Tuna'nın gözünden...
Ablamlar, Ezgi ve annem misafirliğe geleceklerdi. İnsanın ailesinin, misafiriğe gelecek olması çok tuhaf bir duyguydu. Evliydim ve kendime ait bir evim vardı. Artık annemin evinin bir insanı değildim. Şükürler olsun ki tüm kötü günler geride kalmıştı ve ben çok mutluydum. Nikah masasında iyi ki 'evet' demiştim. İyi ki geri dönüşü olmayacak bir hata yapmamıştım.
Börekler pişmişti. Kek de hazırdı. Salona gittim ve en sevdiğim misafirlerimi beklemeye başladım. Çok beklemeden geldiler.
Hoşgeldiniz, dedikten sonra dördüne de tek tek sarıldım. Yaşım kaç olursa olsun, birkaç gün bile olsa onları görmeyince özlüyordum.
''Nasılsınız bakalım?''
''Seni sormalı?''
''Ben aynıyım işe. Ev işleri falan.. Yeni yeni alışıyorum..''
''Dert etme, ben hala daha alışamadım evimin işlerine.'' dedi Simge Ablam ve hepimiz kahkaha attık.
''Defne cephesinde bir gelişme var mı?'' diye sordum. Nedense, onu merak ediyordum.
''Zafer Hazar'dan saklıyoruz. Defne de haksız sayılmaz yaptıklarında.''
Bu söylediklerinden sonra, Emine Ablama imalı bir bakış attım. Bunu fark edince lafı toparlamaya çalıştı:
''Sana yaptıklarında elbet de haksız ama Zafer Hazar'a yaptıklarında haksız sayılmaz. Bunu sen de biliyorsun..''
''Aslında doğru söylüyorsun be abla.. Öldürülen kocasının intikamını almış. Kim bilir ne kadar zor olmuştur kocasının katiliyle aynı yastığa baş koymak...''
''Zafer Hazar yapacaği ilk hatada belasını bulacak, merak etmeyin siz."
Anlamsızca ablama baktım.
"Abla, ne demek bu?"
"Simge ve ben ona bir oyun oynadık. Sinan Abi de bize yardım etti."
"Ne oyunu oynadınız?"
"Zafer Hazar'ı konuşturduk, her şeyi itiraf etmesini sağladık. Laf arasında, cinayetlerinden de bahsetti, adam öldürdüğünü söyledi. Biz de bu sesleri..."
"Kaydettiniz?"
"Evet.." dedi ve güldü Emine Ablam.
Annem, Ezgi ve ben ağzımız açık bir şekilde ablamlara bakıyorduk.
"Abla ya... Bunu Simge Ablam'dan beklerim ama senden.."
"Emine de artık benim izimden yürüyor."
"Ne diyeyim, bilemedim ki.. Ses kayıtlarını polise ne zaman vereceksiniz?"
"Eğer hemen verirsek, avukatlar aracılığıyla falan sıyrılması zor olmaz. Ama bir hata yaparsa, masum birinin daha canını yakmaya kalkarsa, ses kaydını verip, şikayet ederiz. İkisi bir arada olur yani..."
Tamı tamına anladığım söylenemezdi ama bir şeyler anlamıştım. Plan, fena değil gibiydi.
Ama, umarım hiçbir insana zarar vermeye kalkmazdı da o ses kaydını polise vermek zorunda kalmazdık.
Telefonumun çalmasıyla düşüncelerim dağıldı ve kendime geldim. Arayan, Sertan'dı.
"Efendim Sertan'cığım?"
"Tuna.. Sana bir şey söylemem gerekiyor.."
"Söyle?"
"Defne, yani Tuğçe, çocuklarını da alıp kaçmış?"
"Ne? Neden?"
"Zafer Hazar her şeyi öğrenmiş çünkü."
"Sen bunu nasıl öğrendin?"
"Sinan'ın evine kaçmış. Benim de Sinan'a bir dosya teslim etmem gerekiyordu, evine gittim. Defne de burada.."
"Çok şaşırdım. Sertan, babama Defne'nin yerini söylemeyeceksin değil mi?"
"Söylemeyeceğim."
Sertan'ın gözünden...
Her oyunun sonu olduğu gibi, bu oyunun da bir sonu vardı.
Tuğçe, karşımdaki koltuğa oturmuş, ağlıyordu. Çok çaresizdi. Tıpkı Tuna'nın kaçırıldığı zaman tutulduğu pis evde olduğu gibi, onun öldüğünü zannettiğimde benim olduğum gibi Tuğçe de şimdi çok çaresizdi.
Tuğçe umrumda değildi. Melisa olmasa, hiç tereddüt bile etmeden gider ve Zafer Hazar'a Tuğçe'nin yerini söylerdim. Ama, bir yanda masum bir kız vardı ve Zafer Hazar ona da zarar verirdi. Bunun vebalini ödeyemezdim.
"Şimdi ne olacak?" diye sordum.
Tuğçe, ağlamaktan kıpkırmızı olmuş gözlerini, benim gözlerime dikti. Ona acıyacağım hiç aklıma gelmezdi.
"Bilmiyorum ki.." dedi Tuğçe.
Sinan ayağa kalktı ve ikimizi de rahatça görebileceği bir yerde, ayakta durmaya başladı. Tuğçe'yi süzdükten sonra, ağzından böyle bir durumda yapılacak en doğru şey çıktı:
"Kaçacaksınız... Başka bir çaren yok..."
Onlara söylememiştim ama kaçmaları zordu. Zafer Hazar, birçok yere adamlarını yerleştirmiştir, birçok kişi Tuğçe'yi arıyordur diye tahmin ediyordum. Yanılıyor da olabilirdim ama yanılıyor olduğumu pek zannetmiyordum. Tuğçe'nin umudunu kırmamak için sustum. Susmalıydım da..
YOU ARE READING
BÜYÜK SIRLAR
Teen Fiction"Sana söz veriyorum; beni tekrar içten bir şekilde gülümserken göreceksin." "Gerçekten mi?" Onun gözlerinin içine baktım. O da benimkilere bakıyor, bir cevap arıyordu. Yıllardır benim yüzümden çekmediği çile kalmamıştı. Doğruluğundan benim bile emin...