyanıkken titremeleri olduğunu farkettik. Bu titremeleri hep var mıydı yoksa ye-...

Eylül : hep vardı... yani, o alkol bağımlısı...

Doktor : anladım... ama bunun tedavisi var biliyorsunuz değil mi?

Eylül : evet... doktor bey, aslında ben de bir sağlıkçıyım... hemşirelik okudum ben, o yüzden bana doğruyu söyleyebilirsiniz. Ne kadar kötü?

Doktor : kötü değil, iyileşecek. Ama kısa sürede bu kadar fazla içki, üstüne uyuşturucu... bilmiyorum, kendini öldürmeye çalışmak bu...

Eylül : psikoloğa gitmesi gerektiğini ben de biliyorum ama o istemeden olmaz ki. O istemeden hiçbir işe yaramaz. Bunu kendisinin istemesi lazım...

Doktor : evet... ama kendinizi üzmeyin, siz de biliyorsunuz, bunlar geçici şeyler... ama bunun önünde sizi çok zor bir süreç bekliyor...

Eylül : biliyorum. Bırakması için elimden geleni yapacağım

Doktor kafasını sallayıp kapıyı açtı... Serkan öyle kötü görünüyordu ki, Eylül dehşetle elini ağzına götürdü...

Eylül : hih! Serkan...

Doktor : buraya geldiğinde durumu çok daha kötüydü... tabii bunlar sadece yara, zamanla iyileşir ama...

Eylül : kahretsin! Biraz yalnız kalabilir miyim?

Doktor : evet ama ilacı kestik, birazdan uyanır. Yani... o uyanıkken sizin burda onunla yalnız olmanız pek güvenli olmayabilir, en azından bir süre yanınızda birilerinin olmasını tavsiye ederim. Güvenlikten birkaç kişi çağırayım.

Eylül : hayır, gerek yok. Yalnız kalmak istiyorum, lütfen...

Doktor : peki... nasıl isterseniz...

Doktor çıktığında Eylül, Serkan'a doğru yaklaştı... Gözyaşları elinde olmadan yanaklarından süzülüyordu...

Eylül : naaptın sen kendine? Neden? Ölmek mi istiyorsun? İstediğin bu mu gerçekten? Madem ölmek istiyorsun, git kendini köprüden at, çek silahı vur kendini, ama böyle acı çekerek ölmek neden? Ama ölmedin işte, başaramadın. Yazık değil mi annene, babana? Hiç mi acımadın onlara?

Eylül onun uyuduğunu sanıyordu ama çok yanılmıştı, Serkan hemen uyandı...

Serkan : başımda zırlayıp durma! Şu hareketinden nefret ettiğimi biliyorsun

Eylül : sadece ağlamamdan mı? Sen benden nefret ediyorsun zaten! Ama var ya, alçaksın, alçak! Aptalsın sen! Geberip gitmek için daha çabuk ve acısız yollar da var, bu neden?

Serkan : sana ne? Hayat benim hayatım değil mi? İstediğimi yaparım, istediğim şekilde ölürüm, sana ne?

Eylül bir şey söylemedi... bunun üzerine Serkan devam etti...

Serkan : Ama ölemediğim için bu kadar bu kadar üzülüp ağlayacağını tahmin etmemiştim.

Eylül : gerizekalı... ne kadar kötü göründüğünün farkında mısın sen? Haline ağlıyorum, şu hale bak, ne hale gelmişsin. Ölünce eline ne geçecekti? Ailen ne kadar üzülecekti, farkında değil misin?

Serkan : peki sen? Sen de üzülür müydün?

Eylül cevap vermedi bu soruya...

Serkan : mezarımda bile rahat yok, değil mi?

Eylül : ancak orda rahat edersin...

Serkan : sen var ya, ailemden daha çok ağlardın, onlardan daha fazla üzülürdün, emin ol.

Eylül : kendini herkesten böylesine nefret ettirmeseydin o zaman... belki birileri gelirdi cenazene

Serkan : ben nefret ettirmedim... onlar kendilerini benden nefret ettirdiler... işte bu yüzden etrafımda kimse yok, anladın mı?

Zoraki AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin