Melisa'nın seslenmesiyle uyandım.
''Anne, Umut ağlıyor.''
Ne de çok uyumuştum. Başım da çok ağrıyordu.
Umutla ilgilendim ve onun tekrar uyumasını sağladım. Sonra da aşağıya, salona indim. Zafer her zamanki gibi tekli koltuklardan birine kurulmuş, televizyon seyrediyordu.
''Zafer..!''
Zafer dönüp bana baktı. Neden seslendiğimi sorarcasına, bakmaya devam ediyordu.
''Holdinge falan gitmeyecek misin? Sanki hiç işin gücün yokmuş gibi davranıyorsun..''
''Unuttun galiba, ben patronum.''
''Patronsan patronsun, yine de işinin başında ol. Eşek kadar adam evde mi otururmuş?''
''Hiçbir yere gitmiyorum. İki gün sonra toplantım var, o zaman giderim.''
Üçlü koltuktaki minderlerden birini elime aldığım gibi Zafer'in kafasına fırlattım.
''Git artık evimden!''
''Bunu daha önce kouşmuştuk..''
Zafer mutfağa gittiğinde, Melisa da salona yeni gelmişti. Yine kavga ettiğimizi anlamış olacak ki bir bana, bir de Zafer'e bakıyordu.
Elindeki telefonumu uzattı.
''Sinan Abi seni istiyor.''
Telefonumu alıp bahçeye çıktım. Kapıyı kapattığımdan emin olunca telefonu kulağıma dayadım.
''Efendim Sinan?''
''İyi olup olmadığını merak ettim..''
''İyiyim, henüz ölmedim. Belli ki Sertan ötmemiş.''
''Şu an balayında zaten. Karayipler'e gitmişler..''
''Bak sen şu bacaksız Tuna'ya... Karayipler'e gitmiş...''
''Sertan dönene kadar bir çıkış yolu bulmaya çalışıyorum. Çok zor durumda kaldığın takdirde, şu an uyguladığımız planı uygulayacağız..''
''Şu an uyguladığımız plan mı?''
''Evet. Sahte kimlikler.''
''Hayır. İstemiyorum sahte kimlik falan. Üçüncü bir kimliğe tahammül edemem..''
''Sakin ol, o en son çare zaten. Çok sıkışırsak...''
''Sertan'dan başkası öğrenmiş midir acaba? Tuna'ya ya da bir başkasına anlatmış mıdır?''
''Hiçbir fikrim yok.''
Telefon kapanıverdi. Herhalde Sinan'ın şarjı bitmişti.
Tekrar içeriye geçtim. Zafer yine aynı pozisyondaydı. Ona görünmeden odama çıktım. Umut uyuyordu. Zavallı oğlum benim, şu an en masumumuz Umut'tu. Melisa bile büyük bir sırrın ortağıydı. Uzun zamandır kızımla vakit geçirmediğimi fark ettim. Ilık bir duş aldıktan sonra onun odasına gittim. Ödevlerini yapıyordu.
Ödevlerini yapmasına yardım ettim ve kısa sürede bitirdi.
''Seninle uzun zamandır bir şeyler yapamıyoruz ama Umut çok küçük, biliyorsun..''
''Sorun değil..'' dedi masum bakışlarıyla.
İkisi de benim her şeyimdi. Onlarsız bir hayatı hayal bile edemiyordum. Hayata tutunma sebebimdi ikisi de, onlar sayesinde bu zalim dünya biraz olsun çekilir bir hal alıyordu.
Kızımla biraz sohbet edip beraber vakit geçirdikten sonra aşağıya indik. Bizi bir sürpriz bekliyordu.
Üzerinde ''İyi ki doğdun Pelin..'' yazan bir pasta, masanın üzerinde duruyordu. O an hatırlamıştım ki bugün Melisa'nın doğum günüydü. İlk kez unutmuştum ve kendimden çok utanmıştım, hiçbir kan bağı olmayan üvey babası ise hatırlamış, sürpriz yapmıştı.
''Pelin, annenle birlikte senin için hazırladığımız sürprizi beğendin mi?''
Zafer beni de katmıştı işin içine. Oysaki ben kızımın doğum gününü hatırlamamıştım bile. Melisa bana kırılmasın diye sanki beraber hazırlamışız gibi yapmıştı.
Melisa, gülen gözlerini bana çevirdi.
''Demek beni bu yüzden yukarıda oyaladın..''
''Evet, bu yüzden..'' dedim. Zafer'e de başımla 'teşekkür ederim' anlamında bir işaret yaptım ama onun bunu anlayıp anlamadığını bilememiştim.
Üçümüz Melisa'nın doğum gününü kutladık. Melisa oldukça mutlu görünüyordu, Zafer konusundaki şüpheleri artık yok gibiydi.
Ben ise bu doğum günü kutlamasında baba sıfatıyla Zafer yerine Murat'ın olması için neler vermezdim...
YOU ARE READING
BÜYÜK SIRLAR
Teen Fiction"Sana söz veriyorum; beni tekrar içten bir şekilde gülümserken göreceksin." "Gerçekten mi?" Onun gözlerinin içine baktım. O da benimkilere bakıyor, bir cevap arıyordu. Yıllardır benim yüzümden çekmediği çile kalmamıştı. Doğruluğundan benim bile emin...