Tuğçe'nin gözünden...
Bir bu eksikti. Neden arıyordu ki bu Sertan bozuntusu beni? Çağrıyı reddettim. Onunla uğraşmak istemiyordum. Herhalde günlerdir bir plan yapmış, bana haber verecekti.
İkinci kez telefonum çalmıştı. Arayan yine Sertan'dı. Bu kez telefonu açtım ve en ukala tavrımı takındım.
''Ne var be, ne var? Yüzsüz gibi arayıp duruyorsun..''
''Saat 2'de AVM'deki kafede ol.''
''Ne? Sen bana emir mi veriyorsun?''
''Evet Tuğçe, emir veriyorum.''
''Gelmezsem ne olur?''
''Kocan her şeyi öğrenir.'' dedi ve telefonu kapattı.
Allah kahretsin, diye haykırarak telefonumu yatağa fırlattım. Kim bilir ne diyecekti, ne isteyecekti...
Saate baktım. Saat 12.30'du. Vakit kaybetmeden duşa girdim. Duştan sonra saçlarımı kuruttum. Üzerime dar kotumu ve koyu pembe, askılı bluzumu giydim. Çantamı da aldım. Odamdan çıkarken Melisa beni fark etmişti. Bu evde de gizli bir şey yapılmıyordu ki.
''Anne..'' diye seslenerek beni durdurdu.
''Efendim tatlım?''
''Bir yere mi gidiyorsun?''
''Evet.''
''Nereye?''
''Annelere bu kadar soru sorulmaz ama madem çok merak ettin, söyleyeyim.. Bir arkadaşımla buluşacağım. Sen evden ayrılma, karnın acıkırsa hizmetçiye söyle.''
''Tamam.''
Melisa odasına dönünce merdivenlerden indim. Hizmetçiye bir yere gideceğimi söyleyerek evden ayrıldım.
Saat 2'de Sertan'ın dediği yerdeydeydim. Sertan ise daha gelmemişti. Tam on beş dakika bekledikten sonra Sertan yanımda beliriverdi.
''Çok dakiksin Sertan..''
"Unuttuğun bir şey var."
"Neymiş o?"
"Artık emirleri ben veriyorum, sen değil."
Sinsice gülümsedim.
"E, nasılsın?" diye sordu Sertan. Bu soru karşısında şaşırmıştım.
"Dalga mı geçiyorsun sen? Hatırımı sormak için çağırmadın herhalde beni buraya?"
"Nasıl olduğunu merak ettim, soramaz mıyım?"
"Sorma!"
"Sormak istiyorum. Emirleri ben verdiğime göre soruları da ben sorarım..."
"İyiyim Sertan. Çok iyiyim."
"Kocan nasıl? Ve de kızın?"
"Onlar da iyiler."
"Zafer'i seviyor musun?"
"Yok, sen manyaksın. Kalkıyorum ben." deyip masadan kalkmaya yeltendim.
Sertan ise "Otur!" diye sesini yükselterek bana engel oldu. Mecburen tekrar oturdum.
"Aferin, hep böyle ol." dedi. Niyetinin beni çileden çıkarmak olduğu belliydi. Sinirlenmeyeceğim, dedim kendi kendime.
"Zafer'den nefret ettiğini biliyorum."
"Bu konuşmanın sonu nereye varacak? Gerçekten merak etmeye başladım."
"Diyorum ki... Madem Zafer'den nefret ediyorsun... Neden hala daha onunla evlisin?"
"Ne? Sen ne dediğinin farkında mısın? Yıllar önce onunla evlenebilmek için çırpınıp durmadım mı ben?"
"O, eskidendi. Şimdi ise ona artık yeterince acı çektirdin. Ona ve Tuna'ya... Hatta tüm Hazar Ailesine.."
"Ne demek istiyorsun? Açık konuş?"
"Bu evlilik yeterince uzadı. Hazar Ailesinden uzak durmanı istiyorum. Para, holding falan artık umrumda değil, ben yalnızca Tuna'yı istiyorum. Kısacası; Zafer'den boşanacaksın ve bizden de uzak durmuş olacaksın..."
Hayretle Sertan'a bakıyordum.
"Senin ağzından çıkanı kulağın duyuyor mu?" dedim yutkunarak.
"Ben gayet ciddiyim Tuğçe! Bir an önce boşanmazsan Zafer her şeyi öğrenir. Öğrenirse de neler olur, düşün... Mesela Melisa... Sence, Zafer onu sağ bırakır mı?"
YOU ARE READING
BÜYÜK SIRLAR
Teen Fiction"Sana söz veriyorum; beni tekrar içten bir şekilde gülümserken göreceksin." "Gerçekten mi?" Onun gözlerinin içine baktım. O da benimkilere bakıyor, bir cevap arıyordu. Yıllardır benim yüzümden çekmediği çile kalmamıştı. Doğruluğundan benim bile emin...