-105-

71 4 0
                                    

Zafer'in gözünden...

Sinanla aramızda geçen kısa bir sohbetin ardından holdingden ayrılmış, köşke dönmüştüm. Oğlum kucağımdaydı. Minik ellerini, yüzüme dokunabilmek için bana doğru uzatıp duruyordu. Ara sıra, durup dururken gülümsüyordu. Hayat, bebeklere güzeldi. Hiçbir dert, sıkıntı, sorumluluk ve keder yoktu onlar için.

Umut'um, diye fısıldayarak onu yanağından öptüm. O, Defne ile aramızdaki buzların erimesinde benim umudum olmuştu. İsmi, sanki onun için biçilmiş bir kaftandı. 

İyi ki ismi Murat olmadı, diye düşünüyordum. Hastanede, Defne öyle demişti ve bu da beni şaşırtmıştı. Zaten Murat ismini sevmezdim; Murat Kaya'dan dolayı.  Defne de sanki bana inat yapar gibi, oğlumun adının Murat olacağını söylemişti.

Olduğum yerde sarsıldım. Umut'u, güçlükle yatağına yatırdıktan sonra Defne'nin yatağının üzerine oturmayı başardım. Defne ve Murat... Bir de Melisa ile yaşıt olan Pelin...

''Defne diye bildiğimiz kadın...'' , ''Anladım ki Defne masummuş...'' 

Bu iki cümle, zihnimde yankılanıyordu.

Defne aslında kimdi de biz onu Defne olarak biliyorduk? Defne ne konuda masumdu ve Simge onun masum olduğunu neden yıllar sonra anlamıştı?

Defne... Pelin... Murat... Tuğçe... Melisa... Bu beş isim arasında bir bağlantı olabilir miydi?

Köşkte sadece yerini benim bildiğim, Melisa Kaya'nın kimliğini almak için yatak odasından çıktım ve kimliğin bulunduğu odaya gittim. Dolabı açtım ve dolabın gizli bir bölmesine sakladığım kimliği elime aldım.

Melisa Kaya... Ana adı: Tuğçe; baba adı: Murat... Doğum tarihi ise Pelin'inkinden tam bir hafta sonra...Doğum yeri, her ikisinin de İzmir.. Defne ile Tuğçe'nin arasında bir yaş var... Murat öldükten kısa bir süre sonra Defne ile tanıştım...

Allah'ım, ne olur bunlar sadece bir tesadüf olsun..

Bir Hafta Sonra..   

Şüphelerim, zihnimi kemiriyordu. Olamazdı, olmamalıydı böyle bir şey. Dayanamıyordum. Meraktan ölecektim neredeyse. 

Defne bunu yapmış olabilir miydi?

Salona indim. Defne ile Pelin oturmuşlar, bir şeyler konuşuyorlardı.

''Ben holdinge gidiyorum..'' dedim normal bir ses tonuyla.

''Tamam, akşam görüşürüz..'' dedi Defne. Pelin de el salladı.''

''Az kalsın unutuyordum. Pelin'in okulundan aradılar. Kayıt yenileme işi mi varmış neymiş.. Üçümüzün de nüfus cüzdanlarının fotokopisini istediler..''

''Tamam, ben bugün hallederim..''

''Gerek yok. Ben holdinge geçmeden önce hallediveririm. Sen çıkma evden; Umut yalnız kalmasın..''

''Tamam o zaman; kimlikleri getireyim ben.''

Bir dakika bile geçmeden, kimlikler ayağıma gelmişti.

Köşkten çıktım ve doğruca holdinge gittim. Sahte kimlik işlerinden falan anlayan, en yakın elemanlarımdan biri olan Bekir'i, odama çağırttım.

Çok geçmeden, Bekir karşımdaydı.

''Emredin Zafer Bey?''

Ona kimlikleri uzattım. Eline aldı ve kimliklere göz attı.

''Ne yap et, bunların sahte olup olmadıklarını öğren. Ama, hata istemiyorum. İyice emin olmadan yanıma gelme..''

''Ama, bunlar eski karınızla kızınızın kimli...''

''Ne diyorsam, onu yap!''

''Yarın, net bir cevapla yanınıza gelirim efendim..''

''Bu arada, bundan sadece senin haberin var; anlaşıldı mı?''

''Şüpheniz olmasın..''

Bekir gittikten sonra arkama yaslandım ve gözlerimi kapattım.

Umarım yanılıyorumdur, diye dua ediyordum. Yanılmayı o kadar çok istiyordum ki.. Bunu kaldıramazdım. Defne'nin aslında yıllardır aradığım Tuğçe olduğunu öğrenirsem, yıkılırdım.

''Defne, lütfen böyle bir hata yapmamış ol...''

Tuğçe'nin gözünden...  

Zafer'e yakın davranmaktan daha tiksindirici bir şey yoktu benim için. Boşandıktan sonra daha da yakınaşmıştık. Neden böyle oluyordu? Ömrümün sonuna kadar Zafer'den kurtulamayacak mıydım?

Birçok insanın sahip olamayacağı kadar tuhaf bir hayatın içindeydim.

Keşke hiç bulaşmasaydım bu aileye, intikam almak yerine de evimde oturup yas tutsaydım. Zafer'den saklanmak için de Melisa'yı da alıp Almanya'ya, ablamın yanına, giderdim; orada yeni bir hayat kurardım. Ne Defne olurdu; ne de Pelin..

Ama, bunu düşünmek için çok gelmiştim ve bu oyunu sonuna kadar oynamak zorundaydım.

BÜYÜK SIRLARWhere stories live. Discover now