-103-

75 5 0
                                    

Tuğçe'nin gözünden...

Hava çok sıcaktı. Geceleri bir türlü uyuyamıyordum. Yatağımda, bir sağa, bir sola dönüp duruyordum. Klimayı da Umut'dan dolayı açamazdım, Umut olmasa da beni çarpardı zaten.

Kavurucu sıcağa bir çare bulamayacağımı anladım ve biraz olsun serinlemek için bir bardak soğuk su içmeye karar verdim.

Ağır adımlarla mutfağa indim. Herhalde Zafer de yatmıştı. Buzdolabını açtım, cam şişeyi elime alıp arkamı dönmemle çığlık atıp şişeyi elimden düşürmem bir olmuştu. Şişe kırılmıştı. Benim ise ödüm patlamıştı.

''Allah cezanı versin Zafer, neden hiç ses etmiyorsun?Zafer'in bakışları donuktu. Mimikleri hiç değişmemişti. Normalde, böyle bir durumda, kahkaha atması gerekirdi.

''Sana bir soru sordum!''

''Uyku tutmadı da. Bahçedeydim. Su içmek için geldim, seni fark etmedim.''

''Neyse, ben yatıyorum..'' dedim ve odama çıktım.

Su içesim falan kalmamıştı. Zaten diken üzerindeydim. Korkularıma esir düşmüştüm, bu durumdan nasıl kurtulacağımı bilmiyordum.. Belki de Zafer'e biraz yalakalık yapmalıydım, bana daha da bağlanmasını sağlardım. Bu işe yarar mıydı acaba?

Zafer'in gözünden...

Annemin söyledikleri aklımdan çıkmıyordu. Her an onu düşünüyordum.

''Defne diye bildiğimiz kadın..'' ne demekti. Sanki başka bir ismi varmış da biz Defne olarak biliyormuşuz gibi söylemişti.

Salona indiğimde, kahvaltı hazırdı. Masaya oturdum, benim ardımdan Defne ile Pelin de geldiler. İkisi de sofraya oturdular. Pelin, her zamanki gibiydi ama Defne sanki daha güler yüzlüydü.

Çayıma şeker atarken beni durdurdu:

''İki tane yeter..''

''Ama ben üç şekerli içerim..''

''Kalp rahatsızlığın var, şeker de insan vücudunun en büyük düşmanı yani..''

''Sen beni mi düşünüyorsun?''

''Seni düşündüğümden değil, çocuklarımın babasısın..''

Defne'de bir tuhaflık olduğundan emin olmuştum. Elinden gelse çayıma zehir koyacak kadın, şimdi benim sağlığımı düşünüyordu. Demek ki gurur yapmak konusundaki inadını kırmış; sevgisini göstermeye karar vermişti.

''Bir fikrim var..'' dedim heyecanlı bir ses tonu takınarak. İkisi de ne olduğunu sorarcasına bana bakıyorlardı.

''Akşam yemeğini dışarıda yiyelim, bildiğim güzel bir pideci var. Ne dersiniz?''

Defne bu teklifime şaşırmıştı.

''Bana fark etmez. Sen ne dersin kızım?'' dedi Pelin'e bakarak. Pelin de onaylayınca gitmeye karar verdik.

''Umut üşümez mi?'' diye sordu Defne.

''Üşümez. Hava çok sıcak. Yine de battaniyesini alırız yanımıza.''

Kahvaltı masasından kalkınca, holdinge gitmek için köşkten ayrıldım.

Holdinge vardığımda, vakit kaybetmeden odama çıktım. İncelemem gereken birkaç dosya, imzalamam gereken birkaç evrak vardı.

İmzalamam gerekenleri imzaladıktan sonra biraz dinlenmek istedim. Çok iş yaptığım söylenemezdi ama biraz düşünmeye ihtiyacım vardı.

Düşünmekle bir yere varamayacağımı anladım ve annemle tekrar konuşmaya karar verdim. Umarım Amasya'ya dönmemiştir, diye kendi kendime konuşurken Aslı'nın oturduğu apartmana gelmiştim bile.

Merdivenleri ikişer çıktım ve kapıyı çaldım. Kapıyı açan kişi Simge'ydi.

Beni görünce hiçbir şey demeden kapıyı yüzüme kapatmaya yeltendi ama ayağımı bir adım öne atarak buna engel oldum.

''Çeksene şu ayağını!'' diye bağırdı.

''Kızım.. Babaannenle konuşmam gerekiyor..''

''Babaannem sabah gitti..''

''O zaman sana sorayım soracaklarımı. İçeriye geçmeme izin ver..''

''İzin vermiyorum. Ne soracaksan, burada sor..''

''Annem dün 'Defne diye bildiğimiz kadın..' gibi bir şey söyledi. Defne hakkında bilmediğim bir şey mi var?''

Simge sinsice güldü. Zaten iri olan gözleri daha da açılmıştı.

''Yazık sana ya.. Yıllardır iki gözün boşuna varmış, aslında sen körsün..''

''Simge, ne demek bu?''

Onun kolunu tuttum.

''O kolunu çek! Çekmezsen, büyüğüm falan demem kırarım o kolunu!''

Simge hırçındı. Dediğini yapardı, hiç tereddüt etmezdi. Ani bir hareketle kolumu kırmasından korktum ve bir adım geriye çekildim.

''Defne hakkındaki şeyi anlatacak mısın?"

"Anlatılacak bir şey yok."

''Anlat!" diye bağırdım.

''Anlatmazsam ne yaparsın? Beni de Murat denen o masum adamı öldürdüğün gibi öldürür müsün? Diğeri kinmdi ya, Cüneyt miydi? O da var. Beni de onlar gibi öldürür müsün?''

''Kızım...''

''Bana 'kızım' deme. Ben bir katilin kızı değilim, olamam.. Defne konusunda da tek kelime etmeyeceğim. Senin gerçek yüzünü gördükten sonra anladım ki Defne aslında masummuş.. Artık hiçkimseye zarar veremeyeceksin Zafer Hazar. Bir kişiye daha zarar verirsen, seni polise bizzat ben ihbar ederim, süründürürüm seni..''

Simge bunları söyledikten sonra kapıyı suratıma kapattı.

''Senin gerçek yüzünü gördükten sonra anladım ki Defne aslında masummuş..'' Şimdi de aklım bu cümleye takılmıştı. Bu cümlenin altında da benim bilmediğim bir şeyin yattığını hissetmiştim.

Simge'nin gözünden...

''Ne diyor yine o alçak adam?''

Emine karşıma geçmiş, kaşlarını çatmıştı.

''Defne hakkında bir şeylerden şüpheleniyor belli ki. Bana onunla ilgili sorular sordu.''

''Cevap vermedin, değil mi?''

''Herhalde vermedim. Defne'nin aslında Tuğçe olduğunu söyleyeyim de gidip Defne ile Pelin'i öldürsün.. Yok öyle şey.. Bu kişi Defne bile olsa öldürülmesini istemiyorum. Hele ki Pelin.. O küçücük kıza bir zarar vermemeli. İlk kez Defne'den yanayım. Bize bir zarar vermediği sürece Zafer'e istediğini yapsın, umrumda değil. Ben onun yerinde olsam, ben de aynsını yapardım, kocamın intikamını alırdım.''

''Bizi de bir katilden kurtarmış oldu. Başlarda üzülüyordum ailemiz dağıldığı için ama... O adamın bir katil olduğunu öğrendikten sonra 'iyi ki kurtulmuşuz o vicdansızdan' diyorum...''

Emine ile aynı fikirdeydim. Tuna'ya yaptığı kötülükler olmasa, Defne'yi sevebilirdim..

BÜYÜK SIRLARWhere stories live. Discover now