199.Bölüm - Karışıklık

218 20 26
                                    

Eve geldiklerinde Kaan fazla oturmadan Eylül onun saçlarından severken uyuyakalmıştı...

Serkan : uyudu... ben odasına yatırayım...

Eylül : olur...

Eylül kanepede ayaklarını uzatmış sırtını Serkan'a verebilmek için koltuk kenarını biraz boş bırakmıştı. Serkan da çok geçmeden boşluğu doldurmuş, Eylül'ü sarmıştı...

Serkan : iyi misin?

Eylül : evet, yorulmuşum bugün. Oysa hiçbir şey de yapmadım. Yedim durdum tüm gün...

Serkan : ondan bahsetmiyorum...

Eylül : iyiyim... illa ki karşılacaktık Serkan. Ablam o adamın ne şerefsiz biri olduğunu elbet anlayacaktı.

Serkan : öyle ama yine de...

Eylül : ben kimse için üzülmeyeceğime söz verdim Serkan... başka bir kayıp daha yaşamaya niyetim yok. Hele ki Songül için asla...

Serkan saçlarına öpücükler bırakırken Eylül yeniden keyiflenmiş, anında ablasını unutmuştu...

Serkan : sence bizimki yarın kendini gösterir mi?

Eylül : bilmiyorum ama gösterirse iyi olur. Yoksa meraktan çatlayacağım.

Serkan güldü...

Serkan : sırf cinsiyeti belli değil diye bir türlü bir şey öremiyorsun diye bu heyecanın değil mi?

Eylül : öyle... bilmediğim için bir türlü öremiyorum. Beyazları ördüm ama artık yeter. Pembe mi öreyim mavi mi arada kaldım... benim içime erkek doğuyor gerçi ama sen kızda çok ısrarcısın, emin olamıyorum...

Serkan : öyleyim... ama istersen sen içine doğduğu gibi ör mavileri. Bu olmazsa iki numara kullanır... ya da üç...

Eylül kocaman bir kahkaha attı, nerdeyse Kaan'ı uyandıracaktı...

Serkan : ne?

Eylül : çoğuldan mı bahsediyorsun sen? Çocuklar yani... "lar"

Serkan : evet?

Eylül : şu bir doğsun da karar veririz geri kalanına. Daha başındayken böyle çok yoruluyorsam geri kalan ayları düşünemiyorum. Vazgeçebilirim.

Serkan : kaçmak yok... büyük aile demiştik, unutma

Eylül güldü...

Eylül : Kaan var ya! Dört kişi olucaz işte. Daha büyük olmasına gerek yok... ayrıca sendeki bu büyük aile isteği nerden çıktı Serkancım?

Serkan : ben sevdim baba olmayı... Kaan'la anlaştıkça kendime bir güven geldi biliyor musun? Altından kalkarım diyorum, hiç sıkıntı olmaz. Hatta keyifli de buluyorum. Baba olmak güzel şeymiş, yani bir çocuğu sevmek, bildiğin her şeyi öğretmeye çalışmak, onunla vakit geçirmek falan...

Eylül: sen kimsin ve o kaba saba, çocuklardan nefret eden Serkan'a ne yaptın? Söyle benim ilk aşkım nerede?

Serkan : çok derinlerde bir yerlerde... unut bence onu, yenisi çok daha senlik biri... romantik, aşık, aile babası... böyle demiştin değil mi?

Serkan'ın dudakları Eylül'ün omuzlarında gezmeye başlayınca Eylül kıkırdadı... Serkan'ın elleri ise Eylül'ün karnının üstündeki şişliği bulmuştu, yavaşça bir ileri bir geri gitmeye başladı. Eylül uzun zaman sonra rüyasını kurduğu şeyi yaşıyordu...

Eylül : biliyor musun, seni hissediyor sanki... son bir haftadır kıpırdamalarını hissetmeye başlıyorum sanki içimde..

Serkan : ben bir şey hissedemiyorum, normal mi bu?  Sende değil de kesin bende bir sorun vardır...

Eylül : hayır hayır... ben bile zor hissediyorum, senin hissedebileceğini de sanmıyorum zaten. Yani böyle tekme gibi değil de... kıpırdama gibi hissediyorum zaten daha çok, belli belirsiz. Garip bir his.

Serkan : ben sana kız diyorum... nazlanıyor işte.

Eylül güldü... o da kız olma fikrine yavaş yavaş ikna olmaya başlıyordu.

Eylül : olabilir...

Serkan : olur olur...

Serkan'ın dudakları yeniden omzunu bulunca Eylül mest olmuş bir şekilde gözlerini kapadı. Olmak istediği başka bir yer daha yoktu. Belki sadece tekneleri... yani öyle hafif hafif sallanırken güzel olabilirdi.

Eylül : tekne gezimizi hatırlıyor musun Serkan? Tadı damağımda kaldı biliyor musun?

Serkan : yine gideriz, çocuklarla... bizimki biraz büyüsün, öyle gideriz.

Eylül yeniden gülümsedi... "bizimki" ayrıntısı çok hoşuna gidiyordu...

Eylül : sürekli bizimki mi diyeceksin bebeğe?

Serkan : evet... neden? Demeyeyim mi?

Eylül : hayır... aksine çok hoşuma gidiyor, çok samimi geliyor. Hiç olmadığı kadar gerçek yapıyor bu lakap onu. Bir sahipleniş var...

Serkan de gülüp nefesini Eylül'ün saçlarına verdi...

Eylül : bana biraz su getirir misin? Şu an öyle rahatım ki hiç kalkmak istemiyorum.

Serkan : o kadar incirden sonra su içmek çok da akıl karı değil sanki sevgilim... mideni bozma sonra...

Eylül : bozulmaz...

Serkan : sabaha kadar içme bence. Hem biz de uyuyabiliriz artık, sabah erkenden doktora gideceğiz zaten...

Eylül : olur... benim gece gündüz uykum var zaten.

Serkan : taşıyayım mı seni?

Eylül : bu sefer merdiven yok ama...

Serkan : benim işime gelir...

Serkan ayağa kalkıp Eylül'ü kucaklamış, odalarına kadar götürmüş, yatağa bırakmıştı...

Serkan : uf... belim ağrıdı.

Eylül : ne demek şimdi bu? Kilo mu aldım yani?

Serkan : daha hafif hatırlıyorum sanki...

Eylül kaşlarını çatmıştı...

Eylül : daha hafif hatırlıyormuşmuş... nerdeyse beşinci aya giriyorum, herhalde kilo alıcam Serkan. Belki de sen yaşlanmışsındır, ne de olsa artık otuz iki yaşındasın. Hem belin böyle her şeye ağrıyacaksa yarın hastaneye gitmişken sen de bir doktora görün istersen...

Serkan bir kahkaha atıp Eylül'ün burnuna bir öpücük bırakarak onu kendine çekmişti. Eylül uykuya dalmadan önce duyduğu şeyden tam olarak emin değildi...

Serkan : lütfen kızımız da sana benzesin...

❤️

Zoraki AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin