Bu bölümümü; bugüne kadar yazdığım tüm bölümlere oy veren, hikayemi sıkılmadan okuyan, çok yakın arkadaşım @Emineyn 'e ithaf ediyorum..
Ezgi'nin gözünden..
Bir yandan çayımı yudumlayıp, bir yandan da televizyon seyrederken kapı çalındı.
Herhalde abim bir şeyini unuttu da geri döndü, dedim kendi kendime ve kapıyı açmaya gittim.
Kapıyı açtığımda, ne yapacağımı bilemedim. Donakalmıştım.
Annemin gözlerinde mutsuzluk, özlem ve biraz da hüzün vardı. Babamınkilerde olan tek şey ise kendini beğenmişlikti. Herhalde onun ayaklarına kapanıp ondan af dileyeceğimi zannediyordu.
Salona geçtiler ve oturdular. O sırada, babam fark etmeden, annem bana oradan gitmemi belirten bir göz işareti yapınca, mutfağa gittim. Benim ardımdan annem de mutfağa geldi. Önce doya doya sarıldık. Babama söz geçirememesi onun suçu değildi, bizim oralarda kadınlara söz hakkı verilmezdi zaten. Ne olursa olsun, annemi seviyordum ve onun da beni sevdiğini biliyordum.
"Kızım... Başına neler gelmiş.."
"Geçti artık. Bak, buradayım, güvendeyim."
O günleri hatırlamak istemiyordum.
"Kızım.. Babanın elini öp, ondan af dile.."
"Saçmalama anne! Ben af dilememi gerektirecek bir şey yapmadım. Evlenmeme izin verseydi kaçmazdım. Hem sen de kaçmışsın ya babama.."
"Kaçtım ama sonra babamın elini öptüm.. Hadi, içeriye geçelim de öp babanın elini."
Salona gittik. Babam tekli koltuklardan birine kurulmuş, salonu inceliyordu. Yavaşça ona yaklaştım. Göz göze geldik. Ben gözlerimi kaçırdım. Yapamıyordum. Onun gözlerine bakamıyordum.
Elini uzatmasını istercesine kendi elimi uzattım. Birkaç saniye tereddüt etti ama elini uzattı. Elini öptüm ve alnıma koydum. Bunları yaparken dişlerimi sıkmamak için kendimi zor tutuyordum.
Ne olursa olsun onu sevmeyecektim, beni reddettiği için onu affetmeyecektim..
"Düğün 11 Haziran'da, değil mi?" diye sordu annem.
"Evet. 11 Haziran'da."
"Biz biraz erken geldik ama... Baban tutturdu İzmir'i gezeceğim diye, Londra yetmedi babana.."
Hiçbir şey demedim. Bir an önce abim gelsin de bir çift kendini beğenmiş göz benim üzerimden çekilip abime odaklansın diye dua ediyordum..
Tuna'nın gözünden...
Günlerdir düşünüyordum ama henüz bir cevap bulabilmiş değildim.
Bir ay sonra düğünüm vardı ve düğün heyecanım bile sönmüştü. Babamın bir katil olduğu gerçeği, zihnimi kemiriyordu.
"Hayır, onu düğünümde görmek istemiyorum.."
Bunu söylediğimde, Sertan şaşırmıştı. Ablamlar ise fikrimin neden değiştiğini merak edercesine bana bakıyorlardı.
"Emin misin?" diye sordu Emine Ablam.
"Evet. Eminim. O bize değer vermedi ki. Varsa yoksa Defne.. Onu görmek istemiyorum.."
Gerçeği, o büyük sırrı onlarla paylaşmak istemiyordum. Babamı ihbar edip etmeyeceğim konusunda tereddütle vicdan azabı duyarken, aynı duruma benden başkasının düşmesini istemiyordum.
Babam bir katildi ve ben bunu biliyordum. Onun suç ortağı durumundaydım. Ama onu ihbar edersem de hapse girerse, adamları Tuğçe ve kızını bulmak konusunda azimle çalışıp onları bulabilirlerdi. Ve de öldürebilirlerdi. İki masum insan, babam ve benim yüzümden ölebilirdi.
Önce Tuğçe ile kızını bulmalıydım. Onların güvende olduklarından emin olduktan sonra babamı ihbar etmeliydim.
Bu konuda birilerinin bana yardıma ihtiyacı vardı. Sertan yardım eder miydi acaba? Ya da Sinan Abi? Belki o ikisi bana yardım ederlerdi.
Ama Sinan Abi'nin en doğru isim olduğuna emindim.
Evden çıktım ve Sinan Abi'ye telefon ettim. Yarım saat sonra, holdingin bulunduğu caddedeki kafede buluşmak için anlaştık.
Yarım saat sonra ikimiz de oradaydık.
"Nasılsın Sinan Abi?"
"İyiyim. Sen nasılsın?"
"Ben de iyiyim. Düğün hazırlıkları falan işte.. Sertan sana davetiyeni verdi, değil mi?"
"Dün verdi.."
"Güzel.. Ben aslında buraya seninle bir konu hakkında konuşmak..."
"Evet, seni dinliyorum?"
"Tuğçe Kaya, diye birini tanıyor musun?"
Sinan Abi, sorduğum bu soru karşısında afallamıştı. Bunu fark etmiştim..
"Sinan Abi... Ben her şeyi biliyorum?"
"Her şeyi?"
"Evet. Babam yıllar önce Tuğçe denen kadının kocasını öldürtmüş. Babamın en yakınlarındansın, bunu sen de biliyormuşsundur.."
"Evet, biliyorum.."
"O kadın babamdan saklanıyor Sinan Abi. Ve de Defne'nin de o kadınla bir bağlantısı var, buna eminim.."
"Benden ne istiyorsun?"
"Bana yardım et, Tuğçe'yi bulalım. Eğer benim kaçırılmamla bir ilgisi yoksa, babamdan saklanması için ona ve kızına yardım edeceğim.."
"Bunu neden yapacaksın?"
"Çünkü, babamdan nefret ediyorum.."
YOU ARE READING
BÜYÜK SIRLAR
Teen Fiction"Sana söz veriyorum; beni tekrar içten bir şekilde gülümserken göreceksin." "Gerçekten mi?" Onun gözlerinin içine baktım. O da benimkilere bakıyor, bir cevap arıyordu. Yıllardır benim yüzümden çekmediği çile kalmamıştı. Doğruluğundan benim bile emin...