Kıyafetlerimi giymiş aynaya bakarken Sinan odamın kapısını çaldı. İçeri girmesi için seslenince içeri girdi. Gözünün yatağımın üzerinde duran koyu kahve çantaya iliştiğini fark ettim.
''Ne o? Çantayı beğenmedin mi?''
''Evet. Bu çanta olmaz. Siyah çantan yok mu senin?''
''Var.''
''Onu al, bunu değil.''
Aynada kendimi inceledikten sonra saçlarım takıldı aklıma. Saçlarımı toplamamıştım.
''Sinan, sence saçlarım iyi mi? Yoksa toplamalı mıyım?''
''Böyle iyi, kalsın.''
''Tamam.''
Haftalardır beklediğim gün sonunda gelmişti. Kocamın katiliyle tanışacak, ilk aşamada onun bir çalışanı olacaktım.
''İyi ki yıllar önce elektrik mühendisliği okumayı seçmişim. Baksana, şimdi çok işime yaradı.''
''Hiçbir şey tesadüf değildir. Emin ol, Zafer'in seninle tanışması da tesadüf olmayacak.''
''Umarım her şey yolunda gider. Umarım en kısa zamanda intikamımı alıp Tuğçe olurum. Bir başkası olmak, şimdiden canımı çok yakıyor.''
''Sen zaten özünde Tuğçe'sin. Defne sadece oyunun bir parçası. Bunu bir film gibi düşün; bu filmde oynayan bir oyuncusun... Tek bir farkı var, gerçek ismini hiçkimse bilmemeli.''
''Haklısın. Melisa için bir bakıcı buldun mu?''
''Evet. Şu an salonda. Ama senin ismini Defne, kızının ismini de Pelin olarak biliyor.''
''Salonda mı? Hiç duymadım geldiğini?''
''Heyecandandır.''
Hemen salona gittim. Gelen bakıcıya ''hoşgeldiniz'' dedim. Genç bir kadındı. Masum ve saf birine benziyordu.
''Bir şey olursa beni mutlaka arayın.''
diyerek ona telefon numaramın yazılı olduğu bir kağıt uzattım. Ve, Sinanla birlikte evden çıktık. Yolda giderken kalbimin ne kadar hızlı attığını hissediyordum. Evden yirmi dakika kadar uzaklıktaydı fabrika. İzmir'in şehir merkezinin dışında kalıyordu. Fabrikanın içine girdik. Sandığımdan daha büyük bir yerdi. Merdivenlerden ikinci kata çıktık. İkinci katta fabrikanın yöneticilerinin, kıdemli mühendislerinin odaları vardı. Uzun koridorun sağındaki üçüncü odanın kapısının önünde durduk. Kapının yanındaki tabeladan bu odanın Zafer Hazar'a ait olduğunu öğrendim. Sinan yanımdaydı, benim sakinleşmemi beklediği her halinden belliydi.
''Hazır mısın Defne?'' diye sordu.
Derin bir nefes aldım. ''Hazırım.'' dedim.
Sinan kapıyı iki kez tıklattı. İçeriden gelen ''gel'' sesini duyunca kapıyı yavaşça açtı. İçeri girmemi işaret ederek odaya girdi. Arkasından ben de girdim. Bu oda çok büyüktü. Güzel olup olmadığına dikkat edemedim; o an benim gözüm karşımda duran kocamın katilinden başka hiçbir şeyi görmüyordu...
YOU ARE READING
BÜYÜK SIRLAR
Teen Fiction"Sana söz veriyorum; beni tekrar içten bir şekilde gülümserken göreceksin." "Gerçekten mi?" Onun gözlerinin içine baktım. O da benimkilere bakıyor, bir cevap arıyordu. Yıllardır benim yüzümden çekmediği çile kalmamıştı. Doğruluğundan benim bile emin...