-3-

146 11 1
                                    

Sertan koltuğa oturduktan sonra bana döndü.

''Başın sağ olsun bu arada.'' dedi.

''Sağ ol.'' dedim. Bunu söylerken sesim titremişti. 

''Ben mezarlığa gidecektim, Sertan öyle deyince hatırladım.''

''Daha dün gittik ya.'' diye atıldı Sinan.

''Bugün de gitmek istiyorum.''

''Tamam, beraber gidelim.''

''Hayır. Yalnız gitmek istiyorum.''

''Ama...''

''En geç iki saat içinde dönerim, siz  Melisa'yla ilgilenir misiniz?''

''Sen merak etme.'' dedi Sinan.

''Aynen, biz ilgileniriz.'' diye tekrarladı Sertan.

''Sinan, arabanın anahtarını versene?''

''Tamam, vereyim.''

Sinan arabanın anahtarını verince evden çıktım. Arabaya atladım. Yollar buzlu olduğu için yarım saatte mezarlığa anca varabildim. Murat'ın mezarının başına çöktüm. Soğuktan buz kezmiş ellerimle soğuk toprağı okşadım. O an gözümden birkaç damla yaş aktığını hissetmiştim.

''Az kaldı.'' dedim. ''Çok az kaldı.... Seni benden, kızımızdan ayıranların cezalarını çekmesine çok az kaldı..''

O sırada telefonum çaldı. Arayan Sinan'dı.

''Efendim Sinan?''

''Tuğçe... Ya da Defne... Çünkü; çok yakında Defne kimliğine bürünüyorsun.''

Sinan'ın bu söylediklerini tam olarak algılayamamıştım.

''Ne demek bu Sinan?''

''Şu demek...  Hazar'ların beyaz eşya fabrikasında elektrik mühendisi olarak işe başlıyorsun.''

''Ne? Sürprizin bu muydu? Onların arasına nasıl gireceğimin sürpriz olduğunu söylemiştin.''

''Evet, sana umut vermek istemediğim için sürpriz demiştim. İşe alınıp alınmayacağını bilemezdim. Ama Zafer Hazar seni işe aldı.''

Sevinçten ağlamaya başladım. Sinan ise konuşmaya devam ediyordu:

''Eve gelmeni sabredemedim, hemen bu haberi vermek istedim. Oyun, sandığımızdan daha çabuk başlıyor.''

''Sağ ol. Çok sağ ol.'' diyerek telefonu kapattım. Bir yandan da hüngür hüngür ağlıyordum. Ayağa kalktım. Eve dönecektim. Dönmeden son bir kez mezara baktım. Yutkundum. 

''Huzur içinde uyu...Eğer beni bir yerlerden görüyorsan da seyret, oyun başlıyor...''

BÜYÜK SIRLARWhere stories live. Discover now