Şeytan diyordu ki, taburcu işlemlerini iptal et, iyileşene kadar hastanede tek başına kalmasına göz yum... ama Eylül yapamadı, dışarıda bekledi.. bu kadar özeline girmemeliydim diye düşündü hemen ardından.. sonra telefonuna kaydettiği numarayı düşündü, bu kıza ulaşsa mıydı acaba?
Eylül kararını verip telefonu çaldırdığında bir kız cevap vermişti...
Kız : buyrun, kiminle görüşüyorum?
Eylül : şey.. ben Eylül.. Eylül Acar. Serkan'ın...
Kız : karısı.. biliyorum, haberleri gördüm. Beni neden aradınız? O mu arattı yoksa? Bakın eğer o arattıysa hemen kap-...
Eylül : durun, lütfen, hayır.. ben aradım, onun haberi yok, aslında o hastanede ve durumu hiç iyi değil...
Kız : oh... iyi olmuş, sonunda layığını bulmuş. Daha çok çeker umarım.
Eylül : neden öyle diyorsunuz? Durumu cidden iyi değil, ölümden döndü...
Kız : keşke ölseydi... beter olsun.
Eylül : bu nefret neden? Bu arada isminiz ne?
Kız : Cemre... bakın ben Serkan'la artık hiçbir alakamın kalmasını istemiyorum. Daha geçenlerde beni defalarca aradı, uzun zamandır aramamıştı, rahattım, bunca zaman sonra neden hala aradığını da anlamıyorum ama ondan nefret ediyorum, artık hiçbir şekilde bağımız olsun istemiyorum...
Eylül : Cemre... eğer bu nefret bizim evliliğimiz yüzündense olayın öyle olmadığını sana hemen anlatabilirim
Cemre : biz onunla bu evlilikten çok çok ilişkimizi bitirdik, o yüzden yaptığı evlilik ile hiçbir sorunum yok. Hatta evlenip benden uzaklaşması daha iyi oldu. Sadece sana acıyorum...
Eylül : acımak mı? Neden öyle dedin? Yani eğer benimle alakalı haberleri gördüysen onların hep-...
Cemre : hayır, onunla alakalı değil. Zaten o beni ilgilendirmez, ama ben Serkan açısından demiştim. Onunla yakın olan ve olacak herkese acıyorum.
Eylül : anlamıyorum, neden? Evet biliyorum o zor bir insan, içki sorunu da var ama
Cemre : belli ki senin hiçbir şeyden haberin yok... yazık, çok yazık. Gerçekten hiçbir şey bilmeden onunla evlenmen berbat bir şey.. yapabiliyorken boşan ve kurtar kendini ondan...
Eylül'ün artık sabrı kalmamıştı...
Eylül : neyi bilmiyorum? Biraz açık konuşun lütfen
Cemre : Serkan için zor bir insan dediniz ya, aslında o hiç de zor bir insan değildi, yani herkes gibiydi. Hatta çok iyi bir sevgiliydi, saygılıydı ve son derece sadıktı. Sadık olmayan bendim, arada onun en yakın arkadaşı Barış ile takılıyordum. Serkan başlarda yakınlığımızdan rahatsız olsa da bizim ilişkimize asla imkan vermemişti, ama sonunda bunu öğrendi ve deliye döndü. Gerçi bu siniri için ona hak veriyorum, bu yaptığım berbat bir şeydi ama Serkan benim için fazla düzgün bir insandı, yani en azından o zamanlar öyle düşünüyordum ama o öyle iyi görünürken aslında herkesten kötüymüş.
Eylül : ne yaptı? Yoksa sana bir zarar mı verdi?
Cemre : fiziksel olarak mı? Hayır. Bana vermedi ama başkasına zarar verdi.. hem de çok büyük bir zarar
Eylül: ne demek bu?
Cemre : o bir katil Eylül... o, en yakın arkadaşım, kardeşim dediği çocuğu, Barış'ı öldürdü.
Eylül dehşete düşmüştü... Serkan birini mi öldürmüştü? Bu nasıl olabilirdi ki?
Eylül : ne?!
Cemre : Parayı nerden buldular bilmiyorum ama hapisten kurtuldu bir şekilde. Olay yerinde yalnız ikisi varmış, görgü tanığı da olmadığı için delil yetersizliği falan dediler, kefaletle çıktı. Barış'ı kaybettim ben... bunun beni kahredeceğini bile bile yaptı bunu. Onun üzerinde evlatlarını kaybeden anne babanın ve benim ahım var, en kısa zamanda belasını da bulacak, eminim bundan...
Eylül : bunlar... ben inanamıyorum
Cemre : kendisine sor istersen... ama hepsi doğru.
Eylül : aklım almıyor... evet biraz sinirli, çok da içiyor ama birini öldürmek...
Cemre : sen de kendine dikkat et. Onunla yaşamak... yani sonuçta evinde bir katille kalıyorsun. Eğer başına bir şey gelecek olursa sebebinin o olduğunu bilirim, senin lehine şahitlik yapabilirim ama umarım buna gerek kalmaz. Kendine iyi bak.,
Eylül cevap veremedi, çünkü şoktaydı. Aklını kaçırmak üzereydi, Serkan nasıl katil olabilirdi ki? Birini öldürmek, Serkan'ın yapabileceği bir şeye benzemiyordu ama Cemrenin yalan söyler gibi bir hali de yoktu...