Bu bölümümü; çok yakın arkadaşım ve okuyucum @simgebagci 'ya ithaf ediyorum..
''Senin burada ne işin var?''
''Konuşmamız lazım.''
''Benim seninle konuşacak hiçbir şeyim yok..''
''Çok önemli.. Sertan hakkında..''
Defne'nin Sertan hakkında ne diyeceğini, neler zırvalayacağını merak etmediğimi söyleyemezdim.
''Sana on dakika veriyorum. On dakika sonra gitmiş olacaksın, o zamana kadar ne anlatacaksan anlat..''
''Nereden başlayacağımı bilmiyorum... Büyük bir oyunun içindesin Tuna.. Sertan seni sevmiyor..''
Tahmin ettiğim gibi, Defne saçmalıyordu.
''Sertan sana sadık değil Tuna..''
''Bana değil de kime sadık? Sana mı?''
''Evet. Bir zamanlar öyleydi..''
Anlamsızca Defne'ye baktım.
''Kısaca özetliyorum... Ben babanla onun parası, zenginliği için tanıştım. Ona yaklaşmam konusunda da bana Sertan yardım etti. Ben de ona, onun sana yaklaşması konusunda yardım ettim. Onun hedefinde de babanın paraları var..''
''Bunları çok mu düşündün Defne?''
''Sana yemin ederim ki, iki evladımın üzerine yemin ederim ki doğruyu söylüyorum, Sertan seninle babanın parası için tanıştı..''
''Madem öyle, şu an onu neden satıyorsun?''
''Sana yaptığı haksızlığa göz yummak istemiyorum. Eğer bugün evlenirseniz, yarından itibaren her şey çok farklı olacak, sana gerçek yüzünü göstermeye başlayacak ve sen her şey için çok geç kalmış olacaksın...''
''Sana inanmıyorum..''
Sesim titriyordu. Defne'nin söyledikleri mantıklı geliyordu. Ses tonu, mimikleri inandırıcıydı. İnanmadığımı söylesem de bir yanım çoktan inanmıştı bile.
O sırada odaya Simge Ablam geldi. Defne'yi görünce o da şaşırmıştı. Onun üzerine yürüdü.
''Sen ne arıyorsun burada?''
''Bırak kolumu!''
''Kıracağım bu kolunu!''
''Bırak beni! Tuna'ya bazı gerçekleri anlatmaya geldim, onun gözünü açmaya geldim..''
Bunları söyledikten sonra Defne gitti.
Güçlükle makyaj masasına tutundum ve masanın önündeki koltuğa oturdum. Ağlayacak gibiydim ama hıçkıra hıçkıra ağlayamıyordum. Doğru olabilir miydi? Sertan'ın aşkı sahte olabilir miydi? Canım yanıyordu. Bir süre ağlamamak için kendimi sıktıktan sonra salıverdim ve ağlamaya başladım.
Defne bunları neden anlatmıştı ki? Eğer yalansa, düğünümüz en fazla ertelenirdi. Ama doğruysa... Bu ihtimali düşünmek istemiyordum.
Kısa sürede odaya herkes doluştu. Sertan da gelmişti. Neler olduğunu anlamaya çalışırcasına bana bakıyordu. Yavaşça yanıma yaklaştı. Ellerimi tutmaya yeltendi, ben ise ellerimi geri çekerek ona engel oldum.
Koltuğun kenarına tutunarak ayağa kalkmayı başarabildim. Karşı karşıya, göz gözeydik.
''Tuna? Ne oldu sana?''
''Az önce Defne buradaydı. O bir şeyler anlatmış ama ne anlattığını bilmiyorum..'' dedi Simge Ablam.
Tüm bakışlar bana çevrilmişti.
Ani bir şekilde Sertan'a hızlıca bir tokat attım ve gelinliğimin eteklerini ellerimle toplayarak yürümeye başladım. Düğün salonundan çıktım. Yalnızca birkaç kişi olan caddede umutsuzca yürümeye başladım. Bir yandan da hıçkıra hıçkıra ağlıyordum.
''Tuna! Dur!''
Sertan'ın seslenişini duymazdan gelerek yürümeye devam ettim. En sonunda yürümekten vazgeçerek yere çöktüm. Kendimi yorgun hissediyordum. Başım ağrıyordu, karnıma sancılar saplanıyordu. İhanete uğramış olmanın acısı böyle bir şeydi herhalde.
Çok geçmeden omzuma bir el dokundu. Bu el, Sertan'ın eliydi elbet de.
''O kadın sana ne dedi bilmiyorum ama...''
''Kes sesini!''
Lafını bitirmesine izin vermedim.
''Sertan... Bunu nasıl yaparsın? Bize, ikimize nasıl ihanet edersin?''
''Demek ki sana bazı şeyleri eksik anlatmış. Her şeyi, eksiksiz bir şekilde öğrenmenin zamanı geldi...''
Sertan'ı dinleyecektim. Çünkü, şu an ya bu yaşadıklarımın rüya olmasını, ya da Sertan'ın haklı durumda olmasını her şeyden çok istiyordum. Geri dönüşü olmayan bir yola girmememizin tek yolu buydu.
YOU ARE READING
BÜYÜK SIRLAR
Teen Fiction"Sana söz veriyorum; beni tekrar içten bir şekilde gülümserken göreceksin." "Gerçekten mi?" Onun gözlerinin içine baktım. O da benimkilere bakıyor, bir cevap arıyordu. Yıllardır benim yüzümden çekmediği çile kalmamıştı. Doğruluğundan benim bile emin...