-33-

106 10 0
                                    

Tuna'nın gözünden...

Ne kadar öfkelendiği gözlerinden okunan babamın karşısında korkudan titrememek için kendimi çok zor tutuyordum. Bu, hiç iyi olmamıştı.

''Siz... Siz kendinizde misiniz? Ne yaptığınızı zannediyorsunuz?'' diye bağırdı babam. Sertan, açıklama yapmaya yeltendi ama babam, onun da sesini kesti.

Çaresizliğin ikimizi de esir aldığı sırada Defne bize yardım etmek için elinden geleni yapıyor, babamı sakinleştirmeye çalışıyordu.

"Zafer, sakin ol.."

"Nasıl sakin olayım Defne? Şu bacaksızların haline bak.."

"Şimdi ne yeri, ne de zamanı. Sen dön artık, biz de döneceğiz birazdan."

Babam, Defne'yi dinleyip hızlı adımlarla uzaklaltıktan sonra Defne bize acıyan gözlerle bakıyordu.

"Keşke beraber yürüyeceğinizi bana söyleseydiniz, Zafer'in yürüyüş yapmasına engel olurdum."

"Ne bileyim ya, düşünemedim. Of, babam beni mahvedecek. Karşısına geçip, uygun bir dille itiraf etseydik böyle bir tepkiyle karşılaşmazdık."

"Neyse, olan oldu. Şimdi, Tuna'cığım, sen uygun bir anda babanla sakin bir şekilde konuşacaksın. Sertan, sen de birkaç gün işe gelmeyeceksin, gözü seni görmemeli. Ben ona senin gelmemeni benim söylediğimi söylerim."

"Yararı olur mu?"

"Olur. Hadi, dönelim artık."

Piknik alanına döndüğümüzde, babam hiç suratımıza bakmıyordu. Defne onun yanına gidip ona bir şeyler fısıldadı, herhalde bizi savunmuştu.

Ablamlar da tuhaf bir şeyler olduğunu fark etmişler, bir köşede beni sorguya çekmişlerdi. Olup bitenleri anlattığımda ikisinin de yüzünde dehşet dolu bir ifade oluşmuştu.

"Eyvah, kıyamet kopacak evde." diye yakınıyordu Emine Ablam. Simge Ablam da "Sevgili yapacak zamanı buldun. Bak, bela olacak başımıza. En iyisi yol ver, gitsin." dedi.

"Ne diyorsun sen? Ne yol vermesi abla ya?"

"Bana ne be, ne haliniz varsa görün. Beni bulaştırmayın da..."

"Sen bakma bu deliye.. Öncesinde kıyamet kopar ama sonra geçer." dedi Emine Ablam.

"Babam Sertan'ı kabullenecek mi sence abla?"

"Bilmiyorum. İnan ki hiçbir fikrim yok."

"O kötü biri değil ki. Kendi çalışanı.. Hatta önemli bir çalışanı.."

"Zamana bırakacağız..Bekleyip göreceğiz.."

Akşam çökerken dağıldık. Eve vardığımızda babam benimle özel olarak konuşmak istedi. Herkes odalarına çekildi, babamla ben salonda kaldık. Onun otorduğu koltuğun karşısındaki koltuğa oturdum.

"Baba... Biz..."

"Siz, diye bir şey yok Tuna."

"Baba.. Dinle beni.. Biz birbirimizi seviyoruz. Ne olur, izin ver."

"Neye izin vereyim? Gizli gizli bir yerlerde buluşmanıza mı?"

"O konuda haklısın. Ama, sana yemin ederim ki en kısa zamanda söyleyecektim."

"Niyetiniz ciddi mi peki?"

"Ciddi, baba. Hem sen Sertan'ı benim kadar iyi tanıyorsun."

"Tanımıyorum. İşinde başarılı, ama huyunu suyunu bilmiyorum ki."

"O zaman onu tanımadan kesin hüküm verme. Yalvarırım sana..."

"Tamam, öyle olsun. Tanıyalım bakalım..."

BÜYÜK SIRLARWhere stories live. Discover now