Eylül ılık suyun içine girer girmez rahatladığını hissetmişti. Serkan'a içten içe binlerce kez teşekkür etmişti...
Dakikalar geçmiş, su artık soğumuştu ama Eylül'ün hiç çıkası yoktu. Burada yapayalnız, bütün dertlerden arınmış, rahatlamıştı...Kapı çaldığında irkildi, yoksa uyuya mı dalmıştı?
Serkan : Eylül, iyi misin? Uzun zamandır çıkmadın...
Eylül: şey... ben...
Serkan : kapıyı açıyorum...
Serkan hafifçe kapıyı aralamış, kafasını uzatmıştı...
Serkan : sen iyi misin?
Eylül: evet evet... geliyorum şimdi.
Serkan: rahatsan kal, ama su soğumuştur
Eylül: soğudu bile evet.
Serkan : eğer bir şeye ihtiyacın yoksa aşağıda bekliyorum seni...
Eylül: Serkan... seni gerçekten çok seviyorum...
Serkan bunun üzerine kocaman bir gülümsemeyle karşılık vermişti ona...
Serkan : şanslıyız ki bu karşılıklı...
Serkan çıkar çıkmaz Eylül de küvetten çıkıp havlusuna sarılmıştı. Yeniden evinde olmak, Serkan'ın yanında olmak çok iyi gelmiş, tüm dertlerinden uzaklaşmıştı.. bu adam ona geliyor, bu koca evi sıcak bir yuva haline getiriyordu. Eylül zorunda kalsa onunla bir gecekonduda bile yaşayabileceğini fark etti...
Eylül kahvaltıya indiğinde ise her şey çoktan hazırdı...
Eylül: elinden hiçbir şey gelmez sanıyordum?
Serkan: kahvaltı hazırlayamayacak kadar da değil... çok kez yaptım. Hani bazen maaş günü gelene kadar cebinde yemek yapacak para kalmaz, yemek yerine kahvaltı yaparsın ya... akşam yemeği yerine evde defalarca kahvaltı hazırlamışlığım var
Eylül ona boş boş bakınca Serkan kahkaha attı...
Serkan : tabii sen buna hiç mecbur kalmadın değil mi? Prensesimiz kahvaltısını sadece sabahları yedi...
Serkan bunu espri niyetine söylemişti, eskisi gibi aralarındaki farkı vurgulamak için söylememişti, Eylül de bunu fark ettiğinde, bu konudaki değişimi görüp o da Serkanla birlikte hafifçe gülümsedi...
Eylül: belki de bir gün denemeliyiz... tasarrufun hiç zararı olmaz
Serkan : tabii ki olmaz..
Kısa bir sessizliğin sonunda Eylül konuşmaya başladı...
Eylül: Serkan, gerçekten ben normalde böyle biri değilim... bana ne oldu bilmiyorum. Normalde bu kadar duygusal veya sulu göz değilim. Ama söz konusu ablam olunca, biliyorsun... onu o olaydan beri hiç görmemiştim, bu benim için çok zordu...
Serkan: biliyorum ve seninle ilgili her şeyi bilmek isterim ama bana herhangi bir açıklama yapmak zorunda değilsin Eylül.. sadece seni öyle gördüğümde kendimi öyle çaresiz hissettim ki... bilmiyorum, senin için ne yapabileceğimi düşünüp durdum
Eylül: yanımda olman yetti Serkan.. eve gidemezdim, yapamazdım. Sadece burada, seninle olmak istedim. Ama şimdi iyiyim, toparladım kendimi... bu arada bu kahvaltı nefis! Ne kadar acıktığımı şimdi fark ediyorum...
Serkan : afiyet olsun...
Eylül: kahvaltıdan sonra eve gidicem...
Serkan: emin misin?
Eylül: zorundayım... bugün büyük gün.
Serkan: başlatma şimdi zorunluluğundan, parasından Eylül. Beş kuruşumuz olmasın, seni bir daha öyle görmek istemiyorum ben..
Eylül: iyiyim... dedim ya, toparladım kendimi. Boşalttım içimi, daha fazla ağlayabileceğimi sanmıyorum, yani istesem bile yapamam...
Serkan: üzülmeni istemiyorum
Eylül: biliyorum... ama kararlıyım Serkan, bunu yapıcam. Parasında değilim, ama o benim hakkım. Bana asıl koyan babamın bana bu şekilde sınırlama yapması ve zorlaması.. ablama güçleri yetmedi, bir bana yetiyor.. onu boşatamadılar, o adam ne kadar iğrenç olsa bile bunu başaramadılar, ama burada gül gibi adam dururken onu boşamam için öyle çaba harcıyorlar ki.. bana en çok koyan bu... bunu senin yüzünden yapmaları... hiç hak etmeyen bir insan için yapıyorlar...
Serkan güldü...
Serkan : gül gibi adam ha? O ben mi oluyorum?
Eylül sonunda tasasız bir şekilde güldüğünde Serkan iyice keyiflenmişti...
Eylül : evet, sen oluyorsun...
Serkan keyiflenmişti, gülümseyerek yaptı kahvaltısını. Gitme vakti geldiğinde Serkan'ın içi rahat değildi ama yine de gitmemesi gerektiğini düşünse de Eylül'e engel olmadı. Eylül de kahvaltıdan sonra oyalanmadan evden çıktı, babasının evine geldiğinde annesini de babasını da telaşlı buldu...
Mesude : Eylül! Kızım nerdesin sen?! Telefonunu da açmıyorsun
Eylül: şarjım bitmiş, fark etmedim
Ahmet : Songül ne dedi sana? Onun yüzünden mi eve gelmedin?
Eylül: ikimiz de birbirimize kötü şeyler söyledik
Mesude : sen ona asla kötü bir şey söylemezsin ki.. asla
Eylül: ama söyledim anne... karnındakinin ölmesinin daha iyi olacağını söyledim. Tek yeğenimin ölmesini istediğimi söyledim. Bana tokat attı, hak etmiştim
Ahmet de Mesude de sessiz kalmıştı...
Eylül: bebek hastaymış... organları gelişmiyormuş. Çok kötüymüş ve anlatacak kimsesi yokmuş. Benimle konuşmak istedi. Ama hala hiçbir şeye inandığı yok. Bana söylediklerinden sonra ben de ona tokat attım, çok kötü şeyler söyledim. Hem söylediklerim, hem söyledikleri sonradan çok üzdü beni... buraya gelemezdim, onunla bir zamanlar dolaştığımız bu koridorlardan geçemezdim. Anlatabildim mi?
Mesude : şimdi iyisin ama değil mi?
Eylül: evet...
Ama Eylül hiç iyi görünmüyordu...