Hızlıca sürünerek Zafer'in yanına gittim. Nabzını kontrol ettim. Kalbi atıyordu. Sadece bayılmıştı.
Ayağa kalktım ve Melisa'ya sarıldım. O da şoktaydı.
''Kızım, bunu nereden buldun?'' dedim elindeki beyzbol sopasını göstererek.
Benimki de soruydu. Bu beyzbol sopası Zafer'indi. Şaşkınlıktan ve korkudan ne diyeceğimi bilmiyordum.
Sakinleşmeye çalışıyordum. Zafer her şeyi öğrenmişti. Tam beni öldürecekti ki Melisa onu bayıltarak buna engel olmuştu. Şimdi yapmamız gereken en doğru şey ne olurdu? Kaçmak... Aklıma kaçmaktan başka bir şey gelmiyordu.
Melisa'yı kolundan tuttuğum gibi soluğu üst katta aldık.
''Sen odana git. Pembe bir çanta var yatağının altında. Ona birkaç parça kıyafet koy. Ben çıkmanı söyleyene kadar odadan çıkma ve kapın kilitli olsun..''
Melisa odasına koştu. Ben de kendi odama koştum.
Ben de birkaç parça kıyafetimi bir çantaya doluşturdum. Umut'u da alarak odadan çıktım. Melisa'nın odasının kapısının önüne gelene kadar bir ömür geçmişti sanki.
''Çıkabilirsin, acele et!''
Melisa da odasından çıkınca, aşağıya indik. Son kez Zafer'in hala daha baygın olup olmadığını kontrol ettim; baygındı. Yerde duran beyzbol sopasını da alarak köşkten çıktık.
Haftasonları köşkün dış kapısında güvenlik olmuyordu, mesaileri sadece hafta içiydi. Allah'tan da bugün cumartesiydi ve sorunsuz bir şekilde köşkten çıkabildik.
Arabaya bindik ve gaza bastım. İnşallah ölmez, diye dua ediyordum. Kızım, onun gibi katil olmamalıydı. Zaten kötü durumdaydı; aynadan ona baktım, sessizce ağlıyordu. Kızım benim... Beni kurtarmak için yapmıştı bunu. Hala daha nefes alıyorsam, onun sayesindeydi.
''Korkma bir tanem, her şey iyi olacak..''
''Ölmüş müdür?''
''Yok canım. Bir vurmayla ölünür mü hiç?''
''Ama kafasına vurdum.''
''Ölmez, korkma. Ellerine sağlık ayrıca..''
Onu, yaptığı şeyin kötü bir şey olmadığına ikna etmek için dil döküyordum.
Çok geçmeden, Sinan'ın evindeydik. Bize kapıyı açmış, şaşkın gözlerle bakıyordu.
''Bizi içeriye almayacak mısın?''
''Elindeki beyzbol sopası ne? Beni dövmeye mi geldiniz?'' dedi espirili bir şekilde.
''Çantalar dikkatini çekmedi herhalde?''
''Şimdi fark ettim; neler çeviriyorsunuz siz?''
İçeriye geçtik. Koltuklardan birine oturdum. Bir yandan kendime gelmeye çalışıyor, bir yandan da ağlamak üzere olan Umut'un ağlamaması için onunla ilgilenmeye çalışıyordum.
''Bana neler olup bittiğini anlatacak mısınız artık?''
''Zafer her şeyi öğrenmiş.''
''Her şeyi, derken?''
''Her şeyi... Bizim aslında kim olduğumuzu falan filan...''
Sinan'ın rengi attı. Korktuğu, her halinden belli oluyordu.
''Zafer benim boğazıma yapıştı. Sonra da bana silah doğrulttu. Az kalsın ölüyordum..''
''Nasıl sağsın?'' diye sordu lafımı bitirmeme izin vermeyerek.
''Melisa onun kafasına beyzbol sopasıyla vurunca bayıldı da kaçmayı başardık. Gidecek başka bir yerimiz yok. Bir süre sende kalabili...''
''O nasıl söz.. Elbet de ben de kalacaksınız... Şaka gibi ya... İnanamıyorum... Buraya kadarmış mı yani?''
''Evet. İnsanın başına ne zaman ne geleceği belli olmuyor. Bir saat içinde neler değişti hayatımda...''
''Şimdi ne olacak? Zafer günden güne sana kin bileyecektir.''
''Bilmiyorum Sinan. İnan ki bilmiyorum.
Ağlamaya başladım. Gerçekten de ne yapacağımı bilmiyordum. Çok zor durumdayım. Yıllardır beni arayan, burnunun dibinde olduğum halde beni bulamayan adam beni bulmuştu ve öldürmeye teşebbüs etmişti.
Yıllardır taşımaya çalıştığım, altında ezilmemek için uğraştığım büyük sırlarım kalmamıştı artık. Üzerimden büyük bir yük kalkmıştı ama daha da büyüğü binmişti. Kendim neyse de, çocuklarımı o zalimden korumalıydım. Umut'u öldürecek hali yoktu ama oğlumu benden koparabilirdi. Yaptığı onca şeyden sonra bir de bunu yapmasına dayanamazdım.
İlk kez cesur değildim. Onun karşısına çıkamayacağımın farkındaydım.
Meğer bugüne kadar yaşadıklarım hiçbir şeymiş, diye düşünüyordum. Asıl oyun, bundan sonra başlıyordu. Zafer'den saklanmaktan kurtulamayacaktım. Hep saklanmak zorundaydım. Ve bu kez, işim, yıllar öncekinden çok daha zordu...
YOU ARE READING
BÜYÜK SIRLAR
Teen Fiction"Sana söz veriyorum; beni tekrar içten bir şekilde gülümserken göreceksin." "Gerçekten mi?" Onun gözlerinin içine baktım. O da benimkilere bakıyor, bir cevap arıyordu. Yıllardır benim yüzümden çekmediği çile kalmamıştı. Doğruluğundan benim bile emin...